Güneydoğu Anadolu sınırlarındaki yollarda arkasında ek yük taşıma bağlantıları olan servis araçlarını sollarken, camlardan etrafa bakan sıkış tıkış insan gözleriyle buluştuğumda, içimde bir sızı belirir o an.
Başlamıştır; ekmek kavgasının mülayim kabullenişi…
Başlamıştır; helal paranın yaşamı idame ettirmeye çalışacak ülke gezisi…
Başlamıştır; damı olmayan gecelerin sonunda günlüğü ortalama 60 lira olan işin, sabah güneşi…
Yollar umuttur; sizi geleceğe taşıyan…
Yollar risktir; sizi kader çizginizi zorlamaya iten.
Yollar aşılması gerekendir; dünya da ben de varım denmesini, benliğimize işleten…
Yola düşülür asfaltın uzayan beyaz çizgileri eşliğinde…
Yola düşer Şengül Akman; karaciğer nakli olan 17 yaşındaki kızı Emine’nin tedavi masraflarını karşılamak için.
Yola düşer Bedran Çağatay; henüz 15 yaşında hayatın hamalı olmuş kızı Bahar ile beraberce, hayata omuz vermeye.
Yola düşer Faruk Boz; boya badanayla denkleştiremediği bütçesini denklemek ve eskiyen evini daha yaşanabilir hale getirmek uğruna, 18 yaşındaki kızı Gülistan’ı ile birlikte.
Yola düşer Nildanur Akman; 13 yaşının çocukluğuna doyamamış elleriyle, fındık toplamanın ekonomik getirisinin özverisiyle.
Yola düşer Çiçeği Çapat, Yeşilli’nin yeşil bahçelerini ardında bırakarak.
1970 li yılların Yaşar Kemal romanlarının hayal ile toplumsal gerçeklik arasında kalan roman kahramanları da değildiniz siz.
Herhangi bir kişi ya da siyasinin hamili kartını taşıyamayan, İş Kurların torpil listelerinde var olmayı başaramayanlardandınız siz.
Yoksulluğu insan gibi taşısanız da; haramla helalin kardeş olduğu şu zamanda, haramı lokmasında barındıramayanlardandınız siz.
Kendi ölümlülüğünün farkında olduğu halde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, makam mevki peşinde gündelik hesapların değil, günlük rızkının peşinde koşturanlardandınız siz.
Var oluş serüveninizle başlayan hayat yolculuğunuzu, kader denen tecellinin hükmüne bırakanlardandınız siz.
Kendi coğrafyasında geçindiremediği ailesini yaşatmak için, başka coğrafyaların başka mecralarındaki ekmek uğruna, yollara düşendiniz siz.
Her yolun olduğu gibi.
Bu yolun da hendeği vardı.
Sizler Hendekte traktörün,
Bizler ekmek verememenin kaldık, vebali altında..
Yıllardır atlamamız gereken hendeği.
Sizi gömme pahasına.
Ne yazık ki hala atlayamadık.