Bu memleket İstanbul’dan Hakkâri’ye kardeşlik köprüsü kuruyoruz diyenlere inat ölümler köprüsü kurmakta pek mahir. Barış kardeşlik çığlıkları çocuklarımızın ölü bedenleriyle bastırılmak, susturulmak isteniyor. Berkin Elvan için sokaklara dökülen batıdaki milyonlar yaş taşı olan ve geçtiğimiz gün Cizre de katledilen Ümit Kurt’un öldürülmesine tepkisiz kala biliyor.
 
    Hâlbuki DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun ifadesiyle * göz yaşlarımızın rengi aynıdır. Acı ve emek sömürüsünde kaderleri bir ve aynı olanlar birlikte mücadele etmedikçe onları bu tarifsiz acıları yaratan siyasal iktidarlara, egemenlere karşı ortak mücadele vermedikçe Nazım Utanın en kısa şiiri olan 1+1=1 dizesinde ifade ettiği gibi sonuç hiçbir zaman 2 olmayacak
 
      Gözyaşlarımızın rengi aynı olmasına aynı amma velakin pratiğimiz hiç buna uygun değil.
2009 yılında Lice'nin Şenlik köyü Hambaz mezrasında hayvanları otlattığı sırada Yayla Karakolu'ndan atılan bombayla bedeni paramparça edilen 12 yaşındaki Ceylan Önkol'un ailesinin acısını içselleştiremediğimiz ve gerekli tepkiyi göstermediğimiz için ailesi tarafından devlet aleyhine açılan maddi, manevi tazminat davasında verilen karar bu ülkede çocuk öldürmenin bedelsiz olduğunu bir kez daha göstermesine rağmen duyarlı birkaç medya organı dışında haber olarak bile verilmedi.
 
      Başvuruyu karara bağlayan Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi, çocukları katledilen aileye 28 bin 208 lira 85 kuruş maddi tazminat ödenmesine hükmederken, manevi tazminat talebini ise reddetti! Onlara göre bir evladın manevi hiçbir değeri yok! Gözyaşlarımızın da maddi bedeli yirmi sekiz bin iki yüz sekiz lira sek beş kuruş. 
 
      Uğur, Berkin, Ceylan ve daha nicelerinin katilleri hakkında açılan davaların seyri ve sonuçları, kolluk güçlerine “daha fazla öldürün” direktifi dışında bir anlam taşımıyor. Memleket top yekün olarak ya da ezici bir çoğunlukla yaşanan acıları ortaklaştıramadığı sürece korkarım ne çocuk ölümleri ne de göz yaşlarımız ardı arkası kesilecek.
 
      Nazım Ustanın şiirinden hareketle bir bir daha nasıl iki etmez diye düşündüm yıllarca, iki etmiyorsa toplamak niye? Birle biri toplayınca, ayrıksı iki parça olmaktan kurtulamıyorsak diyorum şimdilerde, toplanmak niye? Bu şiiri uzatsaydı Nazım, hem de öyle böyle değil, sadece bir satır, yazardı muhtemelen “1-1=0″ diye.
 
      Sudan çıkarsaydık Oksijeni, hayat adına yokluk kalırdı geriye. İşte; öyle yan yana olma zorunluluğu su molekülünü oluşturan atomların birlikteliği gibi zorunlu olan halkların birlikte mücadele etme iradesini ortadan kaldırdın mı koskoca bir yokluk kalır geriye. 14 yaşında iki çınardan, Berkin ELVAN’dan, Ümit KURT’u çıkarsaydık mesela, Ceylan ÖNKOL’la Berkin’i Berkin’le Ümit’i yan yana koyup toplasaydık sonuç üç yerine bir acımız bir çıkarsaydık kurtulabilir miydik yok olmaktan çocuklarımız. Soma da ölen madenciye yandığı kadar yanmasaydı canımız, Şırnak’ta da ölene, dolaşabilir miydik sokaklarda insanız diye? Haykıra bilimiydik biji britaniya gelan diye.
 
      Bu ülke ezilenleri emekçileri hep birlikte “sizi budala kolluk güçleri! Kâğıttan kaplan sizin düzeniniz. Halklarımız daha yarın olmadan zincir şakırtıları içinde yine ayağa kalacaktır ve sizleri dehşet içinde bırakıp, bando mızıka sesleri eşliğinde şunu bildirecektir: “Vardım, varım, Var olacağım!” Çocuklarımızın bedeni artık kurşunlayıp bombalayamazsın düzeniyim de egemeniyim de çanına ot tıkanmıştır bilesin” diye haykırdıklarında gözyaşlarının rengi bir olanlar böylesi acıları bir daha yaşamama adına mücadelelerini ortaklaştırdıkça bir birleriyle didişmeyi bırakıp acıyı yaratan kaynağa yöneldikçe gözyaşları dinecek çocuklarının bedenleri polis ve asker kurşunlarıyla delik deşik edilmeyecektir.
 
       Memleketin batısından değil ama Avrupa’nın batısından bir sesle Çarşamba günü Paris’te saldırıya uğrayan Charli Ebdo’nun editörü Charb ismi ile yazan Stephane Charbonnier Kobanê direnişine dikkat çekmek amacıyla 22 Ekim 2014'te köşe yazısında yazdığı cümleleri paylaşarak yazımı sonlandırayım. *“Ben Kürt değilim, Kürtçe bir kelimeyi bilmiyorum, bir Kürt yazarın ismini bile söyleyemem. Kürt kültürü bana tamamen yabancı. Ah evet, arada Kürt yemekleri yemişliğim var. Geçelim bunları. Bugün Kürdüm, Kürt düşünüyorum, Kürtçe konuşuyorum, Kürtçe şarkı söylüyorum. Kürt ağlıyorum......”