Üniversite tercih maratonu sona erdi. Sonuçlar yani üniversiteyi kazananlar, 10 gün içerisinde açıklanır. Ondan sonra da hummalı bir kayıt maratonu başlayacak.
Ve Milliyet, o zor dönemde de yine yanı başınızda olacak...
Sonuçlarla birlikte takke düşecek, kel görünecek.
Üniversitelerde yine on binlerce kontenjan açığı kalacak. O kadarla da kalınmayacak, kazananların önemli bir bölümü de gidip kayıt yaptırmayacak. Yani en az 100 bin kontenjan boş kalacak.
Peki bu konuda bir önlem alınıyor ya da düşünülüyor mu?
Kesinlikle hayır.
Yine başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere devletin en üst kademeleri son dakikaya kadar oyalanacak. Ondan sonra da süre yok, sistemi gelecek yıl düzenleriz deyip, top taca atılacak. Tıpkı yıllardan beri yapıldığı gibi...
Yerseniz diyorlar ve yiyoruz.
Hem de temcit pilavı gibi...

YÖK ne yapıyor?
YÖK’ü kurulduğundan beri anlamak mümkün olmadı. Hep bir uçtan öteki uca gitti ama kafa karışıklığı ve anlamsız kararları hiçbir zaman değişmedi.
Bu nasıl YÖK’tür ki, daha dün kurulan bir üniversiteye 100’e yakın bölüm için öğrenime başlama izni veriyor, daha mezun vermeyen üniversitelere doktora olanağı sağlıyor.
Kim kimi kandırıyor?
Yok mu bu ülkede, bu olup bitenleri sorgulayacak birileri, her şey bu kadar basit mi?
Torpilini bulan istediği üniversiteyi kurup, istediği fakülte ve yüksekokulları açıp, istediği öğrencileri alıp, istediği şekilde mezun verebilir mi?
Üniversite sayısı 200’e yaklaştı. Çok da iyi oldu. Peki öğretim üyeleri nereden geldi?
Hocalık öyle, torbadan çıkartmakla olmuyor.
Emekliler zaten kağıt üzerinde hep bir yerlerde gösteriliyor.
O yetmedi devlet üniversitelerinin içi boşaltıldı.
Şimdi o da yetmedi, hayali hocalar yaratılıyor.
Ama en tehlikelisi ne biliyor musunuz?
Yoldan geçenlerin hoca diye üniversitelerde görevlendirilmeleri!..

2 yıldan 4 yıla geçiş
Hemen her yerde pıtrak gibi meslek yüksek okulları açıldı. Kazanılmaması imkansız. Meslek liselerini bitirenler zaten sınavsız giriyor. Vakıflara ise barajı aşanların girememe gibi bir sorunları yok. Başarı dediğinizde 100 üzerinden 50 olsa öpüp de başımıza koyalım. 20 bile değil!
Parayı bastıran kolayca 2 yıllık meslek yüksek okullarına giriyor. Adı meslek yüksek okulu olmasına rağmen,  neredeyse hiçbir uygulamalı ders almadan, yıl kaybetmeden mezun oluyorlar. Hatta bu konuda kendilerine garanti bile veriliyor. Ondan sonra da 4 yıllık bölümlere geçiş yapılıyor. Ve onlara da üniversite mezunu deniliyor. Oh ne güzel...
Bir ara yasayla etik kurullar konulmuştu, şimdi nerede onlar, ne yapıyorlar?
Böylesi durumları denetlemiyorlar da, neleri etik bulup, bulmuyorlar ki!..

Not adaleti olmadan!..
Geçenlerde Milli Eğitim Bakanı Avcı bizzat kendi açıkladı:
Okullarda bazı öğretmenlerimiz fazla not verebiliyor bazılarının da notu çok kıt dedi.
Çok doğru.
Bu durum sadece ilk ve orta dereceli okullar için geçerli değil. Üniversitelerde de aynı keyfilik hem de artan bir şekilde devam ediyor.
Yani ortalıkta şişirilmiş notlar, bedavadan verilen diplomalar ve donanımsız unvanlardan geçilmiyor.
Peki bu gidişata kim dur diyecek?
Ne olur artık birileri bu işe sahip çıksın yoksa ileride geri dönüşü çok daha zor olur.
Tıpkı dershaneler gibi.
Kapatmak isteseniz de kapatamazsınız...

Meslek adamı enflasyonu
Yıllardır herkesin dilinde bir terane var.
Ara insan gücüne ağırlık ve mesleki eğitime ağırlık verelim.
Öyle de oluyor.
Mahalledeki liselerin yarısı meslek lisesi oldu. Ama neredeyse hiçbirinin tek atölyesi bile yok.
MEB böyle yapar da YÖK altında kalır mı!
Onlar da ne atölyesi, ne hocası, ne de ticaretin dışında hiçbir vizyonu olmayan meslek yüksekokullarına ve üniversitelere öğrenime başlama izni vermekle kalmıyor, şişirilmiş kontenjanlarla da meslek adamlığını iyice sıradanlaştırıyor.
Helal olsun kendilerine...
Zaten kendilerinden başka bir şey beklemek de abes olurdu...
Benim asıl anlamadığım ise onları o makamlara atayanların bu konudaki sessizlikleri.
Çünkü böylesi sıradanlığa en fazla onlar karşılar...
Özetin özeti: Ne olur artık eğitime, bilime ve mesleki kariyere daha fazla itibar erozyonu yaşatılmasın!..