İş cinayetlerinin “fıtrat” olarak sıradanlaştırıldığı, işverenin caydırıcı cezalarla çaptırılmadığı çalışma yaşamı koşullarının her türlü denetimsiz ve güvencesiz bir hal aldığı bir dönemi yaşıyoruz.
 
 Hal böyle olunca iş cinayetleri haberleri bir biri ardına gelmeye devam ediyor. Bu kez rezidans inşaatının asansöründe gerçekleşti toplu cinayet. Soma maden yazılarımda belirttiğim gibi bilinenin aksine en çok ölümlü “iş kazasının“ yaşandığı sektör inşaat sektörüdür.
 
 Türkiye’de savaşlardan, salgın hastalıklardan daha çok insan iş cinayetlerinde yaşamını yitiriyor. Her sabah yeni bir iş cinayeti ile uyanıyoruz. En son Mecidiyeköy'de, Torunlar GYO tarafından yapılan rezidans inşaatında, işçilerin kullandığı asansörün 22. kattan yere çakılması nedeniyle, 10 işçi yaşamını yitirdi. Daha birkaç ay önce, Nisan ayında aynı inşaatta bir işçi hayatını kaybetmişti. 
 
 Torunlar GYO’nun sahibi, AK Partisnin kongrelerinde boy gösteren Aziz Torun. Torunlar GYO, 19 Ağustos’ta, 2014 yılının ilk altı ayında, geçen yılın aynı dönemine göre net karını yüzde 96,5 oranında artırarak 271 milyon TL kar ettiğini açıklamıştı. Torunlar GYO, altı aylık karını neredeyse yüzde 100 artırırken, işyerindeki koğuşlar, tuvaletler, banyolar gayri insani durumda, iş güvenliği ise yok. Yani ciroları yüzde binler seviyesine, karları ise yüzde yüzler seviyesinde çıkarmanın sihirli formülü yukarıdaki tabloda saklı.
 
 Ülkemiz iş cinayetlerinde rekora koşuyor. Sadece Ağustos ayında 158 işçi hayatını yitirdi. Yılın ilk 8 ayında ise 1270 işçi ve emekçi aramızdan ayrıldı. Siyasal iktidarlar, büyük bir aymazlık içinde göz göre göre yaşanan işçi katliamlarını, adeta “cinayet filmi” izler gibi izliyor. Şimdi bir kez daha insanlık vicdanı soruyor.
 
İşçilerin kanı üzerinde yükselen gökdelenlerin, rezidansların, AVM’lerin, üçüncü köprü, üçüncü havaalanı gibi büyük inşaatların ihalelerindeki “kirli para” çarkını döndüren siyasal iktidar ve onun bakanları değil mi? 
 
İşçi ölümleri ve aşırı kar hırsı üzerine kurulu taşeron sisteminin, işçilere kölece çalışma koşullarını dayatan temel ekonomi politikalarının mimarı AK Partisi Hükümeti değil mi?

 Her iş cinayetinin arkasından “takdiri ilahi”, “bu işin fıtratında var” gibi sözlerle, işçi sağlığı ve iş güvenliğini hiçe sayan, gerekli önlemleri almayan AK Parti  Hükümeti değil mi?
 
 Grev gibi temel bir hakkı sürekli engelleyerek, işçileri sermaye karşısında mücadele edebilecek en önemli imkândan yoksun bırakan ve sermayenin keyfi uygulamalarına yol açan AK Parti Hükümeti değil mi?
 
 Evet, sorular bir biri ardına sıralanıp gidiyor. Lakin yanıtları sırça köşklerinde oturan sorumlu sorumsuzları yerinden alaşşa edemiyor. Örneğin işyerlerinde iş güvenliği ve işçi sağlığı konularında evrensel hukuk normlarına uygun yasal düzenlemeleri yapmayan, yeterli önlemleri almayan, işyerlerini düzgün denetlemeyen hükümet ve onun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı hala koltuğunda otura biliyor.
 
 Bakanlığı döneminde bunca iş cinayetine seyirci kalmış bir çalışma bakanı derhal istifa etmelidir. Başta Torunlar GYO’nun sahibi ve yöneticileri olmak üzere bütün sorumlular gecikmeksizin yargı önüne çıkarılması için gerekenler yapılmalıdır.
 
Emeğin emekçilerin, ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yok ve hor görülenlerin derdiyle hemhal olan yazar bir kardeşiniz olarak, yaşamını yitiren işçileri saygıyla anıyor, ailelerinin ve yakınlarının acılarını paylaşıyor, bu acıyı unutturacak başka toplu iş cinayetlerinin olmamasını temenni ediyorum. Başta partim HDP olmak üzere sendikaları, meslek örgütlerini ve demokratik kitle örgütlerini iş cinayetlerine karşı birleşik mücadeleye, işçi ölümlerine karşı insan onuruna yaraşır bir çalışma yaşamını savunmak için ülkenin her yerinde ortak tepki göstermeye çağırıyorum.