Ordumuza ait bir eğitim ve keşif uçağının Suriye ordusu tarafından düşürülmesi, ülkemiz devlet yöneticilerinin emperyalistlerin taşeronluğunu üstlendiğinin yeni somut bir göstergesi oldu. Emperyalistlerden işaret almadan açıklama yapmaktan kaçınan ülkemiz yöneticileri, gelinen aşamada yaptığı açıklamada adres olarak küresel savaş aygıtı NATO'yu işaret ettiğini görüyoruz.
 
        22 Haziran gece saatlerinde düşürülen uçağımız için resmi açıklamalar saatler sonra yapıldı. Siyasal iktidarın tüm üst düzey yöneticileri ilk 12 saat suskunluklarını ozmadı. Saatler sonra yaptıkları açıklamalarda ise bugüne kadar kullandıkları savaş çığırtkanı dilden uzak, temkinli söylemlerde bulundular. İktidar sözcüleri yaptıkları açıklamalarla emperyalistlerin Ortadoğu politikalarına paralel olarak “uluslararası arena” üzerinden destek bulma arayışına gireceği yönünde adımlar attığının sinyalini veriyor.
 
       Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “Açıklamaların daha erken yapılamamasının nedeni yoğun diplomasi” diyerek NATO ile yapılan görüşmelerin bekleneceği mesajını verdi. “Fevri adım atmayız” beyanıyla hem uluslar arası sermaye gruplarını hem de ülkem sermaye güçlerini rahatlanan dış işleri bakanı “ne yapılacaksa uluslar arası hukuk kurallarına uygun yapılacaktır” söylemiyle de Ortadoğu coğrafyasının gerçek egemenlerinin elini rahatlattı.
       ABD başta olmak üzere AB emperyalistleriyle saatler boyunca sürdürülen görüşme trafiği ardından “birlik beraberlik” görüntüsü vermek için parlamentoda gurubu bulunan siyasi parti heyetleriyle üst üste görüşmeler yaparak “Eylem planı” üzerinde anlaştıkları izlenimi yaratmaya çalıştılar.
 
      Suriye yönetimi de, Türk savaş uçağının düşürülmesini “kaza” olarak değerlendirdi. Suriye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Cihad Makdisi, yaptığı açıklamada “olayın bir saldırı değil, kaza” olduğunu ifade edip “Türkiye'ye karşı herhangi bir düşmanlık yoktu, sadece egemenliğimiz için savunmada bulunuldu.” İfadeleri  “Rus Füzesi tarafından vurulduk”  haberlerinin arkasından verilmesi medyanın düştüğü konum açısından dehşet vericidir.
 
      Olayın aydınlanmaması için yaratılan bilgi kirliliği yazılı ve görsel basının savaş tamtamları kuşanmış halleri, TV’lerde ilgili ilgisiz “uzman” açıklamaları olası Suriye müdahalesine toplumu hazırlayıcı bir yönde ilerlediğini gösteriyor.
 
        Söz konusu “müdahalenin” emperyalist devletlerin istediği doğrultuda gerçekleşeceği biliniyorken emekçi halkımızdan bu türden müdahaleler için destek ummak hayalden öte bir şey olmasa gerek.
 
      AK Parti sözcüsü Sayın Çelik'in NATO'yu adres olarak göstermesi hükümetin bahsettiği “yol haritası” konusuna da açıklık getiriyor. Emperyalistlerin Ortadoğu'daki sürece başından beri NATO üzerinden müdahaleyi esas alması, Libya sonrası bu işgal politikalarını Suriye üzerinden sürdürmesi bu açıklamalarla zemin hazırlandığını gösteriyor.  Düşen/düşürülen savaş uçağını bu politikanın “meşruluğunu” artırmak için yeni bir halka olarak kullanıldığı bilinmelidir.
 
      Geçtiğimiz Nisan ayında benzer bir açıklama furyası Suriye'den kaçanlara açılan ateş sırasında Türkiye topraklarındaki kişilerin yaralanması üzerinden başlatılmıştı. “Sınırdaki her güvenlik riski NATO'da ele alınır” denerek NATO'nun 5. Maddesi'ne yapılan göndermelerle süreç emperyalistlerin süreci zamana yayan tutumuyla kapatılmıştı.
 
      Savaş uçağının düşürülmesi sonrası dış politikadaki acz ve sorumsuzluk hali ile ülkem dış politikasını tamamen emperyalist tekellerin çıkarları doğrultusunda şekillendiren hükümet yetkilileri, tüm açıklamaların da NATO'yu işaret ederek asıl “patrondan” destek beklediklerinin mesajını veriyorlar. Yakın süreçte, Suriye'ye yönelik müdahale çağrılarını süreklileştiren ve Esad rejimine karşı muhalefeti tam destekten çekinmeyen siyasal iktidarımız, uçağımızın düşürülmesinin ardından temkinli açıklamalar yapması dış ilişkilerimizde ne kadar bağımsız olduğumuzun turnusolüdür.