Siyasal iktidar Haziran Direniş günlerinin 1. Yıldönümü yaklaşırkenAfyon kampından siyasete nasıl ince ayar vereceğinin sinyallerini yaymaya çalışıyor. Genel akım medyaya servis ettiği bilgilerden öğrendiğimizönümüzdeki sürece dair şu ince ayarları düşünüyor.
AB ile temasların yoğunlaştırılması ve AB yönergeleri çerçevesindeki bazı yazı tasarılarının Meclis’e sevkedilmesi.
 
İsrail ile ilişkilerin, Mavi Marmara ve Gazze’yi de kapsayacak konularda mutabakatın hızlandırılarak, normalize edilmesi.
 
 Türkiye’de Ruhban Okulu’nun açılmasına dair adımlar.
 
Cemevlerine yasal statü tanınmasına dair bazı koşullu düzenlemeler yapma olasılığı.
AKPartiden uzaklaşmış liberal kanaat mühendislerinin -aforoz edilenler dışındaki- bazıları ile yeniden diyalog kurma. “Gezi” adı altında, radikal mücadele biçimlerine karşı tavır alan, liberal, sivil toplumcu kent, çevre duyarlılığı çerçevesindeki kesimlerle görüşme olasılığı.
Dar veya daraltılmış bölge düzenlemesiyle birlikte seçim ve siyasi partiler yasasında -barajların azaltılması- gibi bazı düzenlemeler yapılması olasılığı.
 
Siyasetin finansmanına ilişkin kimi düzenlemeleri içerecek “şeffaflık yasası”.
 
Ayasofya’nın İslami ibadete açılması ya da Erdoğan’ın İslam ülkelerinden devlet başkanları ile birlikte Ayasofya’da namaz kılması.
 
      Yukarıda sıraladığım “ince ayarlar” servisininhaziran direniş günleri ön gününde servis edilmesi son günlerin moda deyimiyle manidar! 1 Mayıs’ta kent meydanlarını emekçilere kapatanlar kentleri abluka altına alanlar şimdi liberal kesimlere, “koyduğumuz sınırları zorlamayın, kitlelerin sokağa çıkmasını desteklemeyin ve meşrulaştırmayın,  devrimci ve ilerici sokak mücadelesini tercih eden kesimleri tecrit edin ve onlara karşı tutum alın, o zaman size bir parmak bal veririm ağzınız tatlı tatlı laf yapar demektedir.
 
AKPartisi Hükümeti bu tür “rot-balans ayarlarının ilk denemesini Ermeni “taziyesi” üzerinden yapıp nabız yokladı. Kendisini sıkıştırmaya devam eden küresel mali oligarşi, ülkemiz egemenlerinin ağırlıklı kesimleri ve liberallerden – “devamı hukuk, seçimler, basın, Kürt, Alevi, Gezi konularında gelmeli” kaydıyla- yoğun alkış ve tezahürat aldı. Küresel mali oligarşi ve ülkemiz zenginlerinin ağırlıklı kesiminin, “AKP Hükümetine” ayar verme baskısı dört bir koldan sürüyor.
 
TÜSİAD’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanının, Almanya Cumhurbaşkanının azarları üzerine TBB başkanı M. Fevzioğlu’nunki geldi Bu kesimler, ilk elde “siyasal-toplumsal kutuplaşmanın” yumuşatılmasını, hükümet ve rejimle karşıtlaşan kitlelerin de yeniden neoliberal mekanizmalara soğurulmasını kolaylaştıracak bir takım neoliberalakil” diyalog kapılarının açılmasını, rejim ve devletin ağır tahribata uğramış “denge ve kontrol mekanizmaları”nın tadilattan geçirilmesini istiyor.
 
Sonra da AKP’nin de dış ve iç politikada, ekonomi ve siyasette, bölgede ve ülkede mali oligarşinin yeni durum ve beklentilerine yeniden entegre edilerek, – yeni anayasaya kadar gidebilecek- neoliberal yeniden yapılandırmanın kaldığı yerden yeniden hızlandırmasını istiyorlar. Neoliberal kapitalizm ve mali oligarşisinin tıkanan devlet, rejim ve siyaseti yeniden dizaynının salt AKP ile sınırlı olmadığını, aynı zamanda muhalefeti de kapsadığını belirtmeliyim.
 
      Bir bütün olarak sistem salt baskı, yasak, tanımama vb ile bugünkü koşullarda artık eskisi gibi yönetemeyeceğini biliyor. Hele ki çok geniş ve çeşitli kesimleri, farklı sınıf ve katmanları, aynı ölçüde etkileyen ve kızdıran, farklı arayışlara ve fiili sokak mücadelesine yönelten toptan yasak ve baskılarla!
 
Bu yüzden devlet baskı, yasak ve zorunu elden kesinlikle bırakmadan, hatta nispeten hedef daraltarak belli bir muhalif kesim için (sosyalistler, devrimciler, az çok radikal muhalifler, öncü işçi ve emekçiler, “sokak çocukları vb..) daha da sertleştirip yoğunlaştırarak, diğer taraftan belli bir kesim için ise, sokaktan uzak durduğu ve sokağı desteklemekten vazgeçtiği ve buna tavır aldığı ölçüde, en geri ve güdük bir iki kırıntı veya kırıntı vaatti, “muhatap alma, diyalog” vb gibi yöntemlerle çözüp düzene soğurma, olası direnişleri kriminalize ederek yalnızlaştırma yönünde hareket edeceğini iyi görülmelişdir.
 
      Egemenlerin AK partisi eliyle siyasette “ince ayar” mühendisliği, hızla buna tav olacak liberallerin “barış, diyalog, uzlaşma” söylemlerini de yoğunlaştırmasına, orta sınıflar ve liberal reformizmin de kitleleri beklentiye sevk etme, sokak siyasetinden ayırıp geriye çekme çabalarını gören bir noktadan emekçilerde gündeme ilişkin kendi siyasetlerine ayar vermelidir.