Uçağının nasıl düştüğünü daha bilmiyorsun ya...

Belki kuş çarptıysa...

*

Olmadı git hapishaneye kapattığın göz nuru yetiştirilmiş komutanlara sor:

“Biz düşürüldü dedik ama... Barut izi yok... Kurşun izi yok... Yakıcı ya da parlayıcı gibi bir iz yok... Peki, bu uçak nasıl düştü?” de...

Yanıt verirler sana:

“Kanıt yok... Belge yok... Gören yok... Duyan yok... İşiten yok... Biz nasıl hapishaneye düştük, sen de bakalım...”

*

Günlerdir uçağımızın Suriye tarafından karasuları dışında düşürüldüğünü söyledikten, dünyayı ayağa kaldırdıktan sonra... Genelkurmay açıklamasında düşürme izine rastlanmadığının söylenip, uçağın vurulmasının bir “iddia” olduğunun vurgulanması...

Diz boyu rezalet...

*

Arapların “Biz düşürdük” diye sevinmesine bakmayın siz...

200 İsrail uçağı havada tepelerinde dolanırken, uçaksavar bataryaları ile ortalığı dumana boğmuşlar, sadece bir tek uçak vurmuşlardı...

Nasılsa düşman uçaklarının arasına karışmış kendi uçaklarını...

*

Bu kez karasularının teeee dışındaki uçağı atıp da vurunca!..

Esad bir de “Üzgünüz” dedi...

İyi mi?..



Geriye kalıyor iki olasılık...

Bir:

“Suriye’ye ne yapacağımızı göreceksiniz” dedikten sonra, yapacak bir şey akıllarına gelmedi... Böyle “patlayıcı izi yok... bu bir iddia...” fikri geldi...

Yani artık Suriye’ye bir şey yapmak gerekmiyor hacı...

İki:

Kuş çarptı...

*

Devlet yönetmek zor iştir...

Şıh efendi binlerce yıl gece gündüz uçtu, düşmedi de... O kültür devlet yönetimi ile, bilimle, teknoloji ile burun buruna geldiğinde...

Ya deve keser uçak uçsun diye...

Ya da işte böyle dünya karşısında zor durumda kalır uçak düştüğünde...

*

Bin defa olsa tekrar tekrar söylerim:

Modern okulları kapat, imam hatip aç...

Çağdaşlığa kız, dindar nesil iste...

Bilim adamlarını kov, mollayı kadroya al...

Üniversitede laboratuvar yok, cami yetiştir...

Sonra da “düşürdüler” diye savaşın eşiğine getirdiğin ülkede, aradan haftalar geçtikten sonra düşün:

“Bu uçak nasıl düştü?..”

*

Benim aklıma bu geldi...

Belki kuş çarptı...