KANAL İSTANBUL ve OLASI ÇEVRE FELAKETLERİ

 

Bir şahsın yaşadıkça memnun ve mutlu olması için lazım gelen şey,

kendisi için değil, kendisinden sonra gelecekler için çalışmasıdır.

Mustafa Kemal ATATÜRK

 

 

Değerli arkadaşlar,

Güzel İstanbulumuz, dünyanın en güzel kentlerinden birisidir. Özellikle Terkos, Küçükçekmece ve Büyükçekmece gibi göllere sahip olması YAŞAMSAL AÇIDAN çok önemlidir. Çünkü burada yaşayanlar için dünyamızın geleceğinde en büyük sorun sayılan su temini için yaşamsal kaynaklara sahiptir.

 

Ancak ne yazık ki hem Büyükçekmece ve hem de Küçükçekmece göllerimizi kaybetmek üzereyiz. Çevrelerinde korunması gereken alanlara ve su havzalarına yapılan kaçak binalar yüzünden artık göllerimize su toplayamaz olduk. Bu kaçak yapılara göz yuman tüm yerel yönetimlerimize yazıklar olsun. Ayrıca bu göllerimizi koruyamayan yöneticilerimiz, su sorunumuzu çözmek için yüzlerce kilometre uzaktaki Melen çayından borular döşeyerek İstanbulumuza su getirmeyi bir başarı olarak halkımıza sundular.

 

Şimdi de KANAL İSTANBUL denilen ve İstanbulumuzu yaşanmaz hale getirecek çılgın ve aymaz proje ile Küçükçekmece gölümüzü de tanker gemilerinin geçişine terk edecekmişiz. Yani 50 km uzunluğunda, 150-160 m genişliğinde ve 25 m derinliğinde, 10 milyar $ bedelle yapılması Yüksek Planlama Kurulunca da onaylanan bu çılgın ve aymaz proje ile Terkos gölümüzü ve su havzalarını da kaybedeceğiz.

 

Üstelik bu çılgın kanal üzerine E-5 yolu, TEM otoyolu ve Tren yolumuz için de en az yüksekliği 60 m (20 katlı bina) olan 3 köprü yapılması gerekecektir. Çünkü 25 derinliğinde olacak bu kanaldan şilep ve gemilerin geçmesine izin verecek yükseklikte olmaları gerekiyor.

 

Ayrıca İstanbul boğazına yapılması düşünülen 3. Köprü için kaybedeceğimiz yeşil alanlarımız için çevresel kaygılarımızı söz konusu ederken bir de başımıza bu çılgın ve aymaz kanalla 3 köprü daha çıktı.

 

Üstelik Trakya kentlerimize geçişler de sadece bu köprülerle olacaktır. Bence stratejik bir yanlış yapılıyor. Çünkü olası askeri ihtiyaç ve harekatlarda tanklar ve diğer askeri araçların da geçişleri sadece bu köprülerden olacaktır. Yüksek Planlama Kurulu bu zorunluluğu da göz önüne almıştır umarım.

 

Geçmişte birçok kez değindiğim gibi yöneticilerimiz ve danışmanları, Avrupa ile TIR bağlantımıza büyük katkı verecek olan Çanakkaleye neden bir köprü yapmayı düşünmezler de İstanbul’umuza yapmayı düşündükleri çılgın kanal ve en az 4 köprü için milyarlarca dolarlık kaybımızı göze alırlar. Bu süreçte yöneticilerimiz, sanki İstanbul boğazından geçecek gemilerin Çanakkaleden geçmeyecekmiş gibi bir varsayımla hareket ediyorlarmış gibi geliyor.

 

Değerli arkadaşlar,

KANAL İSTANBUL projesi ile yukarıda dile getirmeye çalıştığım çevre felaketlerine karşı halkımızın, sizlerin, STK’ların, tüm yöneticilerimizin ve danışmanlarının dikkatini çekebilirim ve de gereken önlemleri de zamanında hep birlikte alır, bu projeyi iptal ettiririz.

 

Özellikle olası çevre kirliliği için alınması gereken önlemler ne kadar gecikirse, olası çözümlerinde o kadar zorlaştığı sonucunu, bilgilerinize sunmak isterim. Aksi halde dünyamızı ve onun en güzel ülkesinin en değerli kenti İstanbul’umuzun doğal yaşam olanaklarını göz göre göre kaybedeceğiz.

 

 

Sevgi ve saygılarımla (17.04.2013)

Prof. Dr. Mehmet Ali KÖRPINAR

 

NOT:

Aşağıda, saygıdeğer deniz bilimleri uzmanı Prof. Dr. A. Cemal Saydam tarafından yazılan makale ile KANAL İSTANBUL çılgın projesi yüzünden, Karadeniz ve Marmara denizi ile güzel İstanbulumuzda karşılaşacağımız çevre felaketini de bilgilerinize sunmak istedim.

 

 

İKİNCİ MUSLUK; KANAL İSTANBUL

 

Beni bu köşede hep tozların etkileri veya meteoroloji ile ilgili haberler ile tanıdınız. Ama benim asıl uzmanlık alanım deniz bilimleridir. Uzmanlığım da Türk Denizleri ozellikle de Marmara Boğazlar ve Istanbul Haliç'i dir. Yani bu konularda uzmanım, konuşabilirim hem de göğsümü gere gere.

 

Simdi gelelim en son proje önerisine. Size çok basit dilde anlatayım. Karadeniz'i bir tatlı su havuzu olarak düşünün. Nedeni de basit çünkü bu havuza giren tum sular (nehir veya yağmur suyu) tatlı su. Peki o zaman Karadeniz neden tatli su havuzu degil? Çünkü Çanakkale ve Istanbul Bogazı altından gelen ve belirli eşikleri belirli rüzgar kosullari altına aşan tuzlu ve de dolayısı ile yoğun Akdeniz suları Karadeniz'i bugünkü tuzluluk seviyesine getirdi. Gecmisi o kadar da taze ki en son hali 3500 senelik ve bildik tarihi de 12.000 senecik.

 

Durduk yerde neden Karadeniz havuzu diyorum degil mi? Karadeniz'i az tuzlu bir havuz diye düşünün hem de Akdeniz'den ortalama 30 cm yüksek. İste bu nedenle bu havuzun fazla suyu Boğazlardan akar durur ama havuza giren su belli ve doğanin açtığı bu kisitli musluktan cikan su belli. Yani Karadeniz havuzunu bosaltan bir musluk vardi. Ama doganin yarattigi bir musluk ve dengesini ancak son 3500 senedir surduren bir musluk.

 

Simdi siz bir ikinci musluk takmayi planliyorsunuz hem de 25 metre derinlikte, yani musluk sadece Karadeniz'in suyunu Marmara'ya akitabilecek ama alttan girmesi gereken su bu yeni kanala giremeyecek. Doğanın dengeleri bozulacak ve ne olacak?

 

Ne olur biliyormusunuz, ah keske bilebilsek!!!

 

Ama her ne olursa hicbir zaman geri dönüşü olmaz, doğal dengeler bozuldu mu geri dönüş maalesef yok.

 

Akil mantik basit. Havuza takili bir musluk vardi simdi ikinci muslugu takmayi planliyorsunuz. Eh iyi de havuza gelen su miktari artmayacak ki. Yani Tuna, Dinyeper Dinyester siz musluk taktiniz diye debisini arttirmayacak ki? Diger bazi kanallari ornek gostermek demek Karadeniz'in Marmara'nin osinografik gerceklerini bilmemek demektir. Boyle bir sisteme sahip bir deniz yerkurede yok, sadece bizde ama degerini bilirsek elbette. Ben talebelerime derslerde Marmara'yi anlatırken onu sağlıklı Akdeniz ve sağlıksız Karadeniz'in astımlı doğan çocuğu derim. Yani doğuştan solunum zorluğu çeken bir deniz ve de dikkat edilmesi şart olan bir deniz. Onu kurtaran Karadeniz'den gelen ve jet akim halinde Bogazdan Marmara'ya cikan ve 25 metrelik ust tabakayi 3 ayda bir degistiren Karadeniz suyu. O çıkışta öyle harika işler yapıp alt tabakadaki suyu yukari çekiyor ki sormayın gitsin. Marmara'ya oksijen pompalayan ise Çanakkale'den gelen alt su.

 

Takın bu sisteme tek taraflı bir musluk ve seyreyleyin olacakları. Ben karada olacaklardan bahsetmiyorum denizdekiler benim uzmanlik alanim.

 

Baska tarafları da var elbette bence bu proje hicbir zaman yapılamaz çünkü sınır aşan sular gibi sınır aşan deniz bu, debisi ile rejimi ile oynayamazsınız.

 

Simdi Almanya, Avusturya Tuna' üzerinde muazzam bir baraj kursa suyu akıtmasa ne olur. Karadeniz'in felaketi olur. Altta verilen su bütçesi alt ust olur.

 

Kiminiz bu hoca da her seyi biliyor demissinizdir. Ama ben aşağıda verilen ve Marmara Denizinin bütçesini çıkartan ekibin parcasiydim. Istanbul Boğazının altını 4 defa al bayrak rengi kırmızıya boyayan (Rhodamin boyasi ile) ekibin başı idim. Yani Istanbul Kanlizasyon Desarj projesinin gerceklesmesinde, Halic'in temizlenmesinde emegim, alın terim çoktur. Ve de dediklerim doğrudur.

 

Havuza ikinci musluk takarken havuzun daha hızlı boşalacağını da hesaplamalısınız öyle iki mimara ismarlama ile olmaz bu isler. Keşke iş, en-boy-yükseklik ve debi ile hallolabilseydi. Ben size hemen simdiden diyeyim. Karadenizin su rejimini degistirirseniz size hesap sorarlar daha da dosdogrusu yaptırmazlar.

 

Hani neden boğaza köprü yaparken 64 metre yapmak zorunda kalıyoruz, 50 yapsak neden olmuyorun cevabı gibi. İşte aşagıda Marmara'nin su ve tuz butcesi, öyle şappadanak ortaya çıkan bir sey değil, kac kisinin alın teri var ve bu sistemi surduren yegane güç Karadenize giren ama sadece Bogazdan çıktığı hesap edilen tatlı su. O da %95 Tuna suyu, yani Tuna'nin debisi bizim icin hayati öneme sahip.

 

Siz durduk yerde Karadeniz havuzuna giren tatlı suyun debisini arttırmadan havuzu tek muslukla boşaltmak yerine bir musluk daha takarsanız sistem alt üst olur.

 

Aslinda bunu anlamak icin ne bilim adami olmak gerek ne de alim, basit havuz problemi hani şu ilk okul çoçuklarına çözdürülen cinsten.

 

Saygılarımla.

 

Prof. Dr. A. Cemal Saydam

ODTU Erdemli Deniz Bilimleri Enstitusu Öğretim Üyesi (Emekli)

Hacettepe Universitesi Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi

 

http://www.denizhaber.com/index.php?sayfa=habgst&id=25758