Bu yılki 8 Mart’ı, ruhumuzdan bedenimize, emek gücümüzden yaşamımızın tüm ayrıntılarına kadar aklımıza gelebilecek her türlü saldırıya karşı özgür kadının öznesi olduğu Haziran direnişinin verdiği güçle karşılıyoruz. 
    Kaç çocuk doğuracaklarını, kürtaj olup olmayacaklarını buyuran egemenler ve sözcülerine: “Siz kim oluyorsunuz, buna biz karar veririz!” dediler… Nasıl giyineceğimizi, sokaklara hangi sınırlarda ve saatlerde çıkabileceğimizi belirlemeye kalkan bu asalak ura “Hadi ordan!” haykırışlarıyla hadlerini bildirdiler! 
    Ahlak vaazlarıyla; tecavüzcülerin, tacizcilerin sırtını sıvazlayan bu sistemin bekçilerine “Sizi gidi ikiyüzlü ahlaksızlar!” diye haykırdılar! Bu vaazların özündeki kadın eşittir cinsel meta, kadın eşittir tehlikeli varlık kodlamalarını sokaklarda kafalarına geçirdiler! 
    Evdeki adı konmayan işçiliği sıkı sıkıya perçinlemeye çalışırlarken aynı zamanda kapitalist yamyamlığın ücretli köleleri haline gelmelerini dayatan bu sömürücü güruha yanıtları, "Kimi kandırıyorsunuz?" Oldu. Kadınlara sözüm ona özgürlük olarak sunulan bu kölelik cenderesine karşı toplumsal talepleri de birleştirerek karşı duruş sergilediler! 
     Üzerlerine daha kalın zırhlar olarak giydirilmeye çalışılan gerici toplumsal rollere karşı kreş istediler, "Tam istihdam!" dediler, "İnsanca yaşayacak ücret, insanca yaşayacak zaman!" haykırışlarıyla kavga çağrıları yaptılar! Bu saldırıların bazılarını şimdilik durdurdular! 
     Ama yağma yok: Daha yapacakları, yapacağımız çok iş var! Daha yürüyecek çok yolumuz, haykıracak çok talebimiz, yıkacak devasa engellerimiz var. Dahası bunların hepsini sınıfsız-sömürüsüz bir dünya özlemiyle buluşturma sorumluluğumuz var. 
     Haziran'ın sevdiğimiz o özgürlük ruhu böyle bir dünyanın izdüşümünden başka bir şey değildi. Bu özlemlerimizin gerçekleşmesi için 30 Mart yerel seçimleri dâhil yaşamın her alanına müdahil olmak için alanları doldurma vaktidir! İşçi kimliğimiz - cinsel kimliğimiz-toplumsal kimliğimiz ve haklarımız için alanlarda olma vakti. Önümüzde, varlığımızı-benliğimizi-ruhumuzu-emeğimizi hedefe çakan bu asalaklar güruhuna karşı kadınıyla erkeğiyle kapsamlı bir şekilde kendimizi yeniden örgütlemeliyiz! 
      Ülkemiz egemenleri 4+4+4 eğitim modelleriyle kadınlarımıza çocuk gelin ve anne olmayı dayatıyor. Yetmiyor bir de güvencesiz-esnek çalışma biçimleriyle emeğimizi yağmalamak istiyorlar. Performans uygulamalarına, mobbinge, her türlü köleleştirici dayatmaya "eyvallah!" başta emekçi kadın arkadaşlarımız olmak üzere “eyvallah” diyecek miyiz?!
     Tecavüzcülerin ellerini kollarını sallayarak dolaşmalarına karşı bu sistemin mahkemelerini-kolluk güçlerini-yasalarını ama ille de o köhnemiş erkek egemen yaklaşımını daha güçlü bir karşı koyuşla püskürtmek ve yok etmek zorunluluğumuz var.
     Her gün üç-beş kadının emekçinin sokaklarda katledildiği, kadın cinayetlerinin artık savaş bilançolarıyla yarıştığı kadın düşmanı zihniyete, yazılı olmayan toplumsal yasalara, bu yasaları pekiştiren kapitalist sisteme daha gür bir sesle meydan okumadıktan sonra bunlar katlanarak artacağı bilinmelidir!
     Kadının özgürleşmesi bir bütün olarak işçi sınıfının özgürleşmesi mücadelesiyle doğru orantılı bir yol içermektedir. Bu hattan bağımsız bir kadın özgürleşmesi düşünülemez. Haziran'da Taksim Gezi Parkında TOMA dan sıkılan suya ve Biber Gazına karşı direnen kadın kendi cinsinin de diğer cinslerinde özgürleşmesi için mücadele verdiğinin bilincinde hareket ediyordu.
      2014 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününe derinleşen kriz, dünyada kızışan emperyalist kapitalist rekabet, her yerden fışkıran savaş ve işgaller, dizginsiz sömürü ve vahşet olarak bize dönüyor/dönecek! Kalıcılaşan istikrarsızlık unsurlarının faturası biz işçi ve emekçilere daha da ağırlaşarak ödetilmek istendiği günleri yaşayarak kutlayacağız.
      Ülkemiz egemenleri ve emrindeki politikacıları 2014 30 Mart’ından hemen sonra şimdiki dönemi aratacak saldırılara hazırlanıyorlar. Kadın emekçiler bu saldırıların merkezinde olacaklar! Daha fazla "lanetlenecek", daha fazla köleleştirilmek istenecek, daha fazla sömürüleceklerini bilmeli ve 8mart Dünya Emekçi kadınlar Gününe alanlarda sahip çıkmalıdırlar.
     1857’lerde işçi sınıfının kadın bölüklerinin konuştuğu grev ve direniş diliyle konuşmak, örgütlenip birlikte hareket etmek dışında yol yok! Önümüzde bize güç ve moral verecek sayısız deneyim uzanıyor. İnsanlığın insan olma mücadelesinde olsun, kadının özgürleşmesi, mücadelesi olsun tarihler boyunca başka bir dünya özlemi ile her türlü engele meydan okumuş, direngenliği ve baş eğmezliğiyle sınıf karşıtlarımızı titretmiş sayısız militan kadının bıraktığı mirastan güç alarak ve fakat bu mirası sınıfsız-sömürüsüz-cinsel-ulusal her türlü eşitsizliğin ortadan kalktığı bir dünya kurma ülküsüyle  büyüterek alanları omuz omuza doldurarak hep birlikte 2014 sekiz Mart’ını kutlamak ümidi ile…