Filistinli şair Mahmud Derviş’i ölümünün ikinci yılında saygıyla anarken "Arap baharı" ve daha sonrasındaki gelişmeler şair Mahmut Dervişin Arap Direnişinin gür sesi olmaya devam ettiğini göstermekte.İki yıl önce 9 Ağustos 2009 da aramızdan ayrılan Mahmut Derviş 67 yaşındaydı. Filistin ve Arap direnişin şairi, düşünce ve eylem adamı Mahmud Derviş’in ölümü, kuşkusuz ki, direnen Filistin halkı için büyük bir kayıp olduğu kadar mazlum halkların da bir kayıbıdır. Zira o, direnişin en gür seslerinden biriydi. Ve fakat öyle gür seslerden biriydi ki, Mahmud Derviş’in fiziki ölümüne rağmen tüm Arap corafyası direniş mevzilerinde sesi yankılanmaya devam ediyor
        Ancak Mahmud Derviş sadece Filistin ve Arap halkları için değil, dünyanın dört bir yanında baskıya, sömürüye, zulme, ırkçılığa, faşizme, gericiliğe karşı mücadele eden herkes için de büyük bir kayıp olduğuda bilinmelidir.
       Henüz 7 yaşındayken Nakba’yı (İsrail’in kuruluşuyla meydana gelen “Felaket”) yaşayan Mahmud Derviş, ömrü boyunca halkının yaşadığı derin acıları duyarlı şair yüreğinde hissettiği halde, acının değil isyanın, karamsarlığın değil umudun, teslimiyetin değil onurlu direnişin şairi olmuştur. Dizelerine yansıyan acı ise, hüzünden çok isyana davet eder. Bu yönüyle Mahmud Derviş’in şiirinde direnişin evrensel izini sürmek mümkündür. Kendine özgü yönleri bir yana bırakılırsa Filistin’i bir dünya, Mahmud Derviş’i de evrensel direnişin şairi bir dünyalı olarak düşünmek mümkündür.
      1941 yılında (şu an İsrail işgali altında bulunan) Celile kentine bağlı bir köyde doğan Mahmud Derviş, 1948’de ırkçı-siyonistler köylerini yerle bir edince, ailesiyle birlikte Lübnan dağlarını aşarak Beyrut’a gitmek zorunda kaldı. Çocuk yaşta şiir yazmaya başlayan Derviş’in daha ilk şiirlerinde siyonistlerin yağmaları, kitlesel göç, İsrail baskı ve zulmünün izi görülür.
      Mahmut Derviş direnişten esinlenip direnişi esinleyen şair olmasıyla da bilinmektedir.
      Emperyalist-siyonist güçlerin Filistin halkına reva gördüğü zulmün çocuk yaştayken tanığı olmakla kalmayan, aynı zamanda kurbanı da olan Derviş, şiir yazmakla yetinmemiş gazeteci, yayıncı ve eylem insanı kimliği ile de Filistin direnişinin saflarında yer almıştır. Şiirlerinden yayılan direnişin bu kadar çarpıcı olması, her şeyiyle o direnişin içinde olmasından bağımsız düşünülemez. Henüz lise öğrencisi iken illagal mücadele saflarına katılan şair, dünyadaki gelişmeleri de yakından takip eder.
      Slogancı söyleme düşmeden, estetik kaygıyı bir kenara itmeden direnişi dizeleriyle dünyaya yayan (kitapları 30 dile çevrilmiştir) Mahmud Derviş’in şiiri direnen bir halkın yaşamının tüm dokularından esinlenir. Bu yönüyle Mahmud Derviş’i Mahmud Derviş yapan Filistin direnişidir. Ancak direnişten esinlendiği kadar o, hem direnişi hem direnişçileri de esinler. Filistinli gerillaların heybelerinde ekmeğin yanısıra Mahmud Derviş’in şiir kitaplarını taşımaları bir tesadüf değildir.
      Direnişin tarihini 1936’da başlayan ancak 1939’da kırılabilen ayaklanma ile başlatırsak, Filistin halkının özgürlük uğruna 75 yılı aşkın süreden beri direndiğini söyleyebiliriz. Tarihin tanık olduğu en vahşi düşmanlardan biri olan ırkçı-siyonistlere karşı sürdürülen bu direnişte sayısız şehit verilmiştir. Zira 7’den 70’e Filistin halkının tümü siyonist canilerin hedefiydi, halen de öyledir.
      Her Filistinli gibi Mahmud Derviş de pek çok yakınını, yoldaşını ve şair, yazar dostlarını bu ölümsüzlük kervanına uğurlamıştır. Mahmud Derviş’in şiiri, ölümüne direnenlere, bir gün özgür bir vatanda sabahı karşılayacaklarının müjdesini verir. Bu özgür vatan henüz şairin dizelerinde cisimleşse de, Mahmud Derviş’in müjdesi kaçınılmaz olan geleceği şimdiden haber verir.
     Mahmud Derviş şiirinin gücü düşmanın gözünden de kaçmamıştır elbet. Hem şairi susturmak hem direnişe verdiği desteği engellemek için saldıran siyonist rejim, Mahmud Derviş’i 1961, 1965 ve 1967 yıllarında üç kez hapse atmıştır. Ancak zindana kapatılmak şairi sindirmek bir yana, direnişin gür sesi demir parmaklıklar ardından da yükselmeye devam etmştir. Milyonlarca Filistinli gibi ırkçı baskılara maruz kalan şair, kimlik kartını (*) bir bayrak gibi dalgalandırmıştır.
     Tüm baskılara rağmen 1971’e kadar İsrail’de mücadelesine devam etti. Bu tarihe kadar şiir yazmanın yanısıra cezaevinde olmadığı zaman Hayfa’da gazete ve dergilerde çalıştı. 1971’de ise Beyrut’a taşındı.
     Arap dünyasında şiirin toplumların yaşamında apayrı bir yeri vardır. Kitleler ünlü sanatçıları izlemekten çok, şiirlerini okuyan ozanları dinlemek için stüdyoları, salonları hatta kimi zaman meydanları doldurur. Mahmud Derviş’i de pek çok yerde binlerce insanın huzurunda şiirlerini okurken görmek mümkündür. Bu tür etkinliklerde en ajitatif konuşmalar bile, direnişi gür sesiyle haykıran şairin gölgesinde kalabilir.
     Bundan dolayı salt ırkçı-siyonistler değil, gerici Arap rejimleri de şairleri baskı altında tutmuş, çoğu zaman kitleler önünde şiir okumalarını engellemişlerdir.  
     Mahmud Derviş’in direnişi evrenselleştiren şiirinin kendisi de evrenselleşmiştir. Kitapları Türkçe dahil 30 dile çevrilen şair, farklı ülkelerden ödüller almıştır.
     1969’da Lotus ödülüne layık görülen Mahmud Derviş, 1982’de Kasap Şaron gözetiminde gerçekleştirilen Sabra ve Şatila soykırımı üzerine yazdığı “Gölgeyi Yüksekten Övmek/Beyrut Kasidesi” adlı uzun şiiri ile dönemin Sovyetler Birliği’nde 1983 Lenin ödülünü kazanmıştır.Türkiye’ye de birkaç defa gelen Mahmud Derviş, 2003 yılında Uluslararası Nazım Hikmet Şiir Ödülü’ne layık görülmüştü.Mahmud Derviş’in saygın Arap müzisyenler tarafından bestelenen şiirleri, Arap dünyasındaki direnişçilerin dillerinde şiarlaşmıştır. Lübnanlı ilerici sanatçı-müzisyen Marsel Halife de Mahmud Derviş’in pekçok şiirini bestelemiştir. Bu besteler arasında Filistin ulusal marşı da yer almaktadır.
     Coğrafi açıdan işgal altındaki vatanından uzaklaşması şairin duruşunda bir değişikliğe yol açmamış, o yine direnişin gür sesi olmaya devam etmiştir. Ölene kadar da bu onurlu duruşunu sürdürmüştür.Mahmud Derviş’in şiiri, Filistin direnişini bugünlere taşıyan birkaç kuşağın bilinç ve duygu dünyasını beslemiştir. Bu yönüyle o hayatta olan Filistin kuşaklarının şairidir.Direnişle bu kadar özdeşleşen bir şairin, Filistin’deki son olaylardan derin bir şekilde etkilenmemesi mümkün değildir. Zira özdeşleştiği şehitlere özgür vatanda sabahı karşılamayı müjdeleyen şair, siyonist zorbalığın devam etmesinin yanısıra, Batı Şeria’da El Fetih, Gazze Şeridi’nde Hamas tarafından yönetilen iki parçaya ayrılmış bir Filistin varken hayata gözlerini yummuştur.
       “Üzgün bir insan olarak aramızdan ayrıldı” diyen Mahmud Derviş’in dostu şair Hanan Aşravi, “Çünkü Filistinliler’in kendi kendilerine ettiklerinin, başkalarının yol açtığı tüm adaletsizliklerden, işgalden, İsrailliler’den, sürgünden ve tüm acılardan daha kötü olduğunu düşünüyordu” diye ekliyor. Nitekim Derviş’in son şiiri, Filistin’deki iç çatışmalarla ilgiliydi. Mahmud Derviş, son şiirinde Hamas ve El Fetih arasında çatışmaya lanet yağdırarak tepkisini dile getirmiştir.Mahmut Derviş'in Kütükte Kayıtlıyım şiirini son dizelerini paylaşıp,şiirlerinde müjdelediği özgür bir dünyanın gerçekleştirilmesi mücadelesinde daima şiirleriyle yanı başımızda olacağını belirtirim.
                                                                                                              
Mahmut Derviş'den bir şiir

"......
Kütükte kayıtlıyım.
Birinci sayfanın ta başına.
Nefret etmem insanlardan,
saldırmam hiç kimseye.
Ama aç korlarsa beni,
korlarsa çırılçıplak,
yerim etini beni soyanın,
hem de yerim çiğ çiğ.
Açlığımı kolla benim
ve öfkemi.
Damarıma basma."