Zenginlerin siyaset tarzının simgeleştiği AK Partisinin siyaset söylemi, istismar üzerine oturmuş görünüyor. Dün siyaset tarzının merkezine “mağduriyet”, “mazlum”u oynamayı koyuyorlardı, bugün halkın duygularının ve inançlarının istismarını koyuyor. C H P ile polemiğinde din istismarını, MHP ile polemiğinde ahlak polisliğini öne çıkararak oy avcılığı yapıyor.
 
Sayın Kılıçdaroğlu'nun Alevi olmasını topluma sanki bir suçmuş gibi göstermeye çalışıyor. “Abdest almasını bile bilmiyor” mealinde konuşarak, Sünni seçmen çoğunluğunun desteğini almaya çalışıyor. Kılıçdaroğlu'nun “Statükonun Allah'ı Ankara” sözünü, Alevi olduğu için “Allahsız, tanrı tanımaz” demeye getiriyor. Dinsel çoğunluğa, “Bakınız, bu dinsizlerin sözüne inanılmaz, arkasından gidilmez, abdest almazlar, bunların namazı kılınmaz” demek isteyerek, halkımızın dini duygularını okşuyor. Din üzerinden prim yapmaya ve oy toplamaya çalışıyor. Referandumda “Yargıyı Alevilerden temizleyeceğiz” diyerek halktan oy toplamanın epey işe yaradığını fark etmiş olmalı AK Parti kurmayları.
 
Tabi seçim stratejisinin odağına MHP'nin baraj altında bırakılmasını yerleştirmiş görünüyor. AK Partisi, Genel Başkanı ve Başbakan Sayın Erdoğan şöyle ifade ediyor. “Yahu, kendi eşiyle bir şey oluyor da mı özel oluyor? Kendi eşiyle değil yahu. Bu özel değil. Bu genel, genel!” diye ifade ederek, kaset olayında adı geçen M H P’li milletvekillerin yaptıklarının bireysel olmadığını öne çıkarıyor. Aslında, “MHP'nin ahlaksızlar partisi” olduğunu anlatmak için yine halkın dini duygularına başvuruyor. “Bu tür ahlaki olmayan konulara, gayri meşru olaylara, “Özelidir'”, “Özel hayata müdahaledir” demeyi, halkının yüzde 99'u Müslüman olan toplumun ahlaki değerlerine ters yaklaşım olarak bulduğunu” belirtiyor.


MHP ile ilgili dört kaset internet üzerinden piyasaya sürüldü. Seçimler daha baştan bel altı savaşlarına dönüştü. Zenginlerin siyasi mücadelesinin bizatihi kendisi kapitalizmin ve siyasetinin ne olduğuna dair net bilgiler veriyor. Ses veya görüntülü kasetlerin AK Partisi kontrolündeki istihbarat ve polis merkezleri tarafından hala açığa çıkartılmaması ve yarattığı sonuçlar açısından AK Partisinin ekmeğine yağ sürmesi gerçekliği AK Partisini olağan şüphelilerin en başına taşıyor. Bu, Türkiye siyasetine yeni düzen verme amaçlı emperyalist merkezlerin, özellikle ABD emperyalizminin seçimlere doğrudan müdahalesinin bir parçasıdır.
 
Bilindiği gibi CHP'ye ayar vermek için Sayın Baykal'ın kasetini piyasaya sürdüler. CHP'de “eski klikleri” tasfiye ederek emperyalizmin yeni dönem ihtiyaçlarına uygun “Liberalsol” söylemleri öne çıkaran kadroları yerleştirdiler.


Ve fakat biz emekçiler için asıl sorun nedir?
 
Propaganda ve ajitasyonda zenginlerin sistem partilerinin nelerden medet umar hale geldiğinin teşhiri önemlidir. Kapitalist zenginlik kirlenmiştir, kapitalist düzen kirlenmiştir. Onunla birlikte zenginlerin siyaseti ve partileri de kirlenmiştir.
 
          Zenginlerin siyasetinin emekçi  halka vereceği bir şey kalmamıştır. Vaatler havada uçuşuyor. İnandırıcılığı daha fazla zayıflıyor. Seçimlerin emekçi halkın rızasının yeniden örgütlenmesi ve güven tazelenmesi olarak değerlendirmek için yapılması gerçeğine karşın, deyim yerindeyse zenzinlerin politik tükenişinin koşullarını da kendi elleriyle yaratıyor. Bu nedenle kitlelerin ilgi duyabileceği, bir kısmı üzerinde de tepki yaratacak malzemeleri piyasaya sürüyorlar. Malzemeler de doğal olarak kendisi gibi kirlidir.
 
            Kapitalist siyasete yeni biçim vermek için başka yol kalmamıştır. Kasetler, ABD merkezlerinin AK Partisini yeniden iktidar yapma hedefinin bir parçası olduğu emekçiler açısından gün gibi ortadadır.. Bilindiği gibi emperyalistler, New York Time'da AK Partisini yeniden iktidar yapma arzularını dile getirmişlerdi. Bu da dikkatleri kaset sorunu üzerinde yoğunlaştırarak MHP'nin baraj altına itilmesi, böylece AK Partisinin  oy oranını ve parlamentoda milletvekili sayısını artırarak yeniden kesintisiz emperyalistlerin hizmetine devam etmesidir. AK partisinin MHP'yi hedef tahtasına yerleştirmesi tesadüf değil. Tamamen emperyal merkezli planların bir parçasıdır. Emekçi halkın kirliliğe ve yozlaşmaya karşı tepkilerini arkalamak istiyor. Gerçekte ise bu politika biçimi AK Partisinin siyaset tarzının kasetler kadar gayri ahlaki olduğunu gösteriyor. Bu gün AK Partisini kullanan aynı emperyal çevrelerin yarın aynı yöntemlerle AK Partisini süpürmeyeceğinin garantisi yoktur.
 

             Biz emekçiler için bir diğer husus, telefonların, evlerin dinlendiği gerçeğinin teşhir edilmesidir. Türkiye'de söz, eylem ve örgütlenme özgürlüğünün olmayışı. Haberleşme ve iletişim özgürlüğünün ayaklar altına alınmasıdır. Zenginlerin, AK Partisinin “ahlaki” sınırları yanında özgürlük sınırlarını göstermesi bakımından da anlamlıdır bu gelişmeler.
 
           Ne kapitalist sistemin nede siyasi aktörlerinin biz emekçilere vereceği hiç bir şey kalmamıştır. İnat ve ısrarla en geniş kamuoyuna bu gerçeklik anlatılmalıdır.
 




- - - - -