Sevgili dostlar!  Sınırlarımızın hemen kenarında yaşanan insanlık dramına karşı duyarsız kalmayalım. Bizler şimdilik aç ve açıkta değiliz. Şu anda en azından güven içerisinde bir hayat sürüyoruz, yerimizde, yurdumuzda dilediğimiz gibi gezip dolaşıyoruz.
Bir an düşünelim, çevremizde olup bitenleri vicdani ölçülerimizle bir değerlendirme yapalım. On binlerce insan yerlerinden, yurtlarından sürgün edilirken can pazarı yaşamakta, yüzlerce insan bombalar altında, çoluk çocuk, ihtiyar, genç demeden hunharca öldürülürken bütün dünya bu zulme seyirci kalmaktadır. Çünkü katliama maruz kalanların çoğunluğu Müslüman halk ve Türklerden oluşmaktadır.
Bu olanlar karşısında, insan hakları savunuculuğunu yapan, bu konuda mangalda kül bırakmayan sözde Avrupalı dostlarımız ne yapıyor? 
Hiç ümitlenmeyin, bu vatanı parçalamaya sizin gücünüz yetmeyecektir.  Çünkü bu milletin köklü bir devlet geleneği vardır. Topunuzla, tüfeğinizle, son sistemle donatılmış gemilerinizle yedi düvel geldiğiniz, büyük bir hezimete uğrayıp def olup gittiğiniz Çanakkale’yi ne tez unuttunuz. Esas bizi üzen siz değil içimizdeki hainlerdir.
 Suriye,  Irak Türkmenleri ile Güney Azerbaycan, Doğu Türkistan, Karabağ ve Kocalı katliamları yüreğimizi yakmaktadır. Oysa onlar o kadar bizdendir ki, dili, dini, örf ve adetleriyle bizim kardeşlerimizdir. Bu gün onların yerinde bizler de olabilirdik. Sınır ötesinde, başkalarının yönetimi altında yapılan mezalimi bizler de yaşayabilirdik.
Geçmiş hükümetlerin Doğu Anadolu bölgesine memur atamaları için sürgün yeri olarak seçmesi, yöre halkının tepkisini, PKK’nın ve dış güçlerin iştahını kabartmıştır.
Bakınız, Irak parçalandı. Gerekçe neydi? Saddam Hüseyin’in zulmünden Irak halkını korumaktı. Irakta bulunan kitle imha silahları suçlamasıyla Amerika geldi Irak’ı işgal etti. Sonuçta kitle imha silahları çıkmadı. Irak parçalandı, ikiye bölündü, binlerce Müslüman insan katledildi. Amerika’nın burada ne işi vardı? 
Mısırda Hüsnü Mübarek halka zulmediyor” diyerek halkı isyana sevk eden zihniyet, burada binlerce Müslüman insanın katledilmesine vesile oldular. İktidar değişti, Muhammed Mursin göreve getirildi, dökülen kan durdu mu?
Libya’da Muammer Kaddafi, zalimdir, halkı eziyor” dediler, Ülke bataklığa sürüklendi, birçok insan öldürüldü. Suriye’de Kardeşi kardeşe kırdırdılar. 250 binin üzerinde insan Türkiye’ye sığındı, aylardan beri onlarla da ekmeğimizi bölüşüyoruz.
Tekrar ediyorum, bu sorunlar Türk İslam Dünyası’nın kanayan yaralarıdır. Batı dünyası İslam âlemine Türk devletlerine hiçbir zaman dost olmadı ve olmayacaktır.
Şimdilerde başta ABD olmak üzere sözde Avrupalı dostlarımız ve Yahudiler, P.K.K,  KCK, PYD İŞİT gibi şer kuvvetlere destek vermekte ve Türk devletine karşı da “Aba altından sopa göstermektedir”
Türkiye, dış baskılarla,“geliyorum” diyen tehlikeye karşı tek yumruk olmak zorundadır.  Allah korusun, bizim sığınacağımız ve gidebileceğimiz, bize kucağını açabilecek her hangi bir devlet ve vatan toprağımız da yoktur.
Milli şairimiz Mehmet Akif;
"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez,
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.” Diyor
C.Allah (cc) ayet-i Kerimesinde; “Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin” buyuruyor.
Her şeye rağmen birliğimizi, beraberliğimizi kavgasız, gürültüsüz, sorunsuz çözmeliyiz. Bilinmelidir ki;  TBMM çatsı altında yapılan kısır çekişmeler düşmanın ekmeğine yağ sürmektir. Lütfen fitneye fırsat verilmesin.