“Suriye bizim iç meselemiz” diyenler gerçekten de Suriye deki savaş halini ülke sınırlarının içerisine çekmiş gözüküyor. Kurban bayramı son gününden başlayarak IŞİD lı canilerinin Kobanê kuşatmasını geriletmek için örülen dayanışma eylemlerinin yaygınlaşmasını önlemek ve demokratik tepkilerini göstermek için sokağa çıkanları  kriminalize etme gayretlerinin sonucunda 35 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Yaşamını kaybedenlere Allahtan rahmet, yarılara acil şifalar dileklerimi iletirken yaşanan gelişmelerin tanıklığı durumundan çıkıp, “bu filmi 90’larda görmüştük” aymazlığına düşmeden çözümlemeye çalışalım.

         Son üç gündür yaşananlardan çıkarımım tasmaların salındığıdır. Tanrı dağı kadar Türk, Hira dağı kadar Müslüman ve de kanlı bıçaklı, silahlı güruhlar üç gün boyunca Kobanêyle dayanışma eylemlerine katılan başta Kürt halkı olmak üzere tüm ilerici demokrat devrimci güçlerin üzerine gece gündüz hiçbir engele takılmadan saldırdılar. Kolluğun ve sivil faşist güçlerin silahlı saldırılarıyla tırmandırılan şiddet sonucu hayatını kaybedenlerin sayısı bu satırların yazıldığı an itibarıyla 35’i buldu. Ankara, İstanbul gibi metropollerde yaralı ve ağır yaralı sayısı netleşmiş bile değil.

        Diyarbakır, Batman, Mardin’in Dargeçit, Derik, Kızıltepe, Nusaybin, Mazıdağı, Ömerli, Savur ilçeleri, Van’ın Erciş ve Siirt’in Kurtalan ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edilirken bu kentlerde yaşayan halk birçok yerde bu yasağı dinlemeyerek sokağa çıkıp yasağı fiili olarak geçersiz kılması nedeniyle “sokağa çıkma yasağı” resmi olarak da kaldırılmak zorunda kaldı.

        Eylemlerin önünü alma amacıyla ilan edilen sokağa çıkma yasaklarını geçersiz kılan irade “seyirci” değil özne olma iradesidir. Türkiye Kürdistan’ı başta olmak üzere tüm bölge halkları Kobanê deki vahşeti engellemek için var güçleriyle mücadele ediyor. Ülkemiz yöneticileri çıplak gözle görünen savaşı, Mürşidpınar sınır kapımıza dayanan cani sürüsünü püskürtmek bir yana ona karşı 26 gündür ölüm kalım mücadelesi veren Kobanê halkına insani destek verip vermeme tartışması için toplantı üzerine toplantı yapacak denli bir aymazlık sergilemekten geri durmuyorlar.

        Kobanê ile dayanışma eylemlerine ülkemiz Hizbullahlıyla ilişkilerini açıkça propaganda eden Hür Dava Partisi kadroları, üye ve yöneticilerinin silahlı saldırıları sonucu Batman-Diyarbakır-Mardin-Muş-Yüksekova gibi birçok yerleşim yerinde onlarca insanımızın öldürüldüğü iddiaları araştırılmadan “kendilerini savunma amaçlı silahla açılan ateş sonucunda” ölümlerin yaşandığını söylemek vicdansızlıktan öte planlı bir vahşetin dışa vurumudur.

         Hukuk devletinin görevi şiddeti büyütenleri ve tahrik edenleri bulmak adalete teslim etmektir. Elbette dayanışma eylemleri en üst seviyelerde sergilenirken “ha düştü ha düşecek“ gibi söylemlerle kırılma noktalarını artıran siyasi aktörlerin hukuk devleti normlarıyla hareket etmesini sağlamakta birleşik örgütlü mücadele hattının yükseltilmesinden geçmektedir. Yoksa kendiliğinden hukuk devleti normlarında hareket etmelerini beklemek safdillilik olacaktır.   

        Şiddet olaylarının yükselip ölümlerin artmasında “ben devletim, asar keserim” zihniyetinin payı büyüktür. Bu zihniyet bizzat son yaşanan olaylarda bakan demeçleriyle yeniden gün yüzüne çıkmıştır. “Misliyle cevap verileceği” söylemi bu zihniyetin apaçık göstergesidir.

       Şimdi tüm bu yaşanmışlıkların tecrübesiyle bu günden tezi yok yolumuzu ve yönümüzü doğru tayin etmek istiyorsak Ortadoğu bataklığına düşmemek ve kardeşkanı dökmemek için el ele vermek zorundayız. Bu coğrafyada yaşayan tüm halklar olarak el ele vererek birlik içerisinde hareket zorundayız. Türk, Kürt, Alevi, Arap, Ermeni, Ezidi, Nusayri, Çerkez, Arap ne birbirimize ne bir birimizin değerlerine düşmanız.

       Kobanê ve diğer özgür kantonlarda tüm halklar barış içerisinde demokratik bir yönetimle kendi kendilerini yönetiyor. Asıl boğulmak ve yok edilmek istenen bu yönetim şeklidir. Ülkemiz dâhil tüm Ortadoğu devletleri ve emperyalist kapitalist devletlerin yavaş hareket etmesinin insani yardımların geciktirilmesinin temelinde özgür demokratik yönetim modelinin yaşam hakkı bulmaması temennisi yatmaktadır. Sokağa çıkıp demokratik tepkisini gösteren kitlelere gaz, cop, toma, plastik kurşun fayda etmeyince sivil unsurlarını saldırtmaktan çekinmeyen egemenler gün be gün kaçınılmaz sonlarına yaklaşmaktadır.

       Kardeşlik ve barış türkülerimizden dayanışma eylemlerimizden rahatsız olanlara inat kardeşlik türkülerimizi ve barış dileklerimizi tüm olumsuzluklara rağmen alanlarda haykırmaya devam edelim.