Klasik olarak yeni yıla yeni umutlar taşınır.

Ne var ki; ülkemizin sorunlarının giderek derinleştiği süreçte gerçeklerden de kaçmak olası değildir.

2012 yılının sorunlu bir yıl olacağını bilmek için “kâhin” olmak gerekmez.

Yaşadığımız coğrafya ve girmeye çalıştığımız AB nin içinde bulunduğu olumsuzluklar 2012 yılında tavan yapacak görülüyor. Veriler de bu yönde o nedenle zor bir yıla giriyoruz.

Sıfır dış politika ile başlanan yolda çevremizde nerede ise “sıfır dostumuz” ülke kaldı,

Fransa’nın ise “ahlaksız” bir kararla sözde dostluğumuzda “dost kazığı” attı.

Suriye krizi 2012 de en önemli dış sorun olmaya devam edeceğe benziyor. Rum kesiminin de AB’de etkinliği ile yaşanacak kriz kapıda gibi.

Irak belirsizliği yanında “Arap Baharı” ne olacağı “meçhulde” duruyor

PKK terörü, basın ve Tv’den bertaraf edilmesi de terörün yok edildiği anlamına gelmiyor.

Yurt içinde ise, Yaşadığımız sorunları farklı yollar gündemden uzak tutarak toplum oyalanmaktadır.

Ekonomik sorunlara, terör, dış politika gibi konularda olduğu gibi baskıcı yaklaşımlardan ürkerek  “kör bakanlar” çoğalmıştır. 

Borsa her ay önemli oranda düşüp- çıkmakta ama toplum o düşüş kalkışlara “bihaber” bakmaktadır.

Dolar iki binlere dayanmış durumdadır.

Çarşı pazarda her gün fiyatlara zamlar binmektedir.        

Ücretlinin geliri aynı kalırken tüketilenlerin değeri  artmaktadır.

Vergiler de ise yıllık artış katlayarak sürmektedir.

Yoksulluğun tanımı için “ söz” tükenmiştir.

Sadaka toplumuna dönüştüğümüz acı bir gerçektir.

2011 yılında yaşanan seçim sürecinde halkımızın önemli bölümü bu gidişe onay vermiştir. Ancak bu onayın verilmiş olması gerçekleri yok olması anlamına gelmemektedir.

 “Siz oy verdiniz ne haliniz varsa görün diyemeyiz, çünkü yaşama bakışımız insanı, doğası tarihi ile dünyamızın sahiplenilmesi  ve  sorunlarından arınması üzerinedir.

Herkesin işi, herkesin aşı,  herkesin mutlu yuvası olsun düşüncesindeyiz.

O nedenle gördüğümüz yanlışları bir yurttaş sorumluluğu ile dile getiriyoruz.

Gelişen, refahın artığı, insanların mutlu olduğu, Türkiye olması çabamızdır.

Bu yolda yapılan çalışmalara katkı veririz. Ne var ki ülkemiz sorunlar yumağına dönmüştür.

Yurttaş olarak bu bağlamda düşüncemizi de söyleriz.

2012 daha iyi olması sorunlarımızın günü birlik, bir yerden geldiği varsayılan talimatlarla oluşan politikalarla değil kendi gerçeklerimizi doğru ve yararlı kılmakla olacaktır.

Niğde ili ile ilgili yıl boyu yazıyoruz. Son yıllarda verilen sözlerin boşlukta kalması çok dikkat çekici ve düşündürücüdür.

Elektrik parası ile hacize uğrayan çiftçimize, Ürünü donan ya da pazarda  yaptığı masrafı çıkaramayan  üreticimize, işsiz kalan ya da  açlık sınırında ücretle çalışan işçimiz, toplumu eğiten ama sorunları çözümsüz kalan öğretmenimize, memurumuza, göç ile ekmek arayan köylümüz 2012 yılında sorunlarına en azından Hükümet desteği sağlanacak düzenlemeler olmasını diliyorum.

 Tıp Fakültesi, Havaalanı gibi topluma söz verip te yapamayanların en azında Akkaya barajında olsun kirliliği 2012 de sözde değil gerçekte temizlemesini de umuyorum.

Niğde turizm değerleri sahiplenmesi, tanınması, turizmden pay alması yanında hayvancılık ile sanayi de de gereken desteğin her aşama da sağlanmasını umut etmek istiyorum.

 Yazımın sonunda Yeni yıl ile ilgili Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ yazısında kısa bir alıntı yapacağım.

Çünkü kiliseler açan, Ruhban okulu geri veren anlayış Yılbaşı geldi mi “ noel” i anımsıyor oysa  Çığ bu konu da bilimsel bir açıklamada bulundu. Dedi ki  “Yeni yıl “Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor.

Bayramın adı

NARDUGAN (nar=güneş, tugan, dugan = doğan) Doğan güneş.

Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar ediyorlar.

Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor.Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar.

Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yiyip içiyorlar.

Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.
Akçam ağacı yalnız Orta Asya'da yetişiyormuş.

Filistin'de bu ağacı bilmezlermiş, bu yüzden olayın; Türklerden Hıristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor.

İsa'nın doğumu ile hiç ilgisi yok.

"Doğum, güneşin yeniden doğuşu"

Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ Noel geleneği esasında bir Türk geleneğinden devşirildiğine dikkat çekiyor.

 Her ne ise bir yıl bitti. Yeni yılın ülkemize insanlığa ve her canlıya, daha iyi, daha güzel, daha huzurlu ve daha güvenli bir yıl olmasını da diliyorum
 Her alanda yurttaş olarak sorumluluğumuzu bilen okuyan anlayan ve Atatürk değerleri ile donanan bir geleceğimiz olması da temennimdir.