Yarın (13 Şubat 2015 Cuma) gerçekleştirilecek olan Alevi örgütleri ve Eğitim Sen’in omurgasını oluşturduğu laik, bilimsel, demokratik eğitim talepli boykot ve iş bırakma eylemleri ile başlayacak olan demokratik taleplerin merkezini oluşturacağı bir dizi eylemlilik meclis genel kurulunda iki haftadır görüşmesi ertelenen “iç güvenlik reformu yasa tasarısı”na karşı  gelişecek eylemlerle ortaklaşacaktır.
 
       Metal grevinin erteleme karınında yaşanan dayanışma hali ve ortak eylem yapma iradesi yeterince sokağa yansıtılırsa 14 Şubat TMMOB Ankara Mitingi, “21 Şubat Dünya Ana Dili Günü”, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”,  2015 “21 Mart Newroz”u,” “30 Mart Kızıldere Anması” Nisan Ayı 1 Mayıs kutlamaları hazırlık çalışmaları ve “2015 1 Mayıs İşçi Bayramı”mitingleriyle yükselen emekçi dinamizmi bir bütün olarak düzenden hoşnut olmayan geniş kitlelerle buluşturulup ortaya çıkacak sinerji ile 7 Haziran milletvekilliği seçimlerine yönlenilmesi egemenlerce de görüldüğü için emirlerindeki siyasal iktidar aracılığıyla yürürlükteki baskı zulüm yasalarına ilaveten adına iç güvenlik reformu dedikleri yeni baskı ve zulüm yasaları çıkartarak geleceklerini ve bulundukları sarayları tahkim etmek istiyorlar.
 
       Yukarıda zikrettiğim takvimsel eylemliliklerin yanı sıra Metal işçileri grevinde Paksan’da imzalanan protokole karşın patronun işten atma tebliğini panoya asması, Ejot Tezmak’ta ise fiilen çalışmamayı sürdüren işçilere işten atma tehdidi işçi sınıfının önemli bir bölümünü direnişe geçirecek gelişmeler olduğu kadar  Kayseri’de Boydak Grubuna ait 5 büyük mobilya fabrikasında 2 binin üzerinde işçinin, Hak-İş’e bağlı sendika patronlarının 3 yıllık sözleşme ve sefalet zammı dayatmasını tanımayarak fiili iş bırakması, 2 yıllık sözleşme, ikramiye ve yüzde 30 zam istemiyle yaptıkları fiili kitle grevine çıkma iradesini göstermiş olmaları Boydak patronajının işçilerin taleplerini kabul etmek zorunda kalışından alınan moralişçi sınıfının daha radikal eylemler için hazır olduğunun da göstergesidir.
 
        İşçilerin sendika ağalarını, patronları ve siyasal iktidarı karşısına alarak giriştikleri mücadeleden kazanımla çıkmasının sınıfa ve ülkemiz emekçilerine kattığı moral değerlerin yanı sıra militanlaşarak artması kaybedilmiş demokratik hakların yeniden kazanılmasının yanı sıra demokratik mevzilenmede alan genişlemesini de sağlayacaktır.
 
        İşçi yığınlarının basıncı altındaki çürümüş Türk-İş patronları bile bir biri ardına basın açıklamaları, bölgesel toplantılar, kitlesel eylem yapma kararları almak ve bunu kamuoyuna duyurmak zorunda kaldılar. Başta kıdem tazminatının budanması ve kiralık işçi bürolarına karşı sessiz kalmayacaklarını ifade etmek zorunda kalan Türk-İş patronları Grev yasaklarına karşı sessiz kalmayacağını duyurdu.
 
       Çürümüş Türk-İş patronlarından kimsenin bir beklentisi olamaz, ancak Türk-İş’in bile yıllar ve yıllar sonra göstermelik bir iki atraksiyon hareketi yapmak zorunda kalması, artan taban basıncı ve eylem istekliliğinin kırılgan bir yansıması. Bunun kadar önemlisi işçilerin en hassas olduğu kıdem tazminatı gibi bir konuda, Hükümet’in “eski işçiler için kıdem tazminatı sistemi değişmeyecek, herkes kıdem tazminatı alacak, 1 gün çalışılsa bile kıdemi işleyecek” gibi gasp perdelemelerinin işçiler tarafından yutulmadığını, kıdem tazminatı konusunda taban geriliminin de yükseldiğini gösteriyor.
 
       Başta sanayi işçileri olmak üzere sınıf mücadelesinde yeni bir mayalanma ve kaynaşma dalgası artık iyiden iyiye kendini hissettiriyor. Önceki dönemin bütün kayıplarının birikiminin tahammül edilmez bir noktaya gelmiş olması kadar, sermayenin yeni saldırı dalgasına karşı öz savunma refleksi de, işçileri en büyük kayıpları olan kolektif ve fiili hareket yeteneğini yeniden kazanma arayışına sevk ediyor. Mücadele zemini kabarıp yaygınlaştıkça, daha geniş işçi kesimlerini de harekete geçirme ve nisbeten toplu mücadele yeteneğine sahip lokomotif sınıf kesimlerinin yolu açması daha bir önem  kazanıyor.
 
        Yarın ki boykot ve iş bırakma eylemi başta olmak üzere Mühendis Odaların 14 Şubat Ankara mitingi de mart Nisan mayıs eylemlilikleri de egemen sermayenin emrinde olan siyasal iktidarın hazırlandığı kapsamlı toplumsal saldırı karşısında ülkemiz halklarının kapsamlı bir toplumsal duruşunun ifadesi olacak şekilde desteklenmelidir. “Tek bayrak, tek dil, tek mezhep, tek din, tek…” dayatmalarının da, güvenlikçi, baskıcı yeni yasaların parlamentodan çıkarılmamasının da yeni demokratik kazanımların sağlanmasının çözüm sürecinin daha sağlıklı yürütülmesinin de yolu sözde değil öde birleşerek alanlara militan bir şekilde çıkmaktan geçiyor.