Önümüzdeki Salı (17 Şubat2015) günü meclis genel kurulunda büyük olasılıkla görüşülmeye başlanacak olan iç güvenlik reformu yasa paketi olduğu gibi geçerse ceberrut devlet uygulamaları yeni bir yasal zırha kavuşmuş iktidar sahipleri ise yerlerini korumak adına tahkimatlarına güç katmış olacaktır.
 
      Evet, 13 yıllık baskıcı icraatlarıyla kendinden önceki hükümetlere hatta 12 eylül faşist cuntası uygulamalarına bile rahmet okutacak antidemokratik tutum ve davranışlarını yasama gücünü kullanarak gün be gün pekiştiren AKP’nin kendi ve egemenlerin güvenliği için hazırlayıp kamuoyuna “İç Güvenlik Reformu Paketi” olarak lanse ettiği genel başkanı ve başbakan ı Ahmet Davutoğlu ağzından “çıkacak çıkacak iç güvenlik yasası çıkacak” çığırtkanlığıyla her fırsatta dillendirdiği yasa tasarısı Meclisten geçtiğimde toplumu bilmem ama bir  avuç egemen ve hükümetin güvenliği bir hayli sağlanmış olacak.
 
       Bu tasarı özellikle hükümet karşıtı demokratik gösterilere ilişkin yeni düzenleme ve yasaklar içeriyor. Temel insan hakları keyfi sınırlandırmalara tabii tutularak, polise “önleme göz altısı” adı altında 24-48 saat gözaltı yetkisi veriliyor. “Potansiyel suçlu” olarak görülenler, “makul şüpheyle evleri basılarak, hiçbir gerekçe göstermeksizin gözaltına alınabilecekler.
 
      Ekonomik, sosyal ve siyasal alanların emekçilere kapatılıp egemenlere açıldığı, kötü yaşam koşullarına sahip milyonlarca emekçinin yaşam haklarıyla birlikte en temel demokratik haklarının ortadan kaldırıldığı AKP’nin yeni rejiminde, bu yeni yasal düzenlemelerle birlikte her işçinin, her yurttaşın makul şüpheli sayılacağı aşikârdır.
 
     Özcesi bu tasarı yasalaşırsa, ülkemizde adı konulmamış bir sıkıyönetim ilan edilecek, her sokak açık cezaevine dönüştürülecek, demokrasi ve insan haklarının varlığından söz etmek tamamen imkânsız hale gelecek ve yürüklükteki polis devletinin yasal kuruluşu ilan edilerek yasal mevzuata bağlanmış olacaktır.
 
      Ülkemizdeki milyonlarca işçi, emekçi tehdit altındadır. Yasal hakları olan her sözleşme, her hak grevi, her basın açıklaması, her toplumsal-demokratik direnme hakkı suç sayılıp engellenecektir. Örneğin, sendikalaşma haklarını kullandıkları için işten atılan ve direnen binlerce işçinin direnişleri bizzat polis gücüyle kırılacaktır. Her direnişçi de artık makul şüphelidir! Her basın açıklaması, oturma eylemi, siyah çelenk bırakma vb. tüm eylemler ve bu eylemlere çıkanlar, organize edenler eylemi gerçekleştirmeden makul şüphe tanımıyla der dest edilebilecektir.
 
      AKP iktidarı, toplumu derin çatışmalara sürüklemeye, ateşle oynamaya devam etmekte, kamu düzeni adı altında, kamu düzenini bizzat kendisi dinamitlemektedir.7 Haziran genel seçimlerinin ön gününde böylesi ceberut uygulamalara yasal kılıf hazırlayacak düzenlemenin seçim yarışındaki partilere nasıl uygulanacağı tecrübelerle sabittir. DP dönemlerinden beri uygulana gelen tipik sağ siyaset uygulamaları gibi devlet erkini elinde tutanlar muhalefeti ezmek için olabildiğince baskı yaptıracaktır. Kendine karşı her demokratik çıkışı Geziden beri güvenlik ve kendi iktidarına darbe girişimi olarak algılayan AKP, devlet şiddetini artıracak bu olağanüstü durum yasasıyla bir adım daha atarak, kurmak istediği “yeni rejimin güvenliğini” de oluşturmaktadır.
 
      Şimdi hep birlikte AKP kurmaylarına sormak gerekiyor, “Bu büyük korkunuz neden?” Diye. Onlar bin dereden su getirerek ve laf ebeliği yaparak açıklaya dursunlar ben nedenini net bir şekilde açıklayayım. Nedeni, Kadını, öğrencisi, genci, emeklisi, işsizi, emekçisi, işçisi, tabibi, mimarı, mühendisi, öğretmeniyle tüm bir halka karşı adeta bir “yaşatmama savaşı” açan bu hükümet emirlerine amade olduğu bir avuç egemenin ve elbet kendinin rahatını sağlamak için yaptığı uygulamalara gelecek tepkilerden korktuğu için böylesi güvenlik paketlerine ihtiyaç duyar.
 
     AKP’nin gittikçe saldırganlaşmasının nedeni de bu iyi bildikleri korkunun esiri olmalarındandır. Ama halkımız güzel söylemiş: “Korkunun ecele faydası yok!”…