IŞİD’in insanlık düşmanı bir cinayet örgütü olduğunu gözü gören, kulağı duyan hemen herkes biliyor. Bugüne dek sayısız katliam gerçekleştirdiğini, büyük bir acımasızlıkla çocuk-kadın demeden oluk oluk kan akıttığını savunmasız kadınlara tecavüz ederek para karşılığı sattığını, milyonlarca insanı yerinden yurdundan göç etmek zorunda bıraktığını ve sadece Kürt ve Ezidi halkının değil, bölgenin tüm kardeş halklarının baş belası olduğu dünya kamuoyunca artık net bir şekilde biliniyor.
 
      Ancak bir başka gerçek daha var. IŞİD denen cinayet örgütünün ABD, batılı emperyalistler ve onların bölgedeki ülkemiz gibi işbirlikçi devletlerinin katkılarıyla var olduğu gerçekliğidir. IŞİD emperyalist saldırganlık ve savaş batağında üremiştir. Onu bugüne dek besleyip büyütenler, kanlı ve acımasız icraatlarını finanse edenler, eğiten, barındıran, sınırlardan engelsizce geçişlerini sağlayanlar, Ortadoğu ve ön Asya’dakiler yetmiyormuş gibi, Avrupa’da cani devşirmelerine yardım edenler, emperyalistler ve işbirlikçisi hükümetler bugüne dek IŞİD’in adını dahi anmaktan özenle geri durdular.
 
       Bu katliam çeteleri Suriye halkını katlederken, Rojava’ya defalarca saldırırken, hiç ama hiç seslerini çıkarmadılar. Musul’u işgal ettiklerinde de sessiz kaldılar. Şengal işgali ve tek bir gün içinde binlerce Ezidi kırımdan geçilirken de ABD, batılı devletler, ülkemizde dahil olmak üzere, Katar, Mısır ve Suudiarabistan gibi bölge ülkeleri yöneticileri orman sessizliği içindeydi. Çünkü IŞİD’le bu kadarı için anlaşılmıştı. Ne zaman ki IŞİD onların kırmızıçizgilerini ihlal etti, örneğin, Kerkük’e yöneldi, bir yandan Irak merkezine diğer yandan Güney Kürdistan’a ve onun kadim başkenti Erbil’e yöneldi, emperyalist koalisyon harekete geçti. Birdenbire IŞİD şeytan ilan edildi. Havadan IŞİD konvoyları üzerine bomba yağdırıldı. NATO zirvesi sırasında önemli bir gündem yapıldı ve IŞİD’e resmen savaş ilan edildi.
 
        Yine çok iyi biliyoruz ki bölge emekçi halklarının çektiği acılar ve yaşadıkları yıkımlar, emperyalistleri ve bölgedeki işbirlikçilerini zerrece ilgilendirmemektedir. Zaten, onların ülkelerini işgal edip viraneye çevirenler, barış, güvenlik, demokrasi ve özgürlük yalanı ile onları kırımdan geçirenler, yerlerinden yurtlarından edenler, bu bahanelerle onların yeraltı ve yerüstü zenginliklerine el koyup yağmalayanlar bu aynı güçlerdir.
 
       Şimdi doğru oturup doğru yazalım. Emperyalizm halkların yaşadığı sorunların çözüm gücü değil, bizatihi yaşadığı sorunların kaynağıdır. Başında ABD’nin olduğu emperyalist koalisyonun IŞİD karşıtı politikası da geçicidir. Bilindiği üzere 11 Eylül sonrası Bin Ladin düşman ilan edilmişti. Ancak Bin Ladinciler her yerde vardılar. Libya’da, Irak’ta ve Suriye’de vardılar. Hala da varlar. Esasında IŞİD Bin Ladin’dir. İstenen sadece IŞİD’in belirlenen sınırlara dönmesidir. Gerisin geri Suriye sınırına çekilmesi ve orada iş görmesidir. 
 
       Diğer şeylerden arındırıldığında, ABD ve müttefiklerinin son NATO zirvesinde aldıkları en önemli kararlardan biri de, emperyalist saldırganlık ve savaşa hız kazandırmak ve bunu tüm bölgeye yaymaktır. Emperyalistler gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinden bağımsız olarak, emperyalist ve gerici savaşı Suriye’ye kaydırmak istiyorlar. Fransa’nın çağrısı ile Paris’te yapılan konferansta dile getirilenler bunun inkârdan genilemez kanıtıdır. Fransa başta olmak üzere, tüm katılımcılar açık biçimde savaşın Suriye sınırına kaydırılmasını savunuyor ve istiyorlar. Buna, Barzani de dâhildir. Son NATO zirvesinin aynı zamanda Suriye ve haliyle de Rusya’ya bir meydan okuma zirvesi olarak nitelemek pek yanlış olmayacaktır.
 
        ABD emperyalizmi sözde IŞİD’e yönelik hazırlanan savaş planına mümkün olduğunca en geniş katılımı hedefliyor. Burada amaç, sadece diğerlerini de kendi savaş suçlarına ortak etmek değildir. Esas hedef, emperyalist saldırganlık ve savaşı meşrulaştırmaktır. Bunu başarırsa eğer, bölge halklarını daha kolay aldatacağını düşünmektedir. Böylece bölgedeki varlığını meşrulaştıracak ve kalıcılaştıracaktır.
 
       Ve son olarak, ABD ve batılı emperyalistlerin bölge halklarına yardım için bölgeye gittikleri aşağılık bir yalandır. NATO Zirvesi'nde IŞİD’e değil, başta direnen Kürt ve Filistin halkı olmak üzere, kardeş bölge halklarına savaş ilan edilmiştir. Galler’deki NATO zirvesinin özü ve özeti de bence tam olarak budur. 
 
       Gün be gün devreye konulan gerici emperyalist savaş politikalarına karşı, ülkemizde ete kemiğe büründürdüğümüz HDK/HDP örgütlüğü gibi yapıların bölge ülkelerinde de Rojava örneğinde olduğu gibi hızla örgütlenerek kendi geleceklerine sahip çıkmalarından ve emperyalist haydutların talan politikalarını durduracak birleşik mücadeleyi büyüterek örmelerinden geçmektedir.