2012 BÜYÜK DEĞİŞİMLERİ, DÖNÜŞÜMLERİ BERABERİNDE GETİRECEK! 
 
 
Yepyeni bir mücadele yılının başındayız. Bu yeni mücadele döneminde de isyanlardan, ayaklanmalardan, değişim-dönüşüm süreçlerinden geçilecek. Düşmeler, kalkmalar, yenilgiler, zaferler, gerilemeler, ilerlemeler arasındaki mesafeler daraldı. İleriye çıkışın zemini güçlendi. Dinamik bir sınıf mücadelesi seyri şekillenmeye başladı.
 
      Vahşi yeni liberal birikim politikalarının yarattığı yıkım, keskinleştirdiği çelişkiler, derinleştirdiği geleceksizlik emperyalist kapitalist sistemin küresel ölçekte çok yönlü krizinin tetiklemesiyle birbirinin üzerine binen, biriken/biriktiren bir hareket dinamiği yarattı.
 
      Tarihin yeni bir sayfası açılıyor!
 
      Bu sayfanın ilk sözcükleri, kapitalizmin daha net sorgulanması ve “değişimin-dönüşümün” devrim olarak kodlaması üzerine kurulu.”Reel Sosyalizm” deneyimlerinin iflasla sonuçlanmasının yarattığı hayal kırıklıkları sonrası, on yıllardır hükmünü sürdüren yeni liberalizmin dondurucu ayazı ayaklanmaların sıcaklığıyla eridi. Sözde Marksistlerin dahi “30–40 yıldan önce sarsılmaz” gördükleri kapitalist “istikrarın” yerinde yeller esiyor şimdi. Bir zamanlar “elveda” denilen işçi sınıfı ve emekçiler, eylemleriyle tarih sahnesine yeniden çıkmaya başlıyorlar.
 
       Geleceksizliğin kırbacını yiyen eğitimli işsiz gençlik öne fırladı bu süreçte. Mısır ve Tunus gibi yeni liberal vitrin süsleri, Arap coğrafyasının “istikrar abideleri”, emperyalistlerin işbirlikçisi simge diktatörler devrildi. Yunanistan, Fransa, İspanya'dan esen emek eksenli rüzgâr Arap coğrafyasında yeni çizgiler kazanıp anaforlaşarak ABD gibi emperyalist kapitalizmin ana arterlerine “biz %99” diye sıçradı. Birbirinden öğrenen yeni hareket biçimleri gelişti. Çürüyen ve can çekişen kapitalizmde emek sermaye çelişkisi ve çatışması derinleşip boyutlandı. Kapitalizmin ideolojik hegemonyası sarsıldı! İşçileri, emekçileri sınıf iktidarına götürecek kurumlar yeterince olgunlaşmamış da olsa onun saflarına yeni katılan işsiz genç dinamikler başta olmak üzere emek hareketi silkelendi, serpilip gelişti, güç topladı.
 
       Keskinleşen çelişkiler içerisinde azami kar ve azami egemenlik istemi, azami zor ve baskıyı da beraberinde getirdi. Kriz ve onun tetiklediği sınıf hareketiyle baş edilemeyen yerlerde “seçilmişler” ekarte edilerek, atanmış hükümetler kuruldu. Devlet terörü her düzeyde boyutlanıp yoğunlaştı; yeni liberalizmin ideolojik yörüngesine girmiş “küçük burjuva” liberal budalaları bile sarsacak ölçüde açık ve belirgin çizgiler kazandı.
 
       Bu hareketin içine dalıp ona yön göstermeyi başarabilenler, tarihin açılan yeni sayfasının yazıcıları içinde yer alıp lokomotif rolünü oynayacaklar! Değişimin dönüşümün seyrini, insanlığın kurtuluşuna giden yolda sınıfsız komünist toplumun ilk basamağı olan sosyalizm mecrasına yöneltebilecekler! Aksi halde kapitalist barbarlık insanlığı ve doğayı yok oluşa götürecek.

      Ülkemizde yaşananlar da bu genel tablodan kopuk değil. Krizi kendi cephesinden yeni bir atılımın manivelasına çevirmeye çalışan iş bilir ülkem kapitalistleri, bir yandan işçi ve emekçileri Çin usulü kölelik koşullarının boyunduruğu altına almaya çalışıyor, bu bağlamda güney doğu ve doğu Anadolu bölgesini “Türkiye'nin Çin'i” haline getirebileceği ortam ve koşulların peşinde koşuyor. Diğer yandan emperyalist mali sermayeye daha fazla yaltaklanıp onun Ortadoğu stratejilerine daha pervasız bir bağlılığa yol alıyor.
 
      İçte hayâsız bir sömürü, dışta hayâsız bir işbirlikçilik politikalarının yaşama geçirilebilmesi Kürt meselesi başta olmak üzere mevcut ve potansiyel bütün muhalif dinamiklerin bastırılıp sıkı denetim altına alınmasını şart koşuyor. Bu yüzden tekelci iktidardakiler tüm toplumu korkutarak teslim almak amacıyla yeni stratejilere yöneliyor. Faşist zor ve baskının değişik yöntem ve araçlarına başvuruyor. Yaydıkları “demokratikleşme” hayalleriyle uzun süre kendisine siyaseten suç ortaklığı yapan liberal budalalardan bazılarını bile artık “uyandıracak” bir pervasızlık ve saldırganlık sergiliyor.
 
      Ön görümdür 2012'de sınıf kavgası daha da sertleşecek! Sistemden umudunu kesmiş, eyleminin gücüne güvenen kitle hareketinin nesnel koşulları geride bıraktığımız yılda büyümüş olarak emekçilerin önünde duruyor. Şimdi kendine sınıf olma bilincini geliştirip büyütecek şekilde emekçilerin arasında olunup, hem onlardan öğrenip, hem de onlara öğreterek yaşamın ve pratiğin diliyle konuşarak yanlarında yanı başlarında olma zorunluluğumuz vardır.
 
     21. yüzyılın 2012 yılını emekçilerin ve tüm toplumun demokratik kazanımlarıyla bitmesini isteyenler birleşik, meşru, fiili ve militanca bir mücadeleyi hep beraber “omuz omuza” vermek durumdadır. Bu cumartesi başlayarak her cumartesi yaygınlaşarak devam edecek olan “ bir ses de sen ver” alan eylemliliği birleşik mücadelenin en iyi örneği olacağını biz emekçilere şimdiden müjdeliyor.