Rahmetli Şair Gülten Akın’ın “kestim kara saçlarımı “diye bir şiiri vardır. O kara saçların gerçek öyküsü yanı başımızda bir hüzün destanı olarak yazılıp durmaktadır. bizim Bastana , Lavsan köylerimizde hala bazı  kızlarımız ve kadınlarımız bin bir emekle büyüttükleri saçlarını satıp evin geçimine bir nebze olsun katkı sağlamaya çalışmaktadırlar.
 
Evet, Niğde’mizin köylerinden genç kızların saçlarını kesip sattığını ve bu saçlardan peruk yapıldığını çoğumuz bilmez. Saç tüccarları gelip köylerden topladıkları saçları doğal saçtan peruk yapan yerlere satarlar. Bu ticaret tamamen maddi imkânsızlıklardan dolayı gerçekleşen bir ticarettir. Yoksa hiç kimse durduk yere saçlarını kesip satmak istemez.
Çocuğuna harçlık verebilmek için evin biten tüpünü değiştirmek için veya yol parası için beline kadar uzanmış simsiyah saçlarını satan bir kadının duygularını anlayıp anlatacak kelimelere henüz sahip değilim. Fakat saçının bir teline dünyayı yakacağımız kadınlarımızın yoksulluk defterinde solmuş bir satır gibi yazılmalarını ne yazık ki gönlüme yediremiyorum. Yolumuza bir sırat gibi gerilen kıldan ince kılıçtan keskin bir dönemden geçiyoruz. Ne yazık ki çağdaş kapitalizm köydeki kadınlarımızın bile saçlarını bir meta haline dönüştürüp satmaktadır. Bu rüzgârın önünde durmak kendi kaleni korumak ve boyun bükmeden yaşamak gittikçe zorlaşmaktadır.
 
İlimizi üç beş tane zengini istisna tutarsak gerçekten fakirliğin derinden yaşandığı bir il olarak ele alabiliriz. Niğde’nin birçok köyünde insanlar geçinebilmek için gurbete çıkmak zorundadır. Türkiye’nin neresine gidersek gidelim bir Niğdeli hurdacıyla bir Niğdeli zerzevatçı veya dondurmacıyla karşılaşmamız mümkündür. Tüm bu insanlar memleketlerini sırf geçinebilmek için terk etmişlerdir. Kendisi gurbete çıkamayan kadınlarımızın ve kızlarımızın ise bir daha geri dönmemek üzere saçları gurbete çıkmaktadır.
 
Ne yazık ki Anadolu’nun küçük şehirlerinde kendinden başka kimseyi istemeyen yol almak isteyenlerin yolunu kesen kendinden başka kimseyi sevmeyen insanların varlığı dikkat çekmektedir.  Eğer bu memleketler istenilen düzeyde gelişmiyorsa sırf bu bencilliğimiz yüzünden gelişmemektedir. Bazı insanlarımızda ki küçük olsun benim olsun mantığı ve ateşten daha yakıcı hasetlik hastalığı yüzünden Niğde’nin köyleri birer birer boşalmakta insanlarımız gurbetin yolunu tutmaktadırlar. Nüfus artış hızı fazla olmasına rağmen verilen göç hızına yetişemeyen genel il nüfusu yerinde saymaya devam etmektedir.
 
Beline kadar uzanmış kapkara saçlarını satan bir kızımızın aynanın karşısında ki mahzun duruşunu hangi ressam hangi şair hangi romancı anlatabilir. Niğde kaderi hep gurbetle yoğrulmuş bir il olarak Anadolu’nun ortasında nice adı konmamış hüzne ev sahipliği yaparken büyükşehirlerin umursamaz caddelerinde peruklu bir kadının başında Niğdeli bir kızımızın yoksulluktan dolayı satmak zorunda olduğu saçları savrulmaktadır.
 
Sözlerimizi burada bitirirken şiirle açtığımız yazıyı yine şiirle tamamlayalım ve rahmetli şair Hayati Vasfi Taşyürek’ten bir dörtlük sunalım…
 
“Söküp atılmıyor bende mi kusur?
Doğarken kök salmış öze saçların.
Bir kara sevda ki ya büyü ya sır,
Sığmıyor kaleme, söze saçların.”