İlkesel olarak tüm siyasi yapıların özelliklede siyasi partilerin belirli bir düzeyin altına düşülmeden eleştirilmesi eleştirilen siyasi partinin gelişimi açısından faydalıdır diye düşünenlerdenim. Hele bu parti siyasi yelpazenin solunda (en azından kendi iddiaları bakımından solda) ise eleştiri ve öz eleştiri en önemli gelişim aracı olmalıdır.

ÖDP’nin seçim öncesi ve sonrası yaptığı çözümlemeler ülkemiz sorunlarına isim koyamama çekingenliği, cumhuriyetin kurucu partisinden medet umma alışkanlığı, yüzünü emekçilere gadre uğrayanlara çevirmeme tarzı ile CHP ile açık veya örtülü ittifaklara adının anılır olmasındaki en önemli nedenler olarak görüyorum.

Kürt siyasi hareketinden uzak durmanın, suya sabuna dokunmayan bir siyasal pratiğin kendini “varmış” gibi göstermesi kamu sendikaları içerisindeki yönetici kadroları üzerindenburjuva siyaseti yapma isteğiister istemez CHP yörüngesine girmelerine neden oluyor. TKP yıllar önce bu yola saparak cumhuriyetin kurucu iradesi sularına yelken açmış, şoven ve tekçi söylemi sol sosyalist bir sosa bulaştırarak kitlelere servis etmek istemiş lakin kendi kadrolarından başka inanan olmamıştı.

AKPartinin “ahlaki çürüme” siyasetinden girip analize kalkıştığınızda ve AKPartiye oy verenleri dolaylı biçimde ahlaksız saydığınızda, ağır yenilgiler alanların sinik tepkiselliğini ortaya koymuş olursunuz. AKPartiye oy veren ahlaksız ama CHP’ye, MHP’ye oy veren ahlaklı, öyle mi!… Snopluk (Seçkincilik anlamında ) bile değil bu tutum. “Dinciler”, “gericiler” nitelemesi zaten “nazar boncuğu” ÖDP’nin!

     “AKP gitsin de nasıl giderse gitsin” mantığı çaresizliktir ve bir açmazı ifade eder. ÖDP, bütün varoluşunu, şu dönemde, bu çaresiz siyasete kilitlemiştir. Elden geçirilmiş, boyası badanası yapılmış bir CHP’ye çoktan razılar. Halka yaklaşımları, Kemalist CHP tayfasından farklı değil. Başörtüsü takan kadınların, bu haklarını kullanmasını playboy dergisine poz vermekle bir tutma utanmazlığını sürdüren Pınar Kür’ün tutumu ile ÖDP’nin“AKP kitlesini ahlaksız sayması” arasındaki mesafe sanılandan çok daha kısa. “Kendine demokratlık” biraz de böyle bir şey. Nalıncı keseri gibi hep kendilerine yontma halindeler.

İroni şurada: AKParti kitlesine aptal demekte beis görmeyen ÖDP, katliama katliam Kürt e Kürt dememesini “halkın gerçeği” ile açıklamaya çalışıyorlar.Aslında, CHP ve genel manada Kemalist paradigmadan kopmak işlerine gelmiyor. Reel politik bir tutum dahi değil bu. Şovenizm denilen illetin nasıl incecik çatlaklardan sızıp damarlarınızda dolaşabildiğini bu örnekle görüyoruz.

Şu çok açık: Tehcir kararıyla başlayan Ermeni katliamına katliam diyemeyen her ama her çözümleme döner dolaşır “Devlet bu kararı almaya mecburdu ”ya çıkar. Oradan da jakoben ve ittihatçı artıkların piyasaya sürdüğü argümanlarla iş görmeye başlar.

Geçmişimizle yüzleşmeden bu denli kaçınıp kurucu iradeye ve onun kitlesine cici görünelim numaraları en hafif deyimle, basitlik, titreklik ve kolaya yarmakla eş anlamlıdır.

CHP ile ittifakın yolu, “Sosyalistler zaten az oy alır”larla döşenir. Sonra gelsin, TKP’nin 12 Eylül öncesi cephe taktiği. Hem kendi kendinin, hem AKPartinin karşıtlarının taklidine dönüşmek eldeki bulgurdan eder, etmiştir de. Kişilikli bir dönem politikası geliştirilmedikçe, halka tepeden bakmaktan vazgeçilmedikçe sürer. AKPartiye oy verenleri efsunlanmış aptallar sayar, başörtüsü hakkının kullanımını “Bu özgürlük mü yani”lere sıkıştırır, konu Kürtler-Ermeniler olunca “Türklerin hassasiyeti”ni hatırlar, toplumsal-siyasal yenilgiyi kabullenerek tüm taktiğini CHP’ye göre kurarsınız.

İnançlar ve halkların özgürlük sorunu Türkiye’nin en temel meselelerindendir. Sınıf mücadelesi bu başlıklar altında da sürer. Sınıf mücadelesi her zaman, her yerde açık veya örtük biçimlerde vardır. Alevilerin özgürleşme mücadelesi de öyledir. Kürtlerin veya Ermenilerinki de. Mottosu (özü özeti anlamında) bütün bu mücadelelerin içinde olmayı kapsamayan bir siyasal hareketin söyleyecek sözü kalmamış demektir. Fabrikalar, işçi sınıfı, grev… Ayrım noktası bunlar değildir. Sadede gelindiğinde, inançlar, halkların özgürlük mücadeleleri karşısında alınan somut pratik tutum sizi istemeseniz de ele verir.

ÖDP, AKPartiye oy veren kitlelere tepeden-dışarıdan bakarak yaklaşıyor. Aynı ÖDP, Kürt özgürlük sorunsalına dair çözümlemelerinde olsun Ermeni katliamı konusu olsun “cumhuriyeti kuran ideolojinin”paradigması ile “hareket” ediyor. ÖDP kendi gözündeki çöpü görmeden sağı-solu eleştiriye tutması hele bu eleştirilerde Halkları Demokratik Partisini hedefe oturtması savrulduğu yerin neresi olduğunu göstermekten öte bir anlam ifade etmez. Yıllar önce TKP de o yöne savrulmuştu.  Savruldukları yerden ülkenin demokratikleşmesine bir faydalarının dokunmayacağını bilmeli, gittikleri yolun yol olmadığını görmelidirler derim.