DİSK-Ar’ın (Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Enstitüsü)   Türkiye İstatistik Kurumu Çocuk İşçiliği İstatistikleri 1994, 1999, 2007, 2012 ve Uluslararası Çalışma Örgütü ILO 2000-2004 ve 2004-2008 eğilim araştırması sonuçlarını ve SGK 2006-2012 İstatistiklerini kullanarak yaptığı araştırma sonuçlarını “ÇOCUK İŞÇİLİĞİ RAPORU (2013) TÜRKİYE ÇOCUK İŞÇİLİĞİNDE AFRİKA’LAŞIYOR başlığıyla 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 2013 kutlamalarıyla eş zamanlı olarak kamuoyuna duyurdu.
      Evet, bu yıl, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı`nın 93. yılı kutlanıyor. Türkiye, bir taraftan dünyanın tek çocuk bayramını kutlamakla övünürken, diğer taraftan çocukların yaşadığı ağır sorunlar, okulda, sokakta, hatta çalışırken karşı karşıya kaldığı tehlikelerin her geçen gün arttığını, çocuk emeğinin üretimdeki oranın katlanarak çoğaldığını DİSK-Ar’dan bu bayram gününde öğrenmek gerçekten bir eğitim emekçisi olarak bana acı verdi! 
      DİSK-Ar’ın yaptığı hesaplamaya göre, dünya genelinde azalma eğiliminde olan çocuk işçiliği Türkiye’de kriz sürecinde tekrar canlandı. 14 Mart 2013 tarihinde Adana'da haftalığı 100 TL’ye çalıştığı fabrikada kafası pres makinesine sıkışarak ölen 13 yaşındaki çocuk işçi Ahmet Yıldız’ın ansına ithaf edilen DİSK-AR Çocuk İşçiliği 2013 raporunda, çocuk işçiliğinin özellikle en kötü çalışma biçimlerinin olduğu tarım sektöründe ve ücretsiz aile işçiliğinin yükselmesinin endişe verici olduğu görülüyor.
      Dünyadaki genel eğilimin tersine 5-14 yaş grubu çocuklarda çalışma hayatına katılımın arttığının vurgulandığı raporda, ülkemizde ise bunun tam tersine son derece kötü bir eğilim içine girdiğine dikkat çekiliyor. Raporda bunun yanında ev içi çalışan çocuk sayısındaki devasa artışa da dikkat çekiliyor.
     Kriz ile birlikte yükselen güvencesizlik zemininde, çocukların ev içi hizmet üretimini (çocuk ve yaşlı bakımı, temizlik, yemek vb.) giderek daha fazla oranda üstlendiğine, çocukların; çocukluk düşlerini yaşayamadan, çocuk olma haklarını kullanamadan, eğitim hakkından yeterince yararlanamadan, ya serbest piyasanın görünmez eline teslim edildiğine ya da ev içi görünmeyen emeğin bir parçası olduğu gerçekliği net verilerle gösteriliyor.Bu verilerin bir kaçını paylaşmak isterim.
      “Dünya genelinde 2008 yılı itibari ile 5-17 yaş arasındaki çocuk sayısı 1 milyar 586 milyon iken çalışan işçi çocuk sayısı (5-17 yaş) 306 milyon düzeyindedir. Toplamda ise 5-17 yaş arasındaki her 5 çocuktan biri ise istihdamda görünmektedir. Çocuk emeğinin en kötü biçimleri için ise istihdam 2008 yılı için 115 milyon olarak gerçekleşmiştir. Dünya geneli için çocukların istihdama katılımında bir azalma söz konusu iken Alt Sahra Afrika’da çocuk işçiliğinde artış gözlemlenmektedir.
      Ülkemiz açısından çocuk işçiliğinde düşüş eğilimi durmuştur. 1999-2006 yılları arasında istihdam edilen çocuk sayısı 2 milyon 270 binden, 890 bin düzeyine düşmüştür. 2006-2012 yılları ise çocuk işçiliğinde azalma eğiliminin durduğu ve özellikle tarım kesimindeki artış ile birlikte çocuk işçi sayısının tekrar arttığı bir dönem olmuştur. 2012 yılında çocuk işçi sayısı 893 bine ulaşmıştır.”
      İstihdam içinde değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan çocukların sayısı 1999 yılında 4 milyon 447 bin iken, 2006 yılında bu sayı 6 milyon 540 bine ulaşmıştır. 2012 yılı için ise bu rakam yaklaşık 1 milyon kişi artarak 7 milyon 503 bine yükselmiştir. Böylelikle 5-17 yaş arası toplam çalışan çocukların (istihdama katılan ve ev içinde çalışan) sayısı 8 milyon 397 bine ulaşmıştır. Toplamda çalışan çocukların tüm çocuklara oranı 1999’dan bu yana % 41’den % 56’ya çıktığını tespiti yaşanan krizleri aşmada çocuk işçiliğinden nasıl yararlandığını da göstermektedir.
     2006 yılından bu yana çocuk işçiliğinin en kötü biçimlerinin en yaygın olduğu ücretsiz aile işçisi çocuk işçilerin, toplam çocuk işçiler içerisindeki oranı % 41’den % 46’ya, sayısı ise 362 binden 413 bine yükseldiğini içim yanarak rapordan okudum. Yine aynı kapsamda değerlendirilen tarım sektöründe çalışan çocukların sayısı da 73 bin kişi artış göstererek 326 binden 399 bine, toplam çocuk işçilere oran ise % 37’den % 45’e ulaşan bir artış eğilimine girdiğini ifade etmek isterim. Tarımda çalışan çocuklar açısından asıl yüreğimi burkan ise tarımdaki istihdam artışının % 66’ının ve ücretsiz aile işçilerindeki artışın % 90’ının 6-14 yaş arası çocuklar olmasıdır. Toplamda da çocuk işçiliğinin artmasına neden olan 6-14 yaş çocuk işçilerin sayısındaki artıştır.
     Raporda 4+4+4 sistemi ile ilişkilendirilen okula devam ederken çalışan çocukların sayısı, 2006-2012 yılları arasında % 64 oranında artarak, 272 binden 445 bine yükseldi. Okuyan çocukların 2006 yılında % 2’si ekonomik bir faaliyette çalışırken 2012 yılında bu oran % 3’e ulaştı. Bu çocuklar arasında ev işlerinde çalışanların oranı da % 43’den % 50 seviyesine yükseldi. Okula devam etmeyen çocukların sayısı 2 milyon 314 binden, 1 milyon 297 bine gerilerken, okula gitmeyen çocuklar arasında ekonomik faaliyetlerde çalışanların oranı % 27’den % 35’e yükseldi. Buna karşın ev işlerinde çalışan çocukların sayısı bu kategoride % 44’den % 39’a gerilediğini de rapordan öğrene biliyoruz.
     Rapordan kayıtlı çocuk işçiliği sayısının da arttığını öğreniyoruz. Şöyle ki; çocuk işçiliğindeki artış SGK istatistiklerine de yansımış. 2006 yılı SGK İstatistiklerinde zorunlu sigorta kapsamında ücretli olarak çalışan çocukların (14-17 yaş) sayısı 14 bin 161 iken, 2012 yılında 62 bin 925’e yükseldi. Çırakların sayısı ise aynı dönemde 158 binden 322 bine çıktı.
     Raporu bir bütün olarak ele alıp inceleyince ucuz emek yönünden ülkemizin geldiği noktanın Avrupa’nın Çin’i, olma yolunda hızla ilerleme gösterdiği, ülkemiz içinde ise doğu illerinin ülkemizin Çin’i olması yönünde yol aldığı sonucunu çıkarta biliriz.
    23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlarken çelenk koyma törenlerini kronometreyle tutanlar, çocuklarla “koltuk” değişimi seremonileri düzenleyenler, ilk çocuklarına bayram veren ülkeyiz övüncünde olanlar bir zahmet DİS-AR raporundan 2013 Türkiye’sindeki çocuk işçiliği gerçekliğini de okuyuversinler.