Geçtiğimiz 28 Şubatta İtalya’nın başkenti Roma da 11 ülkenin katılımıyla gerçekleşen “Suriye’nin Dostları Toplantısı” evvel emirde Suriye’nin dostlarının Roma da ne işi var? Sorusunu akla getirdi.
 
        Toplantıya ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Türkiye, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Ürdün ve Suudi Arabistan temsilcileri İtalya’nın ev sahipliğinde katıldı. Ülkemiz adına Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun katıldığı toplantıda, emperyalistlerin desteğindeki Suriyeli “muhalifler” de yer aldı.
 
      “Suriye’nin Dostları” olduklarını iddia eden bu tip güç odaklarının, olaylar karşısında aldıkları tutum, Suriye halklarının ödedikleri bedeli daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramadığı gerçekliği orta yerde durur iken, Roma toplantısında alınan kararlar da, ödenen bedellerin daha da ağırlaşacağı bir süreci işaret etmektedir.
 
       ABD emperyalizminin başını çektiği bu yıkıcı ve kan dökücü oluşum, Suriye’de devam eden iç savaşın daha da derinleştirilmesinden yana olduğunu yeniden teyit etmesi nasıl bir “dost” olduğunun göstergesidir.
 
       Rusya’nın diyalog yoluyla savaşı sona erdirme girişimlerini yoğunlaştırdığı bir dönemde, muhalifleri yeni silahlarla donatma kararının alınması, çatışmaların daha da şiddetlenmesinden başka bir sonuç yaratmayacağı aşikârdır. Bu da, ülkemiz yöneticileri başta olmak üzere, Roma toplantısına katılan diğer 11 ülke yöneticilerinin hegemonik emellerine ulaşabilmek için Suriye halklarının kanını akıtmaya devam etmeye kararlı olduklarını işaret ediyor.
 
      Suriye muhalefetine acilen 60 milyon dolar yardım yapacağını ilan eden ABD, Özgür Suriye Ordusu’na (ÖSO) zırhlı araçlar dâhil yeni ağır silahlar vaat eden AB, emperyalistlerin Suriye halkının dostu değil düşmanı olduğunu kanıtlamaktadır. Zira Suriye’yi enkaza çeviren, milyonlarca insanın yerinden yurdundan eden, on binlerin hayatına malolan bir savaşı körüklemek, ancak Suriye halklarının düşmanlarının işi olabilir. Ülkemizin başından beri ittifak içerisinde olduğu Katar-Suudi Arabistan ikilisinin de savaşı körüklemek için özel bir çaba sarf ettiklerini unutmamak gerekiyor. Bu Esed karşıtı üçlü koalisyon, olaylar başladığı andan itibaren çatışmalara aktif taraf olmuş ve Suriye’de yaşanan iç savaşın birinci dereceden sponsorları arasında yer almıştır.
 
       Emperyalizmin güdümündeki muhalefeti silahlandırmak, sonra Suriye halkının meşru temsilcisi ilan etmek,Esed yönetiminin çekildiği bölgelere “geçici hükümet” kurmak vb.. Tüm bunlar, Suriye halklarının iki yıldır ödedikleri bedeli daha da ağırlaştırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Yaptıkları her destek ve müdahaleye “Baas rejiminin halkı katlettiği” söylemine dayandırmaları ise, “yalan ne kadar büyükse inandırması o kadar kolay olur” mantığının günümüz versiyonudur. Eğer bu güçler Suriye’de akan kanın durmasını isteselerdi, Rusya’nın ve İran’ın önerdiği savaştan çıkış planına destek verirlerdi.
 
       Roma toplantısına katılan Baas muhaliflerinden Suriye Ulusal Koalisyonu (SUK) temsilcileri, “devrimin zafere ulaşması için”, “Suriye Dosaları”ndan para, silah ve lojistik destek dilendiklerini ibretle izledik. Siyasal literatüre “emperyalistlerin dolarları ve bağışladıkları silahlarla devrim yapmak” gibi ucube bir katkı sunan SUK ve onun uzantıları, Ortadoğu’da başta ABD olmak üzere emperyalist güçlerin tetikçisi konumuna düşmüştür.
 
       Bu muhalefetin en bariz isimlerinden biri olan ve Roma toplantısında öne çıkan Şeyh Muaz el Hatip, kısa süre önce, akan kanın durması için Baas yönetimiyle görüşmeye hazır olduğunu açıklamış, ancak hemen ardından çark etmişti. Roma’da “İslami savaşçı” olduklarını söyleyen bu Şeyh, Esed yönetimini yıkana kadar savaşacaklarını ilan etti.
 
       Hem emperyalistlerin tetikçiliğine soyunan hem “devrim” yapmaya çalıştıklarını iddia eden bu düşkün Suriye’li politikacıların tutumu, yıkıcı savaşın uzamasına hizmet etmekten başka bir işe yaramadığı artık görülmelidir. Esed yönetiminin zorbalığını emperyalizmin kucağında oturmanın gerekçesi sayan bu güçler, Suriye halklarının başındaki en büyük belalardan biri durumuna gelmiştir.
 
      Esed yönetimini yıkma umudunu yitiren bu gerici muhalif güçler, iktidarı ele yakın bir gelecekte geçiremeseler bile, emperyalistlerin ve Petro dolar şeyhleri ile birlikte hareket eden ülkemiz gibi destekçileri sayesinde Suriye deki iç savaşı uzun soluklu götüre bilirler.
 
      Uluslar arası savaş karşıtı kamuoyunun yakından bildiği 23 devletten ithal edilen kökten dinci “mücahit” sürüleri her geçen gün sivil halkı hedef alan kitlesel katliamlar gerçekleştirerek, durumu daha da vahim bir hale getirebilecek saldırılarına aldıkları cesaretle gün be gün devam ediyorlar. Roma toplantısını gerçekleştiren devletler, bu yıkıcı savaşı uzatmaya yarayacak kararlar alarak, başta Suriye halkı olmak üzere tüm orta doğu halklarına ve dünyaya dost mu düşman mı olduklarını net bir biçimde gösterdiler.