Adı: İbrahim Şahin....   Yayıncı ya da gazeteci değil. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, devletin istihbaratından aldığı bilgilerden hareketle, döneminde sakıncalı görüp kararnamesini üç defa geri çevirdiği adam.
Abdullah Gül’ün, Cumhurbaşkanı olduğu gün imzaladığı ilk atama kararnamesinin kahramanı olan mücahit (!)
O şimdi TRT’de müdürlük yapıyor!
Ama ne müdürlük!
Türk Silahlı Kuvvetleri gibi bu ülkenin en temel kurumunu hedefe oturtuyor ve asker düşmanlarına ekranı açarak, bu kuruma sövgüler yaptırıyor.
Ergenekon gibi yargının işi olan bir konuya açıktan müdahil olarak mihmandarlık yapıyor ve polisin bile haberdar olmadığı gözaltına alınacak olanların listesini önceden duyuruyor ve soruşturmadaki konumunu gözler önüne seriyor.
Sapkın bir Haham bozuntusunu Kanada’dan servet niteliğinde harcamalar yapıp ekrana çıkartıyor ve ana muhalefet partisine küfürler ettiriyor ki bunun bedeli olarak yargı tarafından 87 milyarlık tazminata mahkûm oluyor.
Tayfun Talipoğlu gibi AKP, Çankaya Belediye Başkan aday adaylarına aylık 100 milyarlık bütçeyle programlar yaptırdı ki, bizim bunu deşifre etmemizle AKP Meclis Grubu ve Bülent Arınç bile galeyana geldi ve programı sonlandırmak zorunda kaldı.
Kendini eleştiren gazetecileri sindirmek için haber bültenlerinde onlarca dakika yayınlar yaptırıyor.
Ayşe Böhürler gibi AKP MKYK’sında görevli olan isimlerin şirketlerine şehir tanıtımı gibi sade suya tirit programlar yaptırarak paralar kazandırıyor ki dışarıdan iş yaptırdığı isimler ve esrarengiz ilişkileri ayrı bir yazı konusu.
Kamuoyunda adı yandaşlığa çıkmış olan AKP’nin silahşoru onlarca isme ekran açarak, hem haksız olarak her ay onlarca milyar aktarıyor hem de Anayasa’ya göre tarafsız olması gereken TRT’de tek sesli yayınlar yaptırıyor.
Kürtçe TV, yani TRT-Şeş’e akıl almaz destekler verirken Türk Dünyası için yapılan yayınları kısıtlamaya gidiyor.
Kurumda yani TRT’de dinci ve cemaatçi dehşet bir kadrolaşma yapıyor ve bütün kilit kadroları bunlarla donatıyor.
Yerim müsait olmadığı için yaptığı yanlışların özetini ancak bu kadarını sunabileceğim İbrahim Şahin adlı kişi, yukarıda yazdım, yayıncı ve gazeteci değil ama hukuk ve kural tanımadan pala sallamaya devam ediyor.
İyi de TRT senin babanın malı değil, devletin ve milletin kurumu ve yayınlarını bu fakir milletin ödediği elektrik faturaları gibi enstrümanlarla yapıyor.
Evet özel bir televizyonda kamera taşıyıcılığına bile layık görülemeyecek bir görüntüde olan İbrahim Şahin, AKP sayesinde şimdi TRT gibi bir önemli kurumda Genel Müdürlük yapıyor iyi mi?
Altını çizerek yazıyorum, İbrahim Şahin örneği AKP despotluğunun  birebir ifadesidir!
İnsaf ve ahlak ile yorumlayın; koca TRT’de bırakın AKP karşıtı olan biri, bir tane tarafsız gazeteci-yorumcu var mı?
Emin Çölaşan, İbrahim’i deşifre adına  “Ben de program istiyorum” dedi ama mümkün değil !
Bakın size canlı bir örnek; bir hafta önce TRT’nin haber kanalında bir haber bülteninde görevli editör, güncel siyasi bir konuda canlı telefon bağlantısı yapmak istedi ve bunun için beni aradı ama hemen akabinde ne oldu biliyor musunuz? Bırakın beni yayına bağlamaları, o editör  “Sen ajan mısın” sorularına muhatap oldu ve işini zor kurtardı ki beni arayan o editörü ne tanır ne de bilirim.
Soruyorum bunları yapanlar, Emin Çölaşan ve bizim gibileri TRT’ye
sokarlar mı?
Ama bir şeyi sakın unutma İbrahim!
Gün gelir bütün bu yaptıklarının hesabını hukuk önünde bir bir vereceksin!.. Bu can bu bedende olduğu sürece, hukukun rehberliğinde  seni kovalamaya devam edeceğim İbrahim!
 
 
ADIM ADIM... 
Merkez Bankası’ndan kıyamet günü işareti!
Hiç mi hiç arzu etmiyoruz ama
Türkiye, kıyamet gününe adım adım
yaklaşıyor.
Kıyamet gününden kastımız, AKP tarafından yürütülen ’sıcak para’ya dayalı ekonomik modelin çökmesidir ki bu mukadderat kaçınılmazdır.
Evet AKP, yıllar yılı bu modelle sahte bir hava yaratarak işi idare ediyor ama artık sona geliniyor, zira deniz bitiyor.
Bakın Merkez Bankası, önceki gün ve dün, ardı ardına bunun işaretlerini verdi.
Önce gecelik faiz oranlarını 400 baz puan indirerek 1.75’e çekti ve hemen akabinde Türk Lirasının munzam karşılıklarını 5.5’den 6’ya yükseltti.
Birazcık ekonomi bilgisi olanlar, alınan bu tedbirlerin ’S.O.S’yani alarm demek olduğunu bilir.
Evet yasal görevi fiyat istikrarı olan Merkez Bankası, ilk kez bu sınırın dışına çıkarak yeni bir pozisyon alıyor, zira açık ve seçik olarak görülmüştür ki katlanan cari açık, pimi çekilmiş bomba misali sistemi tehdit ediyor.
AKP seçime kadar sürdürmeye kararlı olduğu sıcak paraya bağlı yapay büyüme kandırmacasının, seçim öncesi patlayacağını görerek şimdi bunu önlemeye çalışıyor.
Diyeceksiniz ki patlarsa ne olur?
2002 baz alınırsa Türk Lirası’ndaki fiyatlanma yüzde 168’dir ki eğer patlama olursa bunun anlamı doların bir günde 3 milyonu geçmesi demektir.
Dolar bırakın 3 milyonu, 2 milyonu geçtiği gün bu ülkedeki firmaların yüzde 80’i batar, zira bu firmaların borçlanması dolarla!
Böyle bir şeyde ülkedeki işsizliğin yüzde 50’leri aşması olur ki onun adı kaos ve ötesidir!
AKP, cari açığı 8 yıl boyunca, bu ülkenin TELEKOM ve TÜPRAŞ misali birikimlerini satarak ve astronomik faizler ödeyerek karşıladı. Ama artık satılacak bir şey de kalmadığı için gözünü şimdi ormanlara yani ülkenin toprağına dikmiş durumda. Ama o bile bu mukadderatı yani kıyamet gününü önleyemez zira üretmeden tüketmenin sonu hüsrandır...