Bu gün ülkemizde, bölgemizde ve dünyada yaşanan başta ekolojik sorunlar olmak üzere bizi kuşatan tüm olumsuzlukların baş sorumlusu, emperyalist kapitalizm ve ona göbekten bağlı işbirlikçi siyasetçileridir.  Bu işbirlikçi siyasetçilerinin dümeninde bulunduğu devlet aygıtı tüm kurum ve kuruluşlarıyla (hükümetiyle, parlamentosuyla, düzeni savunan siyasi partileriyle) biz ezilenleri, yok ve hor görülenleri inim inim inletmek için 7 / 24 Aralıksız çalışmaktadır.
 
       Ülkemizde 12 yılı aşkın süredir kapitalist emperyalistlerle bu iş birliğini AKP hükümetleri kendinden önceki hükümetler gibi kesintisiz sürdüre gelmiştir. Kendi dönemlerinde dış borçlar üç kat artmış, 130 milyar dolardan 400 milyar doların üzerine çıkmıştır. Bu 12 yıllık süreçte 465 milyar dolar sadece borç faizi olarak ödenmiştir.   
 
       Kırıntı denecek gelirlerimizden dolaylı ve dolaysız olarak gasp edilen vergilerden oluşan devlet bütçesinin önemli bir bölümünü faiz ödemesi olarak yutan ve 250 milyar dolara ulaşan iç borç yükü de buna eklendiğinde,  biz emekçilere ödetilen faturanın büyüklüğü ortadadır.
      Ödendikçe büyüyen bu borç tablosu bile kendi başına ülkemizin kapitalist ekonomisinin iflasını göstermektedir. Doğrudan ve dolaylı vergi soygunuyla biz emekçiden alınanlar, borç faizi olarak düzenli biçimde yerli ve yabancı sermayenin kasalarına akıtılıyor. Sonu gelmeyen acımasız bir soygun mekanizması ile emekçilerin kanı emiliyor.
 
      Ülkede servet-sefalet uçurumu da büyüdükçe büyüyor. Bir yanda artık dünya sıralamasına girebilen yeni dolar milyarderleri, öte yanda milyonların giderek derinleşen yoksulluğu ve sefaleti... Ülkemizin bugünkü gerçeği işte budur! Resmi rakamlara göre milyonlarca insanımız açlık, 30 milyon civarında insanımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çalışan her iki kişiden biri sosyal güvenceden yoksun durumda.
 
       İşsizlik had safhada ve sürekli tırmanıyor. 3 milyonu resmi, 2,5 milyonu gizli olmak üzere, toplam 5,5 milyona ulaşan işsiz sayısı, çalışabilir nüfusun % 17’si demektir. Ve bu dev işsizler ordusu, işi olan insanımızı da açlık sınırında ve kölece koşullarda çalıştırmak için kullanılıyor.
 
      Eğitim ve sağlık gibi temel haklar sistemli biçimde gasp ediliyor. İşçilerin ve memurların gerçek ücret ve maaşları sürekli düşürülüyor. Emperyalist merkezlerden dayatılan politikalarla ülke tarımı çökertilmiş, emekçi köylülük yıkıma sürüklenmiştir.
 
      Eğitimden, sağlıktan, temel altyapı hizmetlerinden, ücretlerden kıstıkça kıstılar. Bizden kıstıklarıyla borç faizi ödediler, batan banka ve şirketleri kurtardılar, sermayeye servetler aktardılar. Biz yoksullaştıkça sermaye palazlandı. Biz ürettikçe asalak takımının kasaları doldu. Biz sefalet içinde acı çekerken, onlar büyüyen servetler üzerinden sefa sürdüler.
 
Bu düzenin çarkı işte böyle dönüyor, bu düzende işler işte böyle yürüyor!
 
     Emperyalist kapitalizmle entegrasyonunu tamamlamış ülkemiz sermayedarları  içinde yaşadığımız düzenin gerçek efendisidir. Tüm devlet iktidarı onun tekelinde ve hizmetindedir. Yönetime yön veren halkın iradesi, istemleri ve ihtiyaçları değil, fakat yerli ve yabancı sermayedarların istek ve çıkarlarıdır. Seçim oyunu sonunda HDP dışında kim seçilirse seçilsin, sermayenin, düzenin efendilerinin programı uygulanacaktır. AK Partisi, CHP’si MHP’si, Sadet Partisi fark etmez hepsi düzenin efendilerinin emrinde politikalar yürütüp oyunu aldığı geniş emekçi yığınlara sırtını dönecektir.
 
      Bu düzen partilerinin siyaseti, hizmetinde olduğu, kanımızı gece gündüz emen sermaye sınıfı gibi yozlaşmış ve çürümüş çıkar çetelerinin rant kapısına dönüşmüştür. Bu tescilli hırsız ve düzenbazların ne dediklerine değil, ne yaptıklarına bakın! Hepsi egemenlerin kulu kölesi ezilenlerin emekçilerin cellâdıdır. İktidarından ana muhalefetine, ana muhalefetinden milliyetçi yavru muhalefetlerine varana değin işbirlikçi kapitalist sermayenin hizmetindedir.
     
       Ayrımsız hepsi emeğin düşmanı, hepsi sermaye hizmetkârıdır. Onların programları içerik olarak bir ve aynıdır. Bu içerik “ ülkemiz dâhilinde uluslar arası sermayeyle entegrasyonunu tamamlamış işbirlikçi kapitalist güruhun” baskı, sömürü ve soygun programıdır. Soygun, talan, vurgun, rant programlarının ortak kesenidir. Demokrasi adı altında yutturmaya ve biz emekçilere kabul ettirmeye çalıştıkları bu soygun düzeninin sür git devamıdır. “Millet iradesi” yaftası altında bu sömürü ve yağma düzenini bir dönem daha sürdürülmesi için geniş emekçi yığınların rızasının alınmasıdır.
 
      Geniş emekçi yığınlar, bir bütün olarak ezilenler 2015 7 Haziran seçimlerinde düzenin köhnemiş tel tel dökülen partilerini elinin tersiyle yitip Halkların Demokratik Partisi seçeneğine evet mührünü basarak düzenin çarkına demokratik çomağını sokarak ilk kez kaderine sahip çıkacağını göstermiş olacak. Çünkü HDP oy avcılığı için değil, bu düzenin içyüzünü sergilemek ve gerçek çözüm yolunu göstermek için seçimlere katılıyorlar. HDP ezilenlerin, emekçilerin özgün sınıf programını savunuyor; emekçilerin ve tüm ezilenlerin taleplerini en gür şekilde haykırıyor, halklarımıza kendi iktidarlarında yeni yaşamın nasıl olacağının müjdeliyor.