AKP, 12 Eylül 2010 referandumunda, eskiden hasbelkader Ülkücü-MHP'li olmuş 5-10 kişiyi yan yana getirerek "Bağımsız Ülkücüler Platformu" adı altında bir oluşum kurdurmuştu. Bu oluşumda yer alan kişiler kendilerini AKP'ye kabul ettirmek ve Recep Tayyip Erdoğan'ın gözüne girmek için sabah akşam, gazete ve televizyonlardan MHP'ye ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye saldırıyorlardı. Öyle pozlar veriyorlar, öyle söylemlerde bulunuyorlardı ki, sanki AKP kırk yıllık evleri, Recep Tayyip Erdoğan da liderleri…

Yalakalıkta sınır tanımıyorlar, Türk milliyetçiliğine, Ülkücülüğe aykırı ne kadar fikir varsa onların savunuculuğunu yapıyorlardı. Bunlar, kullanılmayı sevilmek zannettiler, bu seçimlerde AKP'nin kendilerini bağrına basacağını sanıyorlardı. Kimi AKP'den aday adayı oldu, kimi adaylık için davet bekledi, kimi de son ana kadar elindeki listeyle pazarlık yaptı. Ama Recep Tayyip Erdoğan bunlara öyle bir darbe vurdu ki, sesini tüm Türkiye duydu…

Bunların acınacak halini görünce Nasrettin Hoca'nın bir fıkrası aklıma geldi:

Nasrettin Hoca pazarda dalgın dalgın yürüyormuş Etrafındaki esnafları seyrederken, o sırada ensesine bir tokat gelmiş Hoca tökezlemiş, bir kaç adım sendelemiş, neyse toparlanıp sinirli bir şekilde arkasını dönmüş.

Bir bakmış ki, hocanın 2 katı hayvan gibi bir adam. Hoca durmuş, bir yutkunmuş önce, sonra: bana sen mi vurdun? demiş adama. Adam: ben vurdum lan ne olacak demiş. Hoca: Şakadan mı vurdun ciddiden mi? demiş Adam: ciddi vurdum napacan? Hoca: - Aman aman, öyle olsun... Çünkü şakadan hiç hoşlanmam da...

Bağımsız(!) Ülkücüler de enselerine tokatı yediler ama işi şakaya vurmaya çalışıyorlar hala… Enselerine yedikleri tokada karşı bir duruş sergilemek yerine, işi sulandırma peşindedirler. Elinde liste ile AKP'ye giden ama listesi elinde patlayan muhteremlerin kimisi "Derdim milletvekili olmak değildi, istesem olurdum." havasında… Davet alamayanların ve aday adayı olup da çizik yiyenlerin bazıları hala "İşte gördünüz mü Ülkücü olduğumuz için bunlar oldu." yüzsüzlüğü içindedirler.

Bunlara ne deseniz boştur. Çünkü bunların hepsi denize atsanız balık olacak türden kişilerdir.

"Davul birinin boynunda, tokmak bir başkasının elinde" misali referandumdan beri AKP'nin yandaş medyasında figüranlık yapıyorlardı. Recep Tayyip bu figüranların hepsini kapının önüne koymuştur. Ama bunlarda referandumdan bu yana öyle bir karakter sezildi ki, kapıdan kovulsalar bacadan girmeyi deneyeceklerdir. Çünkü bunlar Nasrettin Hoca gibi şakadan hoşlanmıyor ama enselerine ciddi manada bol bol tokat vurdurmayı seviyorlar.

"Bağımsız(!) Ülkücüler", Mümtazer Türköne, Musa Serdar Çelebi ve Ramiz Ongun gibilerin önderliğinde AKP'de milletvekili olma seferine çıktılar ama adeta "Kör çobanın sürüsünün sonu uçurumdur." atasözünün içeriğini canlandırdılar.

Recep Tayyip Erdoğan "Bağımsız(!) Ülkücülere" referandum zamanları görülen, hayalet muamelesi yapmıştır.

"Bağımsız(!) Ülkücüler" adı verilen bu AKP bağımlıları AKP'nin gözünde olmuş "Hayalet Ülkücüler"…

Bu hayaletler hala yaşananları şaka mı sanıyorlar acaba?