Ülkemiz siyasi gündemi yıldırım hızıyla değişmekte. Tutuklu vekiller üzerinden sergilemen çifte standart ile Anayasa Mahkemesi kararlarını bile görmezden gelecek denli körlük içerisinde olan bir hukuk sistemi skandalı ve tepkileri (vekillerin açlık grevleri vb.) gündemdeki tüm sıcaklığını korurken “Hizmet Grubu” Hükümet polemiği operasyonlar düzeyinde tam gaz yürütülürken 19 Aralık KESK uyarı grevine ve elbette ki önemine değinen pek olmadı.
      İstanbul da operasyon el Emniyet Şube Müdürleri beşer beşer açığa alınırken, Emniyet eliyle yürütülen banka genel müdürleri, bakan çocukları düzeyinde gözaltılar yaşanırken kim kamu emekçisinin ne derdi var? Niçin sokağa çıkıyor? Neden greve gidiyor? Sorularını içselleştirerek gündemine kim taşır ki? E biz taşıyalım.
     Kamu Emekçileri Sendikası (KESK), AK Partisi Hükümeti’nin giderek yükselen baskıcı, otoriter uygulamalarına ve küresel sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda emekçilere yönelik saldırılara, kadın istihdam paketine; kamu emekçilerinin güvencesiz, ucuz işgücü haline getirilmesine; toplu sözleşme adı altında getirilen satış sözleşmesine ve tüm bunları içeren 2014 Bütçe Kanun Tasarısı’na karşı koymak, hak kayıplarını önlemek ve yeni kazanımlar elde etmek için 19 Aralık 2013 günü (bu gün) greve çıkıyor. Bu taleplerle greve giden bir konfederasyonu yalnız bırakan diğer sendika ve demokratik kitle örgütleri yüzsüzlüğün daniskasını sergileyerek sırça köşklerinden seyrede dursunlar 19 Aralık Perşembe GREV var.
      KESK’in grev gerekçesini oluşturan nedenler sadece kamu emekçilerinin değil, tüm toplumun karşı karşıya olduğu sorunlardır. AK Partisi Hükümeti, bir baskı ortamı yaratarak, emekçilerin hak gasplarına karşı yükselen sesini kesmeye, yandaş sendikalarıyla yaptığı sahte sözleşmelerle, demokratik olmayan uygulamalarını meşrulaştırmaya çalışıyor. 
      Kamu emekçilerinin iş ve sosyal güvencelerini kaybederek ucuz işgücü haline getirilmesi, diğer emekçilerin de hemen tüm haklarını kaybetmelerine neden olacaktır. Öte yandan güvencesiz, yaşamını sürdürecek gelirden yoksun kamu emekçilerinin sunacağı sağlık, eğitim ve diğer hizmetlerin de niteliği düşecek ve bundan tüm toplum olumsuz yönde etkilenecektir.
      Evet, KESK’in grev gerekçeleri çok açıktır ve tüm emekçiler için anlaşılırdır. Nedir bu gerekçeler diyue soracak olursanız hemen yanıtlayayım:
1-  2014 Bütçe Kanun Tasarısı, vergi yükünü emekçilerin sırtına yükleyerek, esnek çalışma düzenini öngörerek, personel giderleri ve personel sayısını azaltarak emekçilerin haklarını geriletiyor;
2-  Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi kamu hizmetlerini sermaye için birer kâr alanı olarak görüyor ve hizmetler üzerinden sermayeye kaynak aktarmayı amaçlıyor; 
3- 2014 Bütçe Kanun Tasarısı, toplumun sermaye dışındaki ücretli ve dar gelirli kesimlerinden aldığı vergilerle oluşturduğu bütçede toplumun temel ihtiyaçları yerine emniyet, istihbarat, milli savunma gibi savaşa ve topluma baskı oluşturacak kurumlara kaynak aktarıyor.  
        İçerisinde yer aldığım Halkların Demokratik Partisi olarak, emekçilere yönelik saldırılara karşı koymak, hak kayıplarını önlemek ve savaşın, rantın, sermayenin bütçesi ne “hayır” diyerek, bütçeden hakkını almak için mücadelesini yükselten KESK’in 19 Aralık grevini destekliyor ve tüm üyelerimizin, üye yakınlarının bu haklı greve destek olmasını umud ediyorum.
        Bu umudu büyütüp paylaşırken elbette ki Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi kararını yok sayarak tutuklu vekillerimiz İbrahim Ayhan, Gülser Yıldırım, Kemal Aktaş, Selma Irmak ve Faysal Sarıyıldız’ın tahliye taleplerini reddetmesiyle başlayan ve vekillerimizi açlık grevine götüren gündeminde bir an evvel yapılacak müzakereler yoluyla çözüme kavuşmasını diliyorum.
     “Hizmet Gurubu” hükümet çatışkısı gündemi ise maalesef tüm diğer gündemleri bastıracak ve siyasi kartların yeniden karılmasını sağlayacak yoğunlukta istesek de istemesek de devam edecekmiş gibi görünüyor.