Ülkemiz burjuva siyasetinin kalitesi oldum olası düşük mod ta seyretmiştir. Bu sebeple iktidarıyla muhalefetiyle düzen partileri bel altı vuruşlarda pek mahir olup bir birini aratmazlar. AK parti kurmaylarının salvo atışlarına öteden beri alışık olan partimiz HDP son zamanlarda “ana” muhalefet partisinin salvolarıyla da uğraşmakta.
 
       CHP Genel Başkanı, merkez yöneticileri, çeşitli radyo, tv ve gazetelerdeki CHP’li yazarlar, akademisyenler siyasal AK partililerin bıraktığı yerden günlerdir HDP hakkındaki derin kaygılarını buğulu gözlerle dile getiriyorlar. Bir kısmı, ”aman HDP parti olarak seçime girer ve baraj altı kalırsa, çok yazık olur” tadında görüş açıklıyor. Bir kısmı ise “HDP ile AKP anlaştı” yalan rüzgârını estirerek bu koroya katılıyor. Ne yazık ki, bu salvoları başlatan genel başkanları ve genel başkan yardımcısı Berberoğlu geliyor.
 
       Çok hazin bir durum; Bu salvolar yerel seçimlerden bu yana pey der pey sürerken cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra şiddetlenerek artış gösterdi. Önce İstanbul’da Mustafa Sarıgül kazansın diye HDP’ye bu çamuru atanlar, ortaya seçim sonuçları çıkınca, “yanılmışız, özür dileriz deme erdemini bile göstermediler. O günlerde tatava yapmayın, Sarıgül’e verin” diyenler, Şişli Belediyesinde yaşananlardan sonra yüzleri kızarmadan toplum önüne çıkma erdemsizliğinde buluna biliyorlar.
 
      Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi salladıkları salvo. “HDP zayıf aday çıkaracak” şeklinde başlayıp, HDPnin kendi adayını desteklemeyeceği yalanına kadar işi vardırdılar. Ama ortaya çıkan sonuç gösterdi ki, Sayın Eş Gene Başkanımızl  Demirtaş aldığı oylarla, sağladığı yükselişle bugünkü Cumhurbaşkanı’nın yaralı bereli seçilmesini sağlayan kişi oldu. Onlar ise Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini sağlamak için olmadık bir adayla seçime girdiler ve işin ilk turda sonuçlanmasını sağladılar. Ama yine toplumdan özür dilemediler, yanlış yaptık deme cesaretini gösteremediler.
 
      Peki, şimdiki dertleri ne? HDP’nin her alanda bir ana muhalefet partisi gibi davrandığını görüyorlar. Meclis’te bütçe görüşmelerinde vekillerimizin kürsü kullanımı, yaptıkları konuşmalar ve Türkiye’nin her sorununa dair somut önerileriyle nasıl hazırlıklı davrandıklarını izliyorlar. Sokakta, toplumsal muhalefet alanında HDP’nin halkın taleplerini ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere nasıl hareketli olduğunu gözlüyorlar. Daha önemlisi, CHP’li vekillerle yatığımız sohbetlerde bu gerçekliğimizi kendileri de itiraf ederek “ milletvekilliğinin hakkını sizin arkadaşlarınız tam anlamıyla yerine getiriyor” itirafında bulunuyorlar.
 
       CHP’li kurmayların yalan salvolarında bir gerçeklik var mı diye kuş bakışı bir göz atmak bile yeterli. Çünkü yok. Yok. Ellerinde bir belge var mı? O da yok. Bu yalan salvolarını başlatanlar, CHP milletvekili Birgül Ayman Güler’inpartim seçimlerde Gülen Cemaati ile işbirliği yaptı”açıklamasına neden yanıt veremiyorlar? Ona yanıt vermek yerine, dikkatleri neden başka bir tarafa çekerek, gerçekleri açıklamaktan kaçıyorlar? CHP’li yöneticiler ve köşe yazarları HDP’yi düşündükleri için değil, demokrasi güçlerinin, barış, eşitlik ve adalet arayışında olanların HDP’yi izlemeye başlamalarından, HDP ile birlikte Türkiye’de yeni yaşam mücadelesini geliştirmeye yönelmelerinden korkuyorlar.
 
       CHP’ye, AKP’yi durdursun diye oy verenler, artık bunun karşılığı olmadığını görüyor. İşte bu gelişme CHP kurmaylarını tedirgin ediyor. Gerçek bir halk muhalefetinin nasıl yapılması gerektiğinin ortaya çıkmasından rahatsızlık duyuyorlar. Demokrasi, eşitlik, adalet ve özgürlük umudunun peşinde olanların birlikte hareket edebilecekleri zeminleri büyütmek yerine, bu tür yalan salvolarından medet ummak son derece basit ve sığ bir burjuva politikası. Aslında bu tablo bile, AK Partisinin sandıkta son 13 yılda 9 kez galip gelmesinin nedenlerini gösteriyor.
 
       HDP için kaygılanmayı, yaşlı gözlerle konuşmayı, yalan rüzgârlarından medet ummayı bir kenara bıraksalar; başka bir partinin seçimlere nasıl gireceğini tartışmak yerine AK Parti’ye karşı nasıl muhalefet edeceklerini düşünseler daha iyi olmaz mı?
 
       Yerel seçimler öncesi parti amblemimize benzettikleri seçim flamalarından tutunda Birinci Olağanüstü kongremizden beri sloganımız olan “Umuda yolculuk” gibi sloganları alıp kullanmakla hiçbir beis görmeyenler şunu iyi bilsin ki. O yolculuk için  kesintisiz mücadele etmek gerekiyor. Yan gelip yatarak, majestelerinin muhalefeti rolünü oynayarak umuda yolculuk yapılmaz. Yapılsa da gerçeklerin duvarına çarparak yolculuğunu sonlandırmak zorunda kalır. Bizden hatırlatması.
 
      NOT: Sömestre tatili nedeniyle yazılarıma 3-5 gün süre ile ara vereceğim. Sağlıcakla kalın, hoşça kalın.