Komşularımızla iyi geçinip, sorunları diyalog yolu ile çözmek gerekir. Türk Milletinin tarihi geleneğinde bu vardır. Asıl tehlike, içimizdeki işbirlikçilerin dış düşmanlara karşı hazırladığı kolaylıklardır. Aslında buna meydan vermemeliyiz. Bizim milli politikamız bu olmalıdır. Bakınız, Siyonizm’in hazırladığı haritada, Türkiye’nin parçalanması için konulmuş sinsi bir plan vardır. Burada Sünni, Alevi, Arap’ı, Kürt’ü, Laz’ı, Hıristiyan’ı, Türkiye’ye karşı tahrik içermektedir. Doğuda kargaşa çıkarma hazırlıkları yapılıyor. Yıllarca bu tehlike devam ede gelmektedir.
 Balkanlarda, Asya’da, Avrupa’da birçok devlet böyle parçalanmadı mı? Hani yenidünya düzeninde topraklar işgal edilmeyecekti? Malum devletler senaryolar yazıyorlar, ortaya sürüp seyrediyorlar. Bizde seyrediyoruz. Türkiye’de sürekli toprak satın alıyorlar. Neden acaba? Azınlıklar kışkırtılıyor, PKK resmen destek görüyor. İsrail Filistin topraklarına girip Lübnan’ı işgal ediyor. Biz Cudi Dağındaki PKK yuvasına müdahale edemiyoruz.
Bütün dünya bunu biliyor, bunun adı PETROL SAVAŞIDIR. Dünyada Petrol rezervleri sonsuz değildir. Bunun ömrü, azami olarak 100 yıldır. Bu sürenin önemli bir kısmı geçmiştir.
Irak’ın işgali, ardından İsrail’in Lübnan’ı vurması, Suriye, Iran, Libya, Mısır ve adım adım Anadolu topraklarına sıra gelecek. Çünkü Türkiye’de BORAKS ya da BOR madeni, 280 endüstri dalında kullanılmaktadır. Beyaz eşyanın ana maddesi Bor’dur. Uzay sanayi, Cam sanayi, füze yakıtlarında, görünmez uçak yapımında, bu madenin önemli bir yeri vardır. Toryum madeninin rezerv olarak 900 bin tonu Türkiye’de bulunmakta, 300 bin tonu Hindistan’da, 50 bin tonu Bulgaristan’da, geriye kalan çok az kısmı diğer ülkelerde bulunmaktadır. Geleceğin önemli enerji kaynağı Uranyum ve Toryum olduğundan Türkiye kıskaç altına alınmak istenmektedir.
 Apo gerçeği ortada duruyor. Onun kuyruğu yağlandı, rahatlığına diyecek yok. Geçen hükümetler ABD’nin isteklerine yeşil ışık yakmadığı için erken seçime götürüldü.
Ülke toprakları hızla yabancılara peşkeş çekilmekte, onlara mülk edinme yasaları çıkarılıştır.
Elbette ki çözümsüzlük, çözüm değildir. Önce Cumhurbaşkanı’nı tek dereceli, iki turlu olarak halk seçmeli, meclis daraltılmış seçim sistemini getirmeli, vatandaşa tercih hakkı tanınmalıdır.
 Dar bölge seçim kanunu, aşiretçiliği yeniden gündeme getirir. Ama daraltılmış geniş bölge seçimleri daha demokratik bir seçim sistemidir ve bu hayata geçirilmelidir. Bunun zıttı haksızlık getirir. Hakkâri’de 5000 oyla bir milletvekili seçilirken, İstanbul’sa 50 000 kişiye bir milletvekili düşmektedir. Bu da siyasetin kalitesini düşürmektedir.
Siyasette dik duruş önemlidir.  Bu tehlikeler dün de vardı, bu günde devam etmektedir. O günden bugüne ne değişti?
Halka tepeden bakanların yatağına girenler, bunun sonucuna da katlanırlar. Millete takıya yapanlar, kirli işlerle uğraşanlar, boyalı basın bu gidişattan zevk alıyorlar. “El atına binen tez iner”.
 Türkiye’nin geleceği istikrarlı, sağlam temeller üzerinde kurulan hükümetlere bağlıdır.