“A politik” denen zamane gençliği “68 kuşağının” devrimci önderlerini televizyon dizilerinden tanıyorlar. 80-85 arası doğan ve bu günlerde 30’lu yaşlarını sürenler bu kadarından bile habersiz yetiştiler. 
 
       Elbette bu salt onların suçu değil! 68 kuşağının özelliklerini ve ideallerini onlara doğru dürüst taşıyan olmadı bugüne kadar. 68 devrimci başkaldırısının sembollerinin en yakın mücadele arkadaşların bir çoğu geçen zaman içerisinde düzen adamı oldular. Bırakın Denizlerde cisimleşen o devrimci idealizmi, kendisini topluma ve insanlığın kurtuluş davasına adamayı, ona saygı bile kalmadı çoğunda.
 
       “'68'li olmayı...” ya kendilerini pazarlama aracı haline getirerek arsızca sömürdüler ya da “hatalarından ders çıkarma” görünümü altında ahlaksızca üzerinde tepinmeye kalkıştılar. Şimdilerin modasına uygun olarak “liberal” kesilen omurgasız dönek abilerinden ve ablalarından aldıkları gazla Denizleri “darbecilerin ve cuntacıların maşası” olarak lekelemeye yeltenecek kadar ileri giden yeniyetme kimi zibidiler bile türeyebildi “tam bağımsızlığı” için uğruna can verdiğiniz bu topraklarda. 
 
        Zamane gençliği hala senin yakışıklılığına ve parkana vurgunlar Deniz!.. Dede'yi (Hüseyin İnan) ve Yusuf'u daha az tanıyor, onlardaki cevherleri daha az biliyorlar... 
 
        Ne yapsın zamane gençliği?.. “Biz Denizlerin mirasçılarıyız...” ayaklarına yatarak onları kafa kola almaya çalışan fareli köyün kavalcıları, sizlerdeki o devrimci militan ateşi, sizlerin ruhunu ve sizleri siz yapan değerleri taşımıyorlar ki onlara... Kendilerinde kalmamış çünkü o ateş, o ruh, o inanmışlık ve adanmışlık. O zaman tabii tarihe takla attıracak, “askerlik anları”yla durumu idare edecekler. 
 
        Önce bugüne kadar nerede olduklarının ve nelerle iştigal ettiklerinin hesabını vermesi gereken ciğerlerini bildiğimiz adamlar bile şimdilerde “tarih yazıcılığına” soyundular. Halbuki bizzat 68 kuşağı ve Denizler, “tarihin ancak ve sadece pratikte, devrimci eylem yoluyla yaratılıp yazılabileceğinin” somut örnekleriydi. 
 
          68 kuşağını doğru anlamak ve tanımak için onların bıraktığı mücadele bayrağını ikirciksiz ellerine alarak öne fırlayanların yazdıklarını okumalı, içi boşaltılmış anmalarla ve boyuna posuna parkasına yazılmış methiyelerle anma yapanlara “68'lilik bir nüfus kağıdı olayı değildir. O, her şeyden önce devrimci bir duruştur, devrim yönünde yapılmış bir seçimdir, devrimci bir idealizmdir.” Diye haykırmalıyız. Haykıra bildiğimiz ölçü de Denizlerin yolunu tutmuş oluruz.
 
        Evet, 68 hareketi, kurulu düzene, burjuva özel mülkiyet dünyasına, kaynağını ondan alan her türlü eşitsizlik ve adaletsizliğe karşı bir başkaldırıdır. Halkçı söylemleri ve maceracı bir perspektifleri de olsa devrimcidir, toplumcudur, eşitlikçidir. 
 
       Devrimci ve toplumcu idealizm, “68 devrimciliğinin” belki de en temel karakteristiğidir. Bu idealizm, hiçbir kişisel çıkar gözetmeden ve hiçbir tereddüt duymadan kendini ezilenlerin davasına ve devrime adama olarak somutlamıştır. Denizleri, Mahirleri, Kaypakkayaları Taylanları, Sinanları, Alpaslanları, Cevahirleri, Ulaşları ve daha nicelerini kavgada kararlı ve ısrarcı oldukları ölçüde de ezilen yığınların gözünde yücelmiş, en başta bu kendileri için hiçbir şey istemeyen idealist tutumları nedeniyle geniş yığınların gönüllerine taht kurabilmişlerdir. 
 
       Bir de bugün kalkıp “68 geleneğinin yeniden ve daha üst düzeylerde üretilmesi için topluma yol gösterme” iddiasıyla ortaya çıkanların konumlarına ve yönelimlerine bir bakın. Düzene karşı çıkmak ve onu yıkmak için kendini ortaya koymak şöyle dursun, düzenle daha fazla ve daha ileri düzeylerde entegre olma çabası içindeler. Bu baylar mı “68”in geleneklerini topluma aktaracaklar?
 
       Ceberut düzene karşı taş atma gücünü ve cesaretini dahi tükenmiş olanlar mı Deniz'i anlatacaklar? Eski eskide kaldı can cağzım şimdi TV kanallarına çıkıp o program bu program yeni şeyler söylemek lazım minvalinde devrimci görüş ve ideallerinden zerresi dahi taşımayanlar elbette zamane gençliğine Denizleri layıkıyla aktaramayacak boyuna posuna parkasına güzelleme yaparak içi boşaltılmış 6 Mayıs anmalarıyla göz boyamaya çalışacaktır.
       Bu çalışkan baylara son bir çift sözüm olacak. 68 ve Denizler üzerinden ahkam kesmeyi bırakın. Zamane gençliği Denizlerin ve onların devrimci mücadelesinin ne olduğunu kendi kendilerine öğrenir. Gölge ve bilinç bulanıklığı yapmayın yeter!    
  
       İdam edilerek katledilişlerinin 42.yılında anıları önünde saygıyla eğiliyor Can Yücel ustanın dizeleriyle yazımı bağlıyorum.
 
aşk olsun sana çocuk, aşk olsun
acıyorsam sana anam avradım olsun
elbette türkiye’de de en uzun koşuysa devrim 
o, onun en güzel yüz metresini koştu 
ilk o fırladı 
lüver
den en sekmez mermisiynen
en hızlısıydı hepimizin, 
ilk o göğüsledi ipi... 
acıyorsam sana anam avradım olsun, 
ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!