Geçtiğimiz hafta Milli Eğitim Bakanlığı sessiz sedasız “Performans Yönetim Sistemi” üzerine çalıştığı basına yansımıştı. Sendikam genel merkezinin pek de yerindeki karşı açıklaması dışında herhangi bir tepki görmemesi eğitim emekçilerine karşı gelişen tehlikenin yine eğitim emekçileri tarafından algılanmadığını göstergesi olması açısından da kayda değerdi.
           Gelelim MEB’in öğretmenlerin ve okul idarecilerinin denetimini daha etkin hale getirmek ve daha fazla alışabilmelerinin önünü açmak amacıyla elektronik ortamda kurulacak “Performans Yönetim Sistemi” üzerindeki çalışmasına.
Basından takip edebildiğim kadarıyla; 
          Projeye göre, ilköğretim ve ortaöğretimde okuyan öğrenciler ve velileri, öğretmenler ile okul yönetimi hakkında elektronik ortamda görüşlerini bildirebileceklerdir. Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığınca yürütülen çalışmaya göre, elektronik ortamda “Performans Yönetim Sistemi” adıyla bir sistem kurulmasının planlandığı anlaşılmaktadır.
        Öğrencilere ve velilere sisteme girmeleri için e-okul uygulamasında olduğu gibi bakanlıkça şifre verilecek ve şifreyle sisteme giren veli veya öğrenci, okulundaki öğretmen, okul müdürü ile ilgili değerlendirmeleri yanıtlayacaktır. 
        Veliler ve öğrenciler tarafından yapılacak değerlendirmelerin her yıl Mart-Nisan döneminde alınması planlanırken, bu görüşlerin sistem tarafından değerlendirilmesi ve analiz edilmesi öngörülmektedir. Performans Yönetim Sistemi’nden elde edilecek rapor ve sonuçların, görevde yükselme, atama ve yer değiştirme, yönetim ve denetim ile ilgili kararların alınmasında, eğitim planlaması ve politikalarının belirlenmesinde dikkate alınacak olması bakanlığın gerçek niyetini gözler önüne sermektedir.
       İlk bakışta okulların öğrenciler ve veliler tarafından denetleneceği, bunun da eğitimin daha sağlıklı işlemesi için gerekli olduğu gibi bir görüntü ortaya çıksa da sonuç bunun tam tersi olacağı kanaatindeyim.
      Öncelikle biz eğitim emekçilerinin kafasına takılan onlarca sorudan bir kaçı sendikam Genel Merkezimizce de belirtildiği gibi şunlardır.
    ‘—Öğrenci ve veli öğretmen ve yönetici denetimini hangi bilimsel kriterler üzerinden yapacaktır?
   —Öğretmenin öğrenci tarafından bir tür sınava tabi tutulması ve not ile değerlendirilmesi eğitim sürecindeki öğretmen-öğrenci ilişkisini nereye taşıyacaktır. Bu durum öğretmenin öğrenciyi değerlendirme sürecini olumsuz etkilemeyecek midir?
    —Aynı şekilde öğretmenin veli tarafından bir tür sınava tabi tutulması ve not ile değerlendirilmesi öğretmen-veli ilişkisini olumsuz etkilemeyecek midir?’
     Bu türden uygulamalarla öğretmen üzerindeki bu “Demoklesin Kılıcı” misali baskı ile birlikte mesleğini gerçek anlamda etik ilkeler üzerinden yürütebilmesi mümkün olabilecek midir?
      Evet, sorular daha da çoğaltılabilir. Bu sorularla yürüyecek bir sürecin çok sayıda olumsuz gelişmeyi beraberinde getireceği açıktır.
      Performans değerlendirmesi uygulamasında öğretmenlerin yaptıkları işin niteliğinden çok “yüksek performans” üzerinden bireysel değerlendirmeye tabi tutulması, herkesin birbirinin “rakibi” olduğunu düşüncesi kendiliğinden geliştirecektir. Bu uygulama ile ayrıca okullarda görev yapan eğitim emekçileri ile eğitimdeki çeşitli kademelerdeki yönetim organları (okul yönetimi, ilçe milli eğitim müdürlüğü, il milli eğitim müdürlüğü vb) ile ilişkilerde koşullandırılmış ve bağımlılık (yaranma, tabi olma) ilişkilerini geliştirecektir. Üstelik bu durum sadece bununla da sınırlı kalmayacak, öğrenci ve velilerin öğretmenleri değerlendirmesi ile daha da karmaşık hale gelecektir.
Eğitim Sen olarak “performans değerlendirmesi” bahanesiyle öğretmenleri öğrenciler ve velilerle karşı karşıya getirecek, öğrenciyi memnun edilecek müşteri, öğretmeni cevval satış görevlisi olarak gören piyasacı mantığı eğitim sürecinin her aşamasında meşrulaştıracak böylesi bir uygulamayı onaylamamız mümkün değildir.  Milli Eğitim Bakanlığı eğitim emekçilerine performans dayatması yaparak onları daha fazla çalıştırmaya kılıf hazırlamak yerine, öncelikle eğitimde yaşanan sorunlar karşısında neden kalıcı çözümler üretemediğini sorgulamalıdır. Bu nedenle Bakanlık, eğer faydalı bir şey yapmak istiyorsa eğitim emekçilerinin performansını denetlemeden önce kendi performansını bir denetlesin. En azından sınavlarda yaşanan ‘şaibeleri’ üzerine gitme iradesini göstersin.