Patates çiftçisi ekonomik olarak zor günler yaşıyor, bir çok ilde eylemler yapılıyor. Maliyetinin çok altında satılıyor.

Ülkemizde Tarım, çiftçilik, hayvancılık genel kronik bir sorun haline geldi. Ülke yöneticileri çözüm bulmaktan çok uzak.

Türkiye gündeminde olan patates üreticilerinin durumu Niğde'de henüz gündemde değil. Oysa TÜİK'e göre 2024 yılında Türkiye'de üretilen patatesin % 13'ü birinci sıra ile Niğde'de üretiliyor. Yani sorun Niğde'nin öncelikli sorunu ama Niğde yöneticilerinin gündeminde henüz olamadı.

Birgün Gazetesi köşe yazarı ve ekonomist Güldem Atabay köşesinde "Patates" başlıklı bir yazı yayınladı. Aynen aşağıda... Konu ile ilgili videoyu da izleyebilirsiniz. Birgün Gazetesi'ndeki yazının linki için Tıklayın

Patates

Çiftçi kesimi yüksek maliyet, yetersiz satış fiyatları ve kredi borç yükü arasında sıkıştı. Sorun yeni değil. Çözüm üretilmeyip gündemde kaldığı her gün katlanarak derinleşiyor. Haziran 2025 itibarıyla tarım sektörünün nakit kredileri bir yılda %47 artışla 1,05 trilyon liraya vardı. 2020 yılında imalat sanayisine verilen kredilerin %16’sına denk gelen tarım sektörü nakit kredileri bugün %22’sine ulaştı. Anlamı, çiftçinin verimi artıracak tarım teknolojilerine yatırım yapmak yerine borçla üretim yaptığı, borçla borç kapattığı sürdürülemez bir kısır döngünün içinde olması.

Tüketicinin gıda derdi ayrı bir konu. Gıda enflasyonu- eriyen reel ücret baskısı altında temel gıda ürünlerine dahi ulaşamaz halde. Açlık sınırının 26,413 lira, yoksulluk sınırının 86,036 lira, asgari ücretinse 22, 104 lira olduğu güzel ülkemizde, Türkiye gıda enflasyonunda OECD şampiyonu, dünyanın en yüksek gıda enflasyona sahip dördüncü ülkesi. Gıda enflasyonu, gıdaya ulaşılabilirlik yanında gıdanın kalitesi sorunu da tedirgin edici. Kuraklık, iklim değişikliği, yapay zeka, yeşil enerjiye geçiş gibi her ülkenin ortak sorunlarını hadi şimdilik konu etmeyelim.

Bu zor şartlarla boğuşan tarım sektöründen bu hafta gelen bir haber ibretlik.

Yozgat’ın Aydıncık ilçesinde, maliyetinin altında bile satamadığı bir römork patatesi (150 çuval, yaklaşık 1 ton) üreticinin sorunlarına dikkati çekmek için köy meydanına döken ve bedava dağıtan çiftçi Sadık Erdoğan hakkında Ticaret Bakanlığı soruşturma başlattı. Erdoğan çocukluktan çiftçi ama aynı zamanda CHP Aydıncık İlçe Başkanı. Hal böyle olunca, Ticaret Bakan Yardımcısı Mahmut Gürcan herhalde isminin yüksek yerlerde dikkat çekmesini istemiş olacak ki, muhalefet destekçisi çiftçiye "piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozma" ile "piyasada darlık yaratma" iddialarından 17,2 milyon liraya varacak idari para cezası uygulayacaklarını açıkladı. Hızını alamayıp "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" ile "Cumhurbaşkanına hakaret" suçlarından çiftçi Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını ilan etti.

Gürcan’ı geçelim. Patates ve çiftçi Erdoğan’ın anlattığı gerçeklere bakalım.

Türkiye’de patates 1,5 milyon dekar alanda üretiliyor. 1999 ile 2025 arasında nüfusun kabaca 30 milyon artmasına rağmen patatesin yıllık üretimi 5,5-6,5 milyon tonda. Bu üretimin yüzde 13’ü Niğde’de, kalanı ağırlıklı olarak Afyon, Konya, İzmir, Nevşehir, Kayseri, olmak üzere 71 ile dağılıyor. Dünyada patates üretiminde 14. sırada ve 37,4 ton/ha ile 35 ton/ha olan AB ortalamasının üstünde verime sahip. Kişi başına tüketim senede 52 kilo ve yıllık üretiminin %0,5’ini de Irak, Suriye, Gürcistan gibi ülkelere ihraç ediyor.

Buraya kadar sayılar harika da o zaman neden patates üreticisinin malı tarlada kalıyor? Sene başından bu yana sadece patates üreticisi değil, domates, antep fıstığı, bezelye, soğan, buğday, arpa, kavun, karpuz, kayısı üreticileri de birçok eylemde sokaklara döküldü. Ne istiyor çiftçi, neyi alamıyor devletten?

Hepsinin ortak hikayesi girdi maliyetlerinin artışına ve ürettikleri ürünlerin enflasyon karşısındaki değer kaybına dayanamayacak noktaya gelmelerinde saklı.

Patates üretiminde değişken masrafların payı % 80 civarında. Yani tohum, gübre, ilaç, elektrik, su. Gübre, ilaç hatta patatesin tohumu bile ithal; fiyatı dövizle oynuyor. Sulama için ödediği elektrik faturaları dövize bağlı. Borcunu ödeyemezse şalter iniyor. Su kesilirse senede en az 10 kez su isteyen patates tarlada kuruyor.

Patates ilk Nisan’da Çukurova’da başlıyor, hemen tüketiliyor. Yaz sonu Niğde’nin patatesi devreye giriyor, kışlık olanı ise Ekim-Kasım’da sökülüp bahara kadar depolarda bekliyor. Ama çoğu öyle modern depolarda değil. Örneğin Türkiye’nin en çok patates üreten ili Niğde’de tek lisanslı depoculuk şirketi 2022’de kuruldu ve 2024 sonunda faaliyete başladı.

Patates yola çıktıktan sonra köyden şehre, halden markete, üç-beş el değiştiriyor. Her el biraz daha kâr koyuyor. Üretici kazanamıyor, tüketici ucuz alamıyor. Çiftçi diliyle “tüccar, simsar” gayet güzel kazanırken işin yükünü sırtlayan da patatesi sofraya koyan da kaybediyor. Bugün Türkiye genelinde ortalama olarak üretici, yetiştirdiği patatesi kilogram başına tarlada yaklaşık 9 TL’ye satıyor, market fiyatı olarak da tüketicinin karşısına 17-18 lira arasından çıkıyor. Düz üretim maliyeti çiftçi için kilogram başına yaklaşık 10 lira.

Tarımda yaşanan planlama sorununu çözmek, Türkiye’yi iklim kriziyle birlikte değişmesi gerek ürün desenine hazırlamak için bir siyasi iktidar 25 senede tarım için bir master plan yapmaz mı? Türkiye’de en son genel tarım sayımı 2001’de yapıldı. Bakan’a göre TÜİK’le Eylül 2024’te imzalanan “Genel Tarım Sayımı” protokolüne göre, tarım sayımı 2026’da. İnşallah.

Tarım ve Orman Bakanlığının Strateji Geliştirme Başkanlığı’nın “geliştirdiği” stratejiye göre arz fazlalığı olan dönemlerde patatesin kamu kurum ve kuruluşlarda tüketiminin artırılması talimatı devreye girecek. Bu çözüme de maşallah diyebiliriz herhalde. Master plan yoksa bu “strateji” var.

Niğde’de Okul Alışverişi Heyecanı Başladı
Niğde’de Okul Alışverişi Heyecanı Başladı
İçeriği Görüntüle

Patates bu ülkenin en mütevazı yiyeceği. Ama onun hikâyesi aslında memleketin tarım hikâyesi. Üreten de yiyen de mutsuz. Artan üretim maliyetleri (gübre, mazot, tohum), düşük satış fiyatları, yüksek borç yükü ve yetersiz hedefsiz devlet destekleri ile plansız üretim. Çözüm elbette var. Devlet elini taşın altına koyar, TMO devreye farklı şekilde girer, planlı üretim yapılır, çiftçi örgütlenir, o örgütler farklı çalıştırılır. Asgari olarak bunlar yapılmadıkça çiftçinin çilesi bitmez.

Evet, “tarımda Avrupa’da birinciyiz”. Verimli geniş topraklar, dört mevsimin varlığı, çiftçinin üretime sadakati sayesinde Türkiye’de tarımsal üretimin yüksek olması ülkemizin “fıtratında var.” Ancak fıtratın bu kadar gamsızlıkla sömürüldüğü başka ülke örneği çok az.

Yozgatlı çiftçilerin mitinginde, “Turp ile şalgam ile ülke yönetilmez” diyerek hafızamıza kazınan çiftçi Abdullah Ceylan’ı da anmadan geçmeyelim.