Çorap giyme… hasta ol, ben sana sorarım?
Ekmeğimle Oynama,
…Cehennemlik olursun,
Bunu yapma, yoksa kalbini kırarım
Onun Kulağına bir gitsin gör o zaman
Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın
Duyduk duymadık demeyin
Karnen kötü olursa… Bisikleti unut,
Demedi Deme
Biz Borluyuz haa!
Ben kimim biliyor musun?
Benim babam polis
Ölümü gör!
Bak Bir daha konuşmam, Küserim ha!
Bu yaptığın günah…cennete gidemezsin
Bana tehdit sökmez!
Bak… bana Yüksek sesle konuşma
…Plakalı aracınıza ceza uygulanacak
Bu tür suç unsuru olmayan Tehditleri binlerce çoğaltabiliriz. Her geçen gün bu tür tehdit konuşmaların arttığı gibi günlük hayatımızda da çok sık kullandığımızın farkındamıyız?
Tehdit Arapça bir kelime Türkçe karşılığı “göz dağı”, “göz korkutma”dır.
Bu kavram anlam olarak hayatımızın tam merkezinde yer alıyor. Tehdit denilince kafamızda, suç, suçluluk, ceza, yani hukuki boyutu aklımıza geliyor. Bu kavramın hukuki, yani suç teşkili eden şeklini, boyutunu bir kenara bırakalım.
Bence Tehdit kavramının yaşamımızdaki, yukarıda sıraladığım suç olmayan boyutu daha önemli ve daha çok yaşanıyor, yaşatılıyor…
Tehdit bir insanın doğumundan ölümüne kadar maruz kaldığı, beraber yaşamak durumunda olduğu bir konu. Bu konuda psikologların, sosyologların yada toplum bilimcilerin her hangi bir araştırmasına, incelemesine, makalesine rastlamadım.
Oysa toplum sağlığı açısından çok önemli bir konu diye düşünüyorum. İnsan daha çocukken önce, anne-babasının tehdidine maruz kalıyor, ardından öğretmen, arkadaş çevresi, iş yaşamı, inançlar, din ve toplumun tehdidi ile devam ediyor.
Suç olmayan ve kanıksanan bu tür tehditler her geçen gün daha da yaygınlaşarak toplumun ruh sağlığını etkiliyor.
Asıl dikkatimi çeken ise Siyasilerin demeçleri. Özellikle son zamanda meclis grup toplantı konuşmaları, gelişen olaylar karşısındaki siyasilerin görüşleri, demeçleri, basın açıklamaları, tamamen tehdit içeriyor. Politikacıların Tehdit içermeyen bir konuşmasını bulmak mümkün değil.
Şuan yapılan politika tamamen tehdite teslim olmuş durumdadır. Bu da siyasetin daha da kısırlaşmasına neden olmakta, meselelerin çözüm yolları, tartışmaları artık çok uzak görünmektedir.
Tehdit; eyleme, fiile, harekete geçmeden önceki bir olgudur ve korkaklık, tereddütlük, çekingenlik belirtisidir. Bu olay topluma, siyasete, sirayet etmişse üstelik, hiç bir rahatsızlık hissedilmiyor ve hızla devam ediyorsa… asıl en büyük TEHDİT budur.
Aktif, pasif, etkin yada fiziksel olan bütün tehditlerin en az düzeye indirilmesi umuduyla, siyasilerden tehditlere birkaç örnek verelim…
 
…Milletin birliğini hedef alan milleti galeyana getiren yalan haberlere karşı hassasiyetim var, kızarım. Kızmak da benim hakkım. Kimse siyasetçiye tepeden bakma hakkı yok biz burada millet adına buradayız. El pençe divan durup 'emir buyrunuz' mu diyecem. Miletin temsilcilerini kimsenin aşağılama hakkı yoktur olamaz da." (Haliç Tersanesi'ndeki törende 05.12.2009)
**********
Erdoğan, "10 bin TEKEL işçisinin aylık maliyeti 40 trilyon. Şu anda TEKEL artık üreten bir yer değil, depo isteyen tazminatını alıp ayrılır” şeklinde konuşunca kalabalık protesto ederek slogan atmaya başladı. (İDO’ya ait 2 vapurun suya indirilmesi töreni 05.12.2009)
**********
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Erdoğan’a seslenerek, “Yeni bir Anayasa yapmak için idamı göze alman gerekir” dedi. Baykal, “Ya kurtuluş savaşı yaparsın, yeni bir devlet kurarsın ya da ihtilal yaparsın, idamı göze alırsın; o zaman yeni anayasa yaparsın” dedi.
********* 
Başbakan Erdoğan; “Bu planlı haberleri yayınlayan bu türden sipariş haberler var. Bugün bir tane var. Siyasetçiler ne kadar az konuşursa ülke o kadar huzur bulur diyor. Ne kadar güzel. Siz köşe yazarları, siz ne kadar az yazarsanız ülke o kadar huzur bulur.”
**********
Devlet Bahçeli ; Ömrü tükenmiş bu iktidar nihayetinde dağılıp gidecektir. İktidar içinden, Çankaya'yı hedefleyerek, kendisine bu makamın verdiği dokunulmazlık zırhıyla kurtuluş arayacak olanlara buradan sesleniyorum. Sizleri çıktığınız Çankaya'dan TBMM kararıyla indirmek ve Yüce Divan'a yollamak MHP'ye düşen milli görev olacaktır. Buradan milliyetçilere yönelik komploları tertip eden, alet olan herkese açıkça sesleniyorum. Biliniz ki, zamanı geldiğinde açmak üzere, biz de bunları not ettik."
* ******
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Danıştay’ın katsayı kararıyla ilgili soruya ilginç bir yanıt verdi: “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak ne Bülent Arınç.”
 
*********
Başbakan Erdoğan, çarşamba günü memurların yapacağı iş bırakma eylemiyle ilgili "Memur ve işçiler hukuki haklarını kullanır. Ama yasal olmayan hakkı kullananlar neticelerine katlanır" dedi.
05.12.2009

eski siteden taşınmıştır.