Çocukluğumun aklıma gelmeyen derinliklerine yapmaya çalıştığım yolculuklarda, Niğde ilinin geçtim ismini, hangi bölgede olduğunu dahi bilmediğim zamanların buralarla ilgili hafızasında kalan tek resim, BİRKO ve Koyunlu halıydı.

Annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz, ninelerimizin en büyük arzularından biri, evlerinde bir adet dahi olsa BİRKO etiketli, Koyunlu halı bulunmasıydı.

Koyunlu halısı olanın maddi durumu iyi, evi renkli, serili olan ev ahalisi de zevk sahibi olarak itibar görürdü.

Bu söylem yine bu ülkenin tüm coğrafyasında eş değer ilgiyi görür, Koyunlu halı tüm ülke coğrafyasında serilen en güzel örtülerden biri olarak, her yerde karşımıza çıkardı.

Benden üç yaş küçük olduğu halde bir akran sıcaklığıyla beraber büyüdüğümüz 1972 doğumlu bu oluşum, sonradan ömrümün şimdiki son 20 yılına damga vuran yaşadığım kent Niğde’nin en büyük markası BİRKO ve Koyunlu Halı adı altında karşıma çıkıyor, kendisini Niğde’den önce tanıdığım için, bir dost sıcaklığıyla kente ayak bastığım ilk gün tabelasıyla beni karşılıyordu.

Evet BİRKO ve Koyunlu Halı, Türk insanının Orta Anadolu gibi bir kentte birçok yoksunluk içinde el ele verildiğinde neler yapılabileceğinin en güzel örneklerinden biriydi.

Peki ne oldu da şimdi; BİRKO gibi koca entegre tesis 1800 insan istihdam edip; onlara ekmek, ülkeye nimet, ihracata hizmet pozisyonunu yitirdi ve bir kara deliğin girdabına terk edildi, ya da ediliyor?

Peki ne oldu da şimdi; 70 milyon borcuna karşılık 55 milyon değerli çek ve senedi olan, artı bir de stoklarında 40 milyonluk malı bulunan devasa bir kuruluş, kendi kaderine bırakıldı?

Peki ne oldu da şimdi; tesis değeri 400 milyon TL olan sadece Niğde’nin değil aynı zamanda bu ülkenin bir değeri, haciz dahi gelmediği halde kendi değerinin üçte bir fiyatı kaynaklı, battı söylemiyle zihinlere işlenmeye başladı?

Bu sorular ışığında söylenecek çok şey var.

2008 yılındaki krizde çoğu üretim firması batarken BİRKO buna dayandı.

Piyasa şartları sıkıntıyı artırdı, üretim maliyetleri yükseldi, teknolojik yenilikler takip edilmediği gibi, makineler günün şartlarına uyarlanmadı.

Son bir yılda mücbir sebeplerden dolayı 800 den fazla istihdam varken, işten çıkarmalar nedeniyle 160 çalışan gibi ciddi rakamlara düştü ve doğal olarak BİRKO, bankaların kıskacına teslim edilerek, BANKO oldu.

Sorunla yüzleşip çözüm arayan yönetim kurulu, 2016 yılı içerisinde İstanbul, Ankara ve Niğde de olmak üzere, ortakları toplayıp, çözüm yollarını araştırdı.

Gerek krizler,  gerek ahbap çavuş ilişkileri, gerekse de şirketin genel durumundan çekinen ortakların, insan olmanın doğasıyla paralarını kurtarma çabaları, çınar ağacına dadanan ağaç kurtçukları gibi, işletme sermayesinin azlığına, bir kuruluşu teslim etti.

Para tatlıydı, onsuz bir şey olmuyordu ve trend kazanç, peynir ekmek gibi yapılıp satılan inşaattaydı.

En iyisi acaba; 445 dönümlük BİRKO arazisini, inşaata açmak ve öylece değerlendirmek miydi?

Ve…

Arazi, organize bölgesi kapsamından çıkarıldı.

Bundan sonrası imara açıp, konut ve farklı inşaat seçeneklerinde değerlendirmekti.
Ya da…

1800 kişiye iş olup, yaklaşık 5000 kişiye aş olan, ülke ekonomisine katkı, üretime derman olan, Niğde’nin gözbebeği bir kuruluşu, yeniden şahlandırmaktı.

Geçmiş zamanın bir varmış bir yokmuşunda, Koyunlulular birleşmiş, kolektif bilinç oluşturup kuru ağaçtan düdük yapmış ve yıllarca bu düdükle en güzel nağmeleri önce Niğde, sonra da ülke insanının kulağına fısıldamış…

Çalışan ve üreten boyutuyla BİRKO, sadece Niğde’nin değil bu ülkenin tabiri caizse namusu olmuş…

Bu ülkenin namusu için canını feda eden kendi Halis, yüreği Demir gibi olan Niğdeli Ömer Halisdemir’ler varken…

Koyunun olmadığı yerde, keçiye Abdurrahman Çelebi diyecek veya dedirtecek..
Bu Niğde ve Koyunlunun onuru olan BİRKO markasını…

Sadece paranın insafına terk edecek…

Tek bir Koyunlulu…

Hem de keçilere inat..

 Pek de yokmuş…