17Aralık yolsuzluk-rüşvet depremi, siyasal-ekonomik fay hattında kırılmalara yol açtı. Ekonomiyi fay hatları üzerine inşa etmiş olan AK Parti Hükümeti, siyasi krizin tetiklemesiyle ortaya çıkan kırılmaların maliyetini işçi ve emekçilere fatura etmeye uğraşırken, mağrur-mağdur ikileminde siyaset sörfü yapmakta.
 
     AK Partisi, iç-dış düşman, lobi-fobi kumpası ve mili irade söylemiyle, “post-komplo” teorileri üreterek rüşvet-yolsuzluk sathından sıyrılmaya bakıyor. Siyasal iktidar, popülist söylemler üzerine inşa ettiği büyük ekonomi güzellemeleri, kriz olasılığı boy verince, yangını büyütmeden söndürme derdine düştüler.
 
    Yolsuzluk-rüşvet odaklı krizin, ekonominin kırılgan partnerlerini tetiklediğini söylemiştim. Ve tabi bu durumun krize kapı araladığını da söylemek yanlış olmaz. O vakit, sürecin ekonomiye yansımalarını gözden geçirelim. Akabinde bunun emekçilere nasıl yansıyacağına bakıp anlamaya çalışalım.
 
     İlk olarak, 11 yılda üç kat büyüyerek GSYH’sini on bin 822 dolara çıkarmış bir ekonomiden bahsettiğimizi unutmayalım. Başka bir deyişle, dünyanın 17. büyük ekonomisi ve G20 üyesi olan bir ülke.
 
     İşleyiş sırasını takip edersek, yüksek oranda da borcu ve cari açığa sahip olan ve sıcak para prizine bağımlı hale elmiş, bu sebeple kırılganlık riski yüksek bir ekonomi var elimizde.
 
     Dış borç miktarı 375 milyar doları buluyor. Ekim 2013-Ocak 2014 dönemi için vadesi gelecek dış borç miktarı 165 milyar dolar. (Bu borcun 133 milyar doları özel sektörün).
 
     İthalat-ihracat açığından kaynaklanan cari açık miktarı 89 milyar doları buluyor. Ki bu cari açık, gelişmekte olan ülkeler içinde en yüksek oran.
 
     Geçtiğimiz günlerde iktidar dalaşıyla orantılı uç veren yolsuzluk-rüşvet operasyonunun neden olduğu siyasi kriz ve FED’in tahvil alımlarında 10 milyar dolar kısmaya gitmesi, doların tavan yapmasına, sıcak paranın ülkeden çıkmasına/kaçmasına ve enflasyonun %7,4′e kadar çıkmasına neden oldu. Yani, dış borçlar dolar bazlı olduğu için katlandı, sıcak para çekildiği için kaynak sıkıntısı baş gösterdi. Tabi bu durum, enflasyonun yükselmesine, maliyet artışına (ÜFE ve TÜFE’deki yükselişe) ve tüketici fiyatlarının zamlanmasına vesile oldu.
 
      Hükümetin ilk yaptığı, iç tüketimi kısma, buradan tasarruf elde etme politikası oldu. Aslına bakılırsa, bir süredir kredi kartları kullanımını sınırlayarak bu politikayı hayata geçirmeye çalışıyordu. Tedbirler bunlarla sınırlı değil tabi. Çünkü ikinci adım zam-vergi soygunuydu. Nitekim hükümet, 2014 yılı için ÖTV ve KDV’den 190 milyar liralık gelir hesabı yapıyordu. Demek ki, fay hatlarının onarımı, emekçilerin cebinden çıkarılarak yapılacak. Böylece, yolsuzluk-rüşvetin maliyeti onlara ödetilmiş olacak.
 
      Biliyorsunuz, yeni yılın ilk sürprizi akaryakıt, pasaport, ehliyet, aile cüzdanı, ÖTV, damga vergisi, KDV, konutlara ait temizlik vergisi, su tüketimi ile harçlara yüzde 2,3 ile 3,3 arasında yapılan zamlar oldu. Yine sigara, alkol vb. tüketim ihtiyaçları da zamdan payını aldı.
 
     Yukarıda, kredi kartlarının kullanımında kısıtlanmaya gidileceğini belirtmiştim. Bu durumun ortaya çıkaracağı sorunları birkaç cümleyle açarsak; işçi-emekçilerin ücretleri geçinmelerine yetmediğinden kredi kartları üzerinden “taksitli borçlarla” hiç değilse ayı çevirmeye çabalıyorlardı. Şimdi bu “olanak” kesilince, borç sıkışması (geri ödeme sorunu) geçim derdini daha ciddi bir sorun haline getirecek. Hoş, söylediğim kredi kartı aracılığıyla emekçilerin sömürüsü sürsün değil, tersine çarkın dişlileri yine emekçileri öğütecek, maksadım bundan ibaret.
 
     Söyleyeceklerim daha bitmedi. Ayakkabı kutusuna dolan paralar nasıl ve hangi kaynaktan dolduruluyor gelin hep birlikte iz sürelim.
 
     Öncelikle milyonlarca emekçiyi açlık sınırının altında bir asgari ücretle çalışmaya mahkûm edeceksin. Sonra iğneden ipliğe her türlü hizmeti “piyasa” koşullarına terk edip otomatiğe bağladığın fiyat artışlarıyla vereceksin. Bitmedi elektrikten doğal gaza, akaryakıta, içtiğimiz suya varana dek her yıl artan oranda zam yapacaksın. Bitmedi dolaylı dolaysız vergi yoluyla soyup soğana çevireceksin. Yer altı ve yer üstü doğal kaynaklarımızı bir br özelleştirme adı altında yağmalatacaksın, dereleri tepeleri taşınır taşınmaz her şeyleri pazarlayacaksın ki 11 yıldır yapıla gelen tam da budur ancak ve ancak o zaman ayakkabı kutularından paralar taşar.
     Yolsuzluk ve rüşvetle ayakkabı kutularına atılan milyon dolarların, avroların ortaya saçılması, özcesi fillerin tepişmesi şimdiden enflasyon aracılığıyla emekçinin asgari ücretini kemirdi, iç etti. Akabinde, zam-vergi soygunuyla kaşık-kepçe arasında ücretler “götürüldü.”       
    Ne diyeyim, asgari yaşam-ölüm sınırında tutulan işçi ve emekçiler, kendi kaderlerini değiştirmeye “mahkum” görünüyor. Başka çare öneren varsa beri gelsin!
 
    Yok mu? O vakit “durmak yokmücadeleye devam.