Yaşam öğretiyor. Yolu yok. “Birleşe birleşe kazanacağız.” Demokratik muhalefetin sıklıkla tüm sokak etkinliklerinde attığı attırdığı dillerimize pelesenk olmuş bu slogan egemenin zulmüne, baskısına ve tüm yasaklamalarına karşı birleşerek hareket edilmediği takdirde kazanılamayacağımızı da söylemektedir.
 
        Siyasal iktidar grev yasaklamayı alışkanlık hâline getirdi. Genel olarak millî güvenliğin riske edileceğini iddia ederek grevleri yasaklıyor. Şişecam grevi millî güvenlik nedeniyle yasaklandı. Metal grevi de millî güvenlik nedeniyle yasaklandı. Sanırsınız ülke üçüncü cihan harbine girmek üzere. Millî Güvenlik toplantıları grev kararı alınan fabrikalarının bahçesinde yapılıyor sanki.
 
       Siyasal iktidar ve hempaları, devekuşu misali, kafasını kuma gömdüğünde  gizlendiğini sanıyor. Grevi yasakladığında sorunun çözüldüğünü sanıyor. Sorun çözülmüş olmuyor, sorundan kaçılmış da olmuyor. Sorun orada, işçilerin her günkü çalışma koşullarında derinleşerek sürüyor.
 
       Grev ertelemek, "Ben hükümetim; fırtınaları, depremi, sel baskınlarını, güneşin doğuşunu erteliyorum" demek kadar saçmadır. Bu saçmalık bugün görülmüyor olabilir. Ama hiç kuşkumuz olmasın, yarın görülecek. AKP ateşle imtihan oluyor. Her grev ertelemesi, aşağıda, derinlerde, işçilerin işyerlerinde, çalışma koşullarında,  aybaşlarında 1200 TL maaşlarını aldıklarında, ev kirası, okul masrafları, bir kilo peynir ve yarım kilo kıymanın karşılığında maaştan geriye hiçbir şey kalmadığında (dört kişilik bir aile için açlık sınırı 1400 TL), sabah yeniden işbaşı yaptıklarında, en temel haklarının doğrudan patronlar lehine gasp edilmiş olduğunu bir kez daha, bir kez daha, yeniden fark ettiklerinde, sadece patronlara karşı değil her hadisede patronların hükümeti olduğunu kanıtlayan siyasi iktidara karşı da harekete geçme isteği birikmeye devam edecek.
 
        Her grev yasağı, daha şiddetli bir grev isteğini yeşertecek. Ekonomik taleplerin bastırılması, taleplerin siyasi bir içerik kazanmasına neden olacak. Metal grevin ilk gün Hayat TV nin canlı yayına çıkarttığı bir işçi "Erdoğan fanatiği" olduğunu söylüyordu. Ama aynı işçi “Türk Metal'i ezdik, sıra MESS'te!” sloganını da “Açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz!” sloganını da atıyordu. Sendikacıların hükümete yönelik “grevi yasaklarsanız dünyayı başınıza yıkarız" uyarılarını da muazzam bir coşkuyla destekliyordu.
 
       Açık ki ezici çoğunluğu AKP'ye oy veren işçiler, grevi yasaklayan AKP'nin kimin partisi olduğu konusunda hızla netleşiyor. Mücadelenin bir günü, 15 bin işçi açısından, AKP'nin patronlara hizmet eden bir parti olduğunu bilince çıkartmalarına yetti. Bu, işçilerin hemen bugün AKP'den koptukları anlamına gelmiyor. Ama bu kopuşun ne kadar mümkün olduğunu gösteriyor. Yürüyüş sırasında işçilerden birisi, AKP'ye oy verdiğini ama koyun olmadığını söylüyordu.
 
       Öyleyse, bu kopuş anına hazırlanmak zorundayız. Bu kopuş sürecini hızlandırmak zorundayız. Gebze'de grev alanında bütün işçiler hep bir ağızdan “Birleşen işçiler yenilmezler” sloganını haykırıyordu. Demek ki kopuşun hızlanması için kopan işçileri birleştirecek bir alternatifin güven veren bir politikayla örgütlenmesi gerekiyor.    
 
      Grevler şimdilik işçi sınıfının sayıca küçük bölümlerinin grevleri olduğu, bütün işçi örgütleri ve demokratik muhalefet özneleri grev kararına yeteri derece de dayanışma gösteremediği için siyasal iktidar bu lokal grevleri yasaklayabiliyor. İş kolu bazlı ve dayanışma grevleriyle desteklenmiş grevlerin muştucusu olan metal grevi siyasal iktidarın “erteleme” kararına rağmen 7. gününde sendikaya rağmen kısmen de olsa devam etmekte.
 
      Bugün “Grev haktır, yasaklanamaz” kampanyası, küçük ama hepimizi yasaklanması teklif dahi edilemez grevlere hazırlayacak bir kampanya olarak görülmeli elden geldiğince destek sunulmalıdır. Partimiz HDP kongremiz HDK içerisinde işçi meclisleri var olan yapılarını daha dinamik hale getirerek işçi sınıfının grev silahını etkin kullanmasını ve grevin sıcaklığında düzen partilerinden kopuşu hızlanan işçilere çekim merkezi olmayı başarmanın yollarını araştırmalıdır. Unutmayalım en güzel sözler bile içi doldurulmadıkça söz olmaktan öte bir kıymet taşımaz. Sözün özü özeti; Birleşe birleşe kazanacağız sloganının içini bir an evvel dolduralım. Yasaklamaları da baskı yasalarını da boşa çıkartalım.