Suriye’deki olayları istismar edip Şam’da Amerikan kuklası sözüm ona demokratik gerici bir rejim kurmak için harekete geçen emperyal savaş baronları, Ülkemizdeki siyasi iktidarı da maşa olarak kullanmak istiyor. Dünden gönüllü olan siyasal iktidarımızda Cumhurbaşkanlığı düzeyinde temaslarla İngiltere’yi Suriye ye müdahale için ikna turlarına gönderiyor.
 
      Baas Partisi’yle giriştiği iktidar savaşını kaybeden Müslüman Kardeşler ile Arap Birliği de, Suriye halkları şahsında Ortadoğu halklarını hedef alan emperyalist planın uygulanabilmesi için elinden gelen hizmeti vermeye devam ediyor.
 
        Siyonist İsrail’le uzlaşmayan, İran’la stratejik işbirliği anlaşması imzalayan, Filistin ve Lübnan’daki direniş hareketlerini destekleyen Beşar Esad liderliğindeki ceberut Baas rejimini yıkmak için oluşturulan Sünni koalisyonun, Mart ayında eylemleri başlatan Suriyeli işçi, emekçi ve gençlerin sorun ve talepleriyle uzaktan yakından bir alakası bulunmuyor. Emperyalist planlara hizmet eden bu koalisyon, gerici, zorba, neoliberal politikalara sadık, ezilen halklara ise düşman olduğu bilinmelidir.
 
        Başta ABD emperyalizmi, stratejik ortağı ülkemiz Türkiye ve Arap Birliği ....Emperyal çıkar hesapları peşinde koşan bileşenlerin tümü komşuda dökülecek kanın sorumlusudur. Din Kardeşliğinden "sıfır" sorun retoriğinden (söyleminden) savaş naraları atmaya, emperyal güçlerin tetikçiliğine geçiş hızı düşündürücü olduğu kadar vahimdir.
 
        Son günlerde hem Ankara’dan hem Washington’dan yapılan, “Türkiye-ABD ilişkilerinin "en iyi döneminde" olduğu” vurgularını öne çıkaran açıklamalara defalarca tanık olduk. TIME a kapak olmanın servis şekli bile ABD li savaş baronları ile siyasal iktidarımız arasındaki ittifakı “değer biçilemez” önemde bir müttefik sosuna batırılarak yine yeniden servislemesi Kore müdahalesi günlerinin ön günlerini hatırlatıyor.
 
         Emperyal güçlerle yaşanan bu “balayı“, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da gerici çıkarlarının çakışmasından kaynaklanıyor. Halk isyanları dalgası ABD’nin bölgedeki etkisini zayıflatırken, bölgesel çıkarlarına hizmet edecek “etkin müttefiklere ihtiyacını yakıcı hale getiriyor. Bölgenin yağmasından pay almaya hevesli olan kapitalist efendilerimiz ve onun temsilcisi siyasal anlayışlar, yayılmacı emellerine emperyalistler adına “etkin taşeronluk” yaparak ulaşmaya çalışıyorlar. "Yeni Osmanlıcılık" rüyalarıyla yatıp rant elde etme hayalleriyle kalkıyorlar.
 
          Ülkemiz ile ABD ilişkilerinin “en iyi döneminde” olmasının sırrı bu çıkar ortaklığında yatıyor. Hal böyleyken, AK Partisi ve ideologları açıklamalarında demagojide sınır tanınmıyor. "İnsan haklarından, demokratikleşmeden,
 
Halkların haklı taleplerinden, Müslüman kanının akıtılmasını engellemekten, mazlumların kazanacağından" söz eden AK Partisi ideologları, Irak’ta 1.5 milyon “Müslümanı” katleden ABD emperyalizmi ile ilişkileri, “tarihinin en iyi noktasına getirmekle övünmekte bir sakınca görmüyorlar.
 
         NATO saldırısında, (unutmayın NATO nun hala en aktif üyesiyiz) katledilen 30 bin Libyalıyı “Müslüman” öldürülmesinden zerrece sorumluluk duymayıp, 1937 yılında ülkemizde yaşanan katliamdan söz edip "özür" dileme gösterileriyle emekçi milyonları kandıra bileceğini düşünmektedir.“
 
        Müslüman kanının dökülmesine tahammülleri olmadığını iddia eden tüm Arap Birliği çevreleri, Suriye Baas yönetimi karşıtlarını silahlandırarak Suriye’deki savaşı kışkırtmaktan da geri durmuyorlar. Üzücü ve ilginç olanı ülkemiz.
 
Yöneticilerinde savaş değirmenine su taşımakta onlardan daha gayretkeş olma halidir. Şam’da ABD kuklası bir yönetimin işbaşına getirilmesi için her türden yardıma hazır ve nazır bir görüntü veriyorlar.
 
       “Müslüman” halkların kanıyla karılan pastadan pay almak için emperyalistler adına "maşalık" yapan, bu çerçevede son olarak NATO’nun füze kalkanını inşa eden ve İncirlik Üssü’nü Irak’tan çekilecek işgalci güçlere açan ülkemiz yöneticilerin emekçi halkımıza hesap verme gibi bir alışkanlıkları olmadığı gibi, tam da bu rolü oynarken “din kardeşliğinden söz etmeleri, demagojide sınır tanımadıklarının çarpıcı bir göstergesidir.
 
         Tam da burada bir konudan söz etmek gerek. Şam’da kukla bir rejimin işbaşına getirilmesi için ABD güdümünde etkin rol üstlenme girişimine tam destek veren "malum" medyadaki “organik gazeteci” üstatlarına, emperyalistlerle suç ortaklığını “ilkeli tutum” diye yaftalayarak, emekçi halkların kanıyla karılan pastanın kırıntılarına nasıl iştahlandıklarını ve karınlarını doyurduklarını göremiyor.
 
        ABD-AB emperyalistleri ile Arap Birliği şefleri ve ülkemiz siyasi iktidarı sanırsınız “demokrasi havarisi” kesilmiş herkese, her yere daha fazla demokrasi istiyorlar. Bu  zorba güçler, utanmadan Suriye halkı için demokrasi istediklerini öne sürerken tek tek kendi ülkelerindeki en ufak hak arama mücadelesini copla gazla her türlü şiddet aracıyla bastırmaktan, zindanlara doldurmaktan da geri kalmıyorlar.
 
       Afganistan’a, Irak’a ve Libya’ya getirdikleri "demokrasiler" göz önündeyken Suriye ye "demokrasi" getirmenin ne memem bir şey olduğunu anlamamak safdillik olur. Bu ülkelerde iki buçuk milyona yakın insanı katleden emperyalistlerin, savaş uçaklarıyla ihraç ettikleri demokrasinin ne anlama geldiğini, bu üç ülkeye bakan herkes rahatlıkla görebilir. Ülkemizde ise en temel insanlık haklarını yok sayıp ayaklar altına alıp çiğnenmesini sağlayan bir siyasal anlayışın Ortadoğu halklarına ve diğer uluslara "ileri demokrasi" vaat etmesi hiç ama hiç inandırıcı değlidir.  
 
       Bu kervana katılan Arap Birliği’ne gelince... Suudi Arabistan, Ürdün, Katar, Kuveyt gibi ortaçağ kalıntısı despot rejimlerin Suriye’yi hedef alan planına onay veren Arap Birliği, bu kararıyla emperyalist güçlerin Arap halklarını hedef alan vahşi saldırılarının bir kez daha suç ortağı durumuna düştüler. Gerici zorba rejime karşı patlak veren halk isyanını bastırmak için Suudi ordusunun Bahreyn’i işgal etmesine ses çıkarmayan Arap Birliği, Libya’yı hedef alan emperyalist saldırıya da ortak olmuştu. Şimdi ise, Suriye’yi hedef alan emperyalistlere hizmet ediyor. Halklarını ezerken şiddette sınır tanımayan bu despotlar takımı, güya şimdi Suriye için demokrasi istiyor.
 
       Suriye’de iç savaşın kışkırtılması ve ülkemiz yöneticilerinin emperyalistler adına etkin müdahale girişimlerinin yoğunlaştırması, emperyalistlerin destek ve yönlendirmesiyle bölgede yeni bir savaşın fitilinin ateşleneceğini gösteriyor.
 
 
       Şimdiden ülkemizi Suriye’ye saldırı üssü haline getiren AK Partisi iktidarı, Washington’a güvenerek, bölge haklarına karşı saldırgan bir tutum alıyorlar. İnsanın sorası geliyor. “Sıfır sorun niree, şimdiki saldırganlık niree.?"