ABD sessizdi!..   Salı günü Hillary Clinton konuştu..  “Şimdi bu kabul edilemez vahşeti durdurma zamanı” dedi..
Çarşamba günü de Tayyip konuştu..
“Halkını düşman ve tehdit gören ayakta kalamaz, hele şiddet uygulayan hiçbir yönetim istikametini koruyamaz” ..
Salı günü ABD’li konuşunca Çarşamba günü de “Eş Başkan”a yol verilmiş oldu
Şöyle demiştik..
“Madem Orta Doğu’da liderliğin raconu gereği Hüsnü Mübarek’e çaktınız da sayın Başbakan; Libya’da katliam yapan Kaddafi’ye niye laf sarkıtmadınız?!!”
Kaddafi’nin hacetindeki boncuk nedir?!!
Ben arz edeyim:
Libya üzerinde ABD’nin, katliamlara karşı sessiz bir önceliği vardı!.. ABD konuşmadan  “Eş Başkan” konuşur mu?
Öyle oldu!..
Tebaa-cemaat, “Ula zındık, oradaki kardeşlerimizin hayatını tehlikeye atmamak için konuşmadı bizim değerli büyüğümüz de hade!..” diyerekten bize giydirip yüreğini soğutuyorsa da!..
İşin doğrusu benim dediğim gibidir..
Libya’da yüksek oktanlı iç gerginlik var..
Konunun gerginliğinin, orada bulunan Türk vatandaşları ile bir ilgisi, ilintisi yok.. Vatandaşlarımız ateşin ortasına düştükleri için tehlikedeler.. Halkın arasındalar.. Kaddafi, Hitler-Yahudi örneği Türkleri tek tek toplatıp imha kamplarına götürme emri vermedi ve veremez.. Had o safhaya varırsa Türkiye tepesine biner...
İşin doğrusu da şudur..
Libya’da hadise çıktığında Türkiye’yi yöneten Başbakan elbette ortalığa atılıp “Ey Kaddafi kendine gel, nedir lan bu yaptığın!?.. Çek git artık!!” falan gibisinden beyanatlar veremez.. Vermemelidir. Uluslararası diplomasi bunu gerektirir..
Türkiye bunu yapmamalıdır..
Libya’ya da... Mısır’a da!..
Dediğimiz, “Mısır’a atladın, Libya’ya sustun.! ABD ne istiyorsa öyle oluyor!!”
Açığa düşünce,  “Y-CHP Kemal’den” gol yiyince, “Oradaki kardeşlerimizi salimen tahliye için!!” falan işin “çevir kazı yanmasın!!” tarafıdır..
İşin özü ortada... BOP başlığı ile sinyali verilen proje adım adım ilerliyor.. Şu sıra, hedef ülkelerin son kullanma tarihi gelmiş, tepe işbirlikçileri yeniliyor.. Saltanata yapışmış olanlar direnince de “hadise” çıkıyor..
Kaddafi’nin geldiği noktayı yazmış ve şöyle demiştik: “Cümle âlem bilir ki; çadırının ABD jetleri tarafından bombalandığından beri(1986) Kaddafi sıkı bir Batı müttefikidir!.. Sağlam Amerikancıdır!.. (Düşürdüğü yolcu uçağı için yüklü bir kan parası da ödeyerek üzerindeki ambargoyu kırmış, diktatörlüğünü AB-ABD’ye tescil ettirmiştir!..)
Sözün özü Libya’nın petrolü Kaddafi üzerinden Batı’nın şirketlerine kote edildiğinden beri bu megaloman diktatör “iyi çocuk” kategorisinden değerlendirilmektedir!!”
İşte o “iyi çocuk” koltuğundan kaldırılmak istenince direniyor..
Kaddafi, Libya’yı ülkede aşiret ağalarına petrolden pay vererek elinde tutuyordu.. Bu aşiret reisleri dünya siyasetinde Kaddafi’yi öne süren ama petrolün zenginliğinden pay alan sisteme rıza gösteriyorlardı..
Kaddafi’nin yamacından gelen sinyallere bakılırsa, bazı aşiretler bir süredir Batılı gizli servislerle ittifaklar yaratmış durumda..
Libya’daki hadiselerin birdenbire ayyuka çıkabilmesinde bu ilişkilerin rolü büyük..
Kaddafi’nin ABD’ye öfkesi büyük!.. ABD’den kazık yediğine inanıyor ve çıldırıyor.. 2008’de dönemin Dışişleri Bakanı Rice ile buluştuğunda hidayete erdiğine inanmıştı.. Condoleezza Rice, Muammer Kaddafi ile Trablus’taki El-Aziziye Sarayı’nda buluşmuştu..
Kaddafi, ‘Afrikalı minik siyah kadınım’ diye hitap ettiği ve hayranlığını dile getirdiği Rice’ı, Libya ziyareti sırasında hediyeye boğmuştu..
Bizim “Eş Başkan” da “yol açık” diye Kaddafi ödülünü boynuna takıvermişti ama şimdi devran değişti..
Artık rahat rahat konuşabilir...