AKP iktidarı, bir biri ardına yaptığı zamlarla ve vergi oranlarındaki yükseltmelerle halkın gelirlerine el koymaya devam ediyor. Giderek ağırlaşan hayat pahalılığı, yığınları için için büyük bir huzursuzluğa itiyor. Bu koşullarda iktidar, bir yandan benzine büyük zamlar yapıyor, diğer yandan “kredi kartlarını kullanmayın” çağrısı!
    Yeni zamlarla benzin yeni bir psikolojik eşiği daha aştı, 5 TL oldu. Enerji bakanı Taner Yıldız, zammın dünya fiyatlarına bağlı “otomatik” bir ayarlama olduğunu söyledi. Ancak, her 100 TL’lik benzinin 65 TL’si vergiye gidiyor. Bunun için ÖTV ve KDV en büyük payı oluşturuyor. 9 TL’si benzinci ve rafinericinin komisyonu olarak kesilirken, sadece 26 TL benzin fiyatı olarak alınıyor. Türkiye halkları, iktidarın vergi soygunu nedeniyle dünyanın en pahalı benzinini kullanıyor. Benzinden alınan vergi; yıllık 46 milyar TL!
     Doların 2 TL lik psikolojik eşiği aştığı bu günlerde petrol Fiat artışlarına dur demenin olanaksızlığı ön kabul olarak görülmekte ve içselleştirilmemiz istenmektedir. 5 TL’lik benzin, AKP iktidarının zam-vergi oyunuyla 70 milyon nüfusu nasıl soyup sovana çevirdiğinin en net göstergesidir. AKP başa geldiğinde (2002) 1,48 TL olan benzinin litre fiyatı, 11 yılda 3 mislinden fazla artmıştır. Bu artışın belirleyici nedeni vergilerin arttırılmasıdır. Benzin fiyatındaki her artış, taşıma maliyetleri nedeniyle tüm halka yansımıştır. Daha özel olarak ise çiftçileri ve nakliyecileri yıkıma uğratmıştır. Sadece özel araç kullananları değil toplu taşıma fiyatlarını da tırmandırarak bütün yurttaşları etkilemiştir.
      Başbakan Erdoğan, benzindeki vergi soygununun birinci sorumlusu olduğu halde, “faiz lobisiyle mücadele retoriğini sıkça kullanıyor. Halkı kredi kartı kullanmamaya çağırıyor. Bu çağrı, traji-komiktir. Zira, AKP iktidarı döneminde banka sermayesi tüm halkı gırtlağına kadar kendine borçlu hale getirmiştir. 2,6 milyon yurttaş kredi kartı borcunu ödeyemediği için mahkemelik olmuştur. 56 milyon adet kredi kartı vardır. Gelir düzeyi düştükçe kredi kartı kullanımı artmaktadır. Kredi kartı en yoksulların “denize düştüklerinde sarıldıkları yılandır.” Bankaların kredi kartıyla yaptığı faiz soygunu, 11 yıldır AKP tarafından her türlü araçla desteklenmiştir.
     Erdoğan bir eliyle zam-vergi soygununu ve dolayısıyla yoksulluğu tırmandırırken, diğer eliyle “kredi kartı kullanmayın” çağrısı yapıyor. Sözüm ona kendisine komplo kuran banka sermayesiyle “mücadele”(!) ediyor. Vatandaşları, paralarını kamu bankalarına yatırmaya çağırıyor vb.
    Halkı borç kölesi haline getirerek soyan bankalarla, temel ihtiyaç mallarına en ağır vergileri koyarak soyan hükümet arasında bu bakımdan hiçbir fark yoktur.Hükümetin, halkı bankaların soygunundan korumak gibi bir derdi olsa, örneğin kamu banklarından, cüzi faizli kredi kartı ve ihtiyaç kredileri verirdi. Ya da halkı yoksulluğun ıstırabından bir nebze olsun kurtarmak istese, benzinden vergi almazdı. Ama tam tersini yaptığını biliyoruz.
     Gezi süreci, başka şeylerin yanı sıra, hükümetin “yasal” düzenlemelerle gerçekleştirdiği vergi-zam gibi aktörlerle gerçekleştirdiği el koymaları geriletmek için yapılacak mücadelenin yol ve yöntemlerini bize gösterdi. AKP iktidarının 24 milyon ehliyetin yenilenme kararını alıp, değerli evrak bedeline 101 TL olarak belirlediğinde, sosyal medya üzerinden örgütlenen tepki bunu püskürtmeye yetti.
     Evrak bedeli 15 TL’ye indirildi. Az değil, tam 2 milyar 104 milyon TL’lik bir el koyma engellendi. Gezi’den önce mümkün müydü bu! Taksim-Gezi direnişinden sonra “hiçbir şey eskisi gibi” olmayacaksa eğer, 5 TL’lik benzin soygunu da eskisi gibi gidemez, kredi kartı soygunu da!