Okul yıllarımız şen şakrak, evlatlarımız eğitim yaşamlarının yeni dönemini arşınlamak amaçlı cadde ve sokaklarımızda.
     Çocuklarımızı yaşama hazırlama sürecindeki sacayağı olan eğitim, artık faal bir durumda.
     Eğitimin sözlük anlamına baktığımız zaman tamamlamak, ıslah etmek tanımını görüyoruz. Terim anlamına baktığımız zaman ise “ Bir şeyi derece derece olgunluğa eriştirmek, yetiştirmek manası ile karşılaşıyoruz.”
      Peki bizler çocuklarımıza baktığımızda eğitimin içinde yoğurmaya çalıştığımız ve okulları da aracı kıldığımız bu yönde, gerçekten olgunlaşmaya yönelik bir yetiştirme uygulayabiliyor muyuz, yoksa üniversite kapılarında anahtar vazifesi görmesini umduğumuz yoğun sınav programlarının kucağına mı itiyoruz.
      Her şeye evet deyip sorgulamadan vazifesini yapan, otoriteye mutlak itaat eden çocuklar mı yetiştiriyoruz, yoksa sorarak merak eden, inisiyatif kullanabilen, iletişim becerileri yüksek, yeniliğe açık çocuklar mı istiyoruz.
       Çocuğumuzun doğduğu zaman “birey” olan halini, ona vereceğimiz iyi bir eğitimle “kişi” haline getirebilme, aynı zamanda insan olmayı öğretme süreci olarak ta kullanabiliyor muyuz?
     Eğitim aracılığıyla çocuklarımıza bilgi ezberleme değil, kullanabilme yeteneğini verebilmenin en büyük güç olduğunu ve bu yöndeki tüm değişimlere açık olmak gereğini  anlatabiliyor muyuz.
      Bilginin nasıl sınıflandırılacağını, bu bilgilerin doğruluğunun nasıl değerlendirileceğini, soyuttan somuta, yakından uzağa nasıl gidip gelineceğini, sorunlara yeni bir bakış açısıyla nasıl yaklaşılacağını öğretmek zorunluluğunu, biz büyükler dahi anlıyor ve anlatabiliyor muyuz?
     Kendi kültürünü koruduğu kadar, dışa açık, hoşgörülü aynı zamanda evrensel değerleri hazmeden, bilgi toplumunun çağdaş insanı olma becerisini hedeflemiş olmak gayesine yönelmiş bireylerin, bizlerin çocukları olması, hem bizim hem de ülkemizin kalkınması açısından ciddi bir zorunluluk.
      İşte bu yolu döşeyen temel unsur olan eğitim; günlük yaşamın pratiklerine cevap veren, üniversite kapılarına yığılan hatta üniversite bitirdikten sonra bile işsizler ordusuna eleman yetiştiren bir yapılanmadan mutlaka arındırabilmeli, sürekli gelişen ve değişen günümüz koşullarında. 
      Bu arındırmayı yaparken değişime açık olan kapısını sürekli aktif tutmak, teknolojik gelişmeleri takip ederek çağdaş gereksinimleri karşılayabilecek beyin yapılarına sahip sadece bireyler değil, daha çok kişi ve insan olma özelliklerine taşıyan çocuklar yetiştirebilme göz ardı edilmemeli.
      Bilime inanan ve şüphe eden beyinlerin araştırmacı özellikleriyle tek tip standart insan profilinden farklı, fikri ve vicdanı hür, kişiliği gelişmiş geleceğin yetişkinlerine, bu ülkenin ciddi bir şekilde ihtiyacı olduğu tartışılmaz bir gerçek.
       Tabi ki bu insanları yetiştirecek eğitim kadrosunun, ihtiyacı karşılayacak ve kendini yenileme azminde olan öğretmenlerin, özverili çabalarına ihtiyaç olduğu unutulmamalı.
      Bu yönde emek veren, gecesini gündüzüne katarak karınca misali çalışan tüm eğitimci arkadaşlara başarılar diliyorum.