İlgili kitaplarda (dinler tarihi) dinlerin tasnifi (sınıflandırılması); ilahi (Allah katında) dinler, ilahi olmayan dinler diye yapılıyor ve ilahi dinler üçe ayrılarak, Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet olarak yazılıyor/anlatılıyor. İlahi olmayan dinlere de diğer tüm dinler dahil ediliyor. Budizm, Konfiçyanizm, Brahmanizm, Hinduizm...gibi.
Doğrusu;
Allah katında ve tek geçerli olan din İslâm dinidir. Tüm nebiler bu dini (İslâm’ı) insanlara ulaştırmak için Allah tarafından seçilmiş rasullerdir/elçilerdir. Nebilere Verilen kitaplar da, iman esasları, ahlaki erdemlilikler, Allah'a kulluk ve yönelme, ibadet anlayışı, nebilerde uygulama açısından kısmi değişikliklerin dışında emir ve yasaklar aynıdır.
Tüm nebiler bu ilahi programın tebliğcileri ve uygulayıcılarıdır. Allah katında din aynı olup değişik isimleri yoktur. Yahudilik, hritiyanlık budizm, konfiçyuzm, sabiilik....gibi. Bu dinler nebilerin vefatından yüzyıllar sonra oluşmuş dinlerdir. Kur'an'ın indiği dönemde kendilerini yahudi, hrıstiyan, sabii...gibi tanımlayanlar olduğu için, bu isimler Kur'an'da yer almaktadır. Kur'an bunları “ehli kitab” olarak isimlendiriyor ve bu “ehli kitabı” Muhammet a.s.'a indirilene (Kur’an’a) davet ediyor.
O zaman iki çeşit din vardır;
1- Tüm nebilerin (peygamberlerin) ortak duyurdukları islâm dini.
2- Nebilerin mesajından sapmalar sonucu oluşan dinler.
Zaten bu dinlere bakıldığı zaman “hak dinden (İslâm’dan)” çok ortak özeliklerin olduğu görülür.
“De ki; Ben türedi bir elçi değilim. Bana ve size ne olacağını da bilmem. Ben, ancak bana vahyedilene uyuyorum. Ben apaçık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.” Ankebût 46/9
-------------------------------------
1-           “Allah katında din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler. Allah'ın âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki, Allah'ın hesabı çok çabuktur.”  Âl'i-imran 3/19
“Eğer seninle çekişip tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ümmilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gerçekten hidayete ermişlerdir. Fakat yüz çevirdilerse, artık sana düşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla görendir.” Âl'i-imran 3/20
“Allah, nebilerden şöyle söz almış ve “Bakın size kitap ve hikmet verdim, şimdi yanınızda bulunanı doğrulayıcı bir rasul geldiğinde ona mutlaka inanacak ve yardım edeceksiniz. Bunu kabul ettiniz mi? Bu hususta ağır ahdimi üzerinize aldınız mı?” demişti. Onlar da, “Kabul ettik” dediler. “O halde tanık olunuz, ben de sizinle beraber tanık olanlardanım” dedi. Âl'i-imran 3/81
“Artık kim bundan sonra dönerse işte onlar fâsıklardır/yoldan çıkanlardır.” Âl'i-imran 3/82
“Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa göklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na döndürülmektedirler.” Âl'i-imran 3/83
“De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik.” Onlardan hiç biri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız." Âl'i-imran 3/84
“Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bu kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, âhirette kaybedenlerden olacaktır”  Âl'i-imran 3/85
“Kendilerine apaçık belgeler geldiği ve elçinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.”  Âl'i-imran 3/86
“İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın lanetine uğramalarıdır.” Âl'i-imran 3/87
“Onlar bu halde kalacaklar; ne azapları hafifletilecek ne de onlara bir mühlet tanınacak.” Âl'i-imran 3/88
“Ancak bundan sonra tevbe edenler (bu yanlışlıklardan dönenler), 'salih olarak davrananlar' (Allah’ın dediğine tabi olanlar) başka. Çünkü Allah, gerçekten bağışlayandır, esirgeyendir.” Âl'i-imran 3/89
“Doğrusu, imanlarından sonra bu gerçeklerin üzerini örtenler (kafirler) ve bu ayetler yokmuş gibi davranmaya devam edenlerin imanı kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.” Âl'i-imran 3/90
Gerçekten inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altın verecek olsa dahi, onların hiçbirinden fidye kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır, hiç yardımcıları da olmayacaktır.
2-           “.. ..Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol-yöntem kıldık....” Maide 5/48
3-           De ki: "Ey Kitap Ehli, haksız yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve tutku)larına uymayın." Maide 5/77
De ki: "Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir çarpıklık bulmaya yeltenerek- çevirmeye çalışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir." (Al’i- İmran 3/99
“Ey Kitap Ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz? Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile örtüyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?” Al’i-İmran 3/70, 71
De ki: "Ey Kitap Ehli, Allah yaptıklarınıza şahid iken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?"  Al’i-İmran /398
“Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.” Al’i-İran 3/113
“Ey Kitap Ehli, elçilerin arası kesildiği dönemde: "Bize müjdeci de, bir uyarıcı da gelmedi" demenize (fırsat kalmasın) diye size apaçık anlatan elçimiz geldi. Böylece müjdeci de, uyarıcı da gelmiştir artık. Allah herşeye güç yetirendir.” Maide 5/19
De ki: "Ey Kitap Ehli, yalnızca Allah'a, bize indirilene ve önceden indirilene inanmamız ve sizin çoğunuzun fasıklar olmanız nedeniyle mi bizden hoşlanmıyorsunuz?" Maide 5/59
“Eğer, Kitap Ehli iman edip sakınsalardı, elbette onların kötülüklerini örter ve onları 'nimetlerle donatılmış' cennetlere sokardık.”  Maide 5/65
Savaş ÖREN
Niğde Kur’an Evi Derneği Başkanı