Bir biri ardına yapılan zamlar, dolaylı vergilerde yapılan “oran ayarlamaları”,dünya ekonomik krizde denilerek yapılan tasarruflar geçen hafta bir çırpıda patronlara “teşvik” adı altında peşkeş çekiliverdi. Teşvik veren  “ağan” eli tutulmaz misali siyasal iktidarlar milyonlarca emekçiden, ezilenden kuruş, kuruş toplanan vergi birikimini patronlara verirken oldukça cömert davranıyorlar.
      İşsizlere, kamu emekçilerine, işçilere gelince, kaynak yokluğundan bahsedenler, patronlara “teşvik” verebilmek için doğalgaza, elektriğe, benzine zam üstüne zam yapmaktan çekinmiyorlar. AK Partisi hükümeti, zengin egemenler söz konusu olunca, kamu kaynaklarını hiç tereddütsüz vere bilmektedir.
      Bu ayın başında dalga geçer gibi “1 Nisan günü” elektriğe yüzde 9,2, doğalgaza yüzde 18.72 zam yapılmış olmasına rağmen, halen yeni zamların geleceği yönünde açıklamalar yapılması ay sonunu zor getiren emekçi halkla resmen alay etme anlamına gelmektedir.
    Halktan alınan vergilerle oluşan bütçe içinde, düne kadar en temel kamu hizmeti olan sosyal güvenlik hakkını kara delik ilan eden, eğitim ve sağlık hizmetlerinde kısıntıya giden hükümet, şimdi sermaye kesimlerinin istemleri ile bütçe içinde gedikler açmakta sakınca görmemektedir. 
     Yıllardır işçilerin, kamu emekçilerinin ve emeklinin alım gücünün düştüğü bir ortamda yapılan zamlarla giderleri daha da çoğalmıştır. Kamu emekçileri ve emeklilerin 4,5 aydır zamsız maaş aldıkları bir ortamda yapılan ve yapılacak olan zamlarla “maaş farkları” şimdiden buharlaşmışken yıllık maaş zammı olarak önerilen % 3+ 3 ’lük artış faturanın kimlere çıkartılmak istendiğinin göstergesidir.
      Bir yandan işsizlik fonunda, işsizler için biriken kaynak işverenlerin ve devletin gizli kasası olarak kullanılırken, diğer yandan yeni teşviklerin bir biri ardına açıklanması, kapitalist sistemde hükümetlerin hizmet ettiği sınıfı göstermesi açısından turnusol görevi yapmaktadır.
      Bugüne kadar uygulanan teşvik politikalarının gerek istihdamı artırmak, gerek yatırımları artırmak, gerekse bölgesel eşitsizliği gidermek amacıyla olsun uygulama sonuçları ortadadır. Ne bölgesel eşitsizlik giderilmiş, ne istihdam artışı gereğince sağlanmış, ne de yatırımlarda bir patlama yaşanmıştır. Sadece şirketler vergi avantajları, prim indirimleri, arazi tahsisleri ile karlarına kar katmışlardır. 
      Sosyal güvenlik sistemi iflas etti diyerek, emeklilik yaşını yükselten, herkesi zorunlu prime bağlayan AKP, şimdi işverenlerin primlerini ödemek için can atmaktadır. Bu da aslında yapılan “reform”ların temel amacının patronlar üzerinden işçi pirim yüklerinin kaldırılmasını amaçladığı gir kez daha gözler önüne serilmiştir.
      Düne kadar “neoliberal ekonominin lokomotifi” olacağı propaganda edilerek gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının sonuçları da açıktır ki, güvencesiz kuralsız çalışmanın yaygınlaşması, bölgesel eşitsizliğin artması, istihdamın azalması ve taşeronlaştırmanın yaygınlaşmasıyla ile sonuçlanmıştır. 
      Görünen odur ki, emekçi halkımızın kaynakları bir kez daha zengin patron kesimlerinin hizmetine amade edilmektedir. Toplumun ezilenleri, emekçileri, ötekileştirilenleri yani alın teriyle geçinen onlarca milyon insanımız egemenlere altın tepsiyle servis edilen teşviklerin faturasını ödemeyeceğini 2012 1 Mayısında alanlarda en güçlü bir şekilde haykırmalıdır.
       Bu kararlılık göstertildiği ölçüde ardı arkası kesilmeyen zamlara, düşük ücret artışı dayatmasına, dolaylı, dolaysız vergi ayarlamalarına dur diye biliriz.
                                                                                                              Göksel Rıza Özkan
                                                                                                                 Eğitim Emekçisi
 
Önemli NOT: Yeşil Gölcük Belediyesi çalışanlarından Hamdi arkadaşın “kısa yazsa her gün okuyacağım” istemi üzerine bu günkü yazımı ola bildiğince yazımı kısa tuttum. Tüm Yeşil Gölcüklü dostlara selam ve sevgilerimi iletir esenlikler dilerim.