CUDİ’DE YÜREĞİNİ BIRAKANA YA DA ANADOLU ANASINA
 
8 Mart bütün Dünyada kadınlar günü olarak kutlanıyormuş. Dünyanın en kıymetli varlıklarına senenin bir gününü reva görüp timsah gözyaşı dökenlere hayret ediyorum.
 
Acaba diyorum, dünyanın neresinde bir canlı vardır ki, yüreğindeki fırtınalara, engin sevdalarına, gönül yaralarına göre değil de vücudunu teşhir edişine, onun bunun salyalı ağızlarına meze edilişine göre itibar(!) görür ki?
 
Bu kadınlar günü acaba, sabah kahvaltısını Japonya’da havyar ile öğle yemeğini Paris’te şarap eşliğinde lüks yemeklerle yapanlar için mi varki?
Yada lüks yatlarda, uçsuz bucaksız katlarda gündelik sevgili değiştirip seviyeli(!) ilişki yaşayanlar için mi var?
Yoksa kadın hakları dedikleri; zengin, sermaye sahibi, aristokrat diye nitelendirilen mutlu azınlığın pavyonlarda, gazinolarda, diskoteklerde şehevi arzularına kurban ettikleri biçarelere “sus” payı olarak, bir şeylerin susturulması için mi ağababaları tarafından dillendirilmektedir?
 
Bugün kadın hakları diye feryat edenler, hangi kadının hangi hakkını dava etmektedir?
 
Hani İç Anadolu’nun karında kışında yavrusunu soğuk gecenin ayazından korumak için sinesine basan kadının hakkı?
Nerede, yazın kuru sıcağında, ovalarda, dağlarda gözü yaşlı yavrusuna bir lokma götürmek için tırnağını toprağa saplayan ananın hakları?
Nerede kadına, ana yüreği ile yar duygusu ile kardeş sıcaklığı ile bakan, yürekten kadın savunucuları?
 
Nerde kaldı Cudi dağlarında yavrusunu bırakan yiğit şehit anasının hakları?
 
Benim için kadın, Allah’ın mukaddes bir emanetidir. İşte o emanetin saçının telinin kopmasına bile rıza gösteremem. Ama bugün kadın hakları adı altında, feminizm safsatası ile kadınlarımız sömürülmekte, vücutları pazarlanmakta, adi bir meta imiş gibi reklam aracı olarak kullanılmaktadır. Bu anlayışı şiddetle reddediyor ve kınıyorum.
Benim için kadın yüreği merhamet dolu bir ana, Aziziye tabyalarında kahramanlık timsali Nene Hatun, İstiklal Harbindeki Elif’in Kağnısı ile Cepheye mermi taşıyan bir abide, sevdayı en kutsal manası ile anlayıp yalnızca eşi ile yaşayan kutlu bir yardır.
Kadın, Hakan’ın sağ yanında töreli bir duruş, düşmana karşı savaşan bir asker, Efendilerin Efendisi(SAV) için yollara düşen Sümeyye, evladını şefkat ve merhameti ile sarmalayıp ak sütü ile büyüten anadır.
Ben kadını, ayaklarının altına cennet serilmiş bir cennet yolcusu olarak bildim ve bilirim.