Levent Gültekin yazıları için https://www.diken.com.tr/author/levent/

CHP milletvekili Abdüllatif Şener, Halk TV’de, akla ziyan ifadeler eşliğinde CHP’den istifa ettiğini açıkladı.

Bunun üzerine sosyal medyada bir şok dalgası yayıldı ve beraberinde hakaret yağmuru başladı.

Adlarının önünde yazar, gazeteci, aydın, akademisyen sıfatı bulunan koca koca insanlar Şener’in açıklamalarını; ‘Eski İslamcıdan demokrat olmaz’, ‘Eski İslamcıdan adam olmaz’, ‘İslamcı her zaman İslamcıdır, değişmez benzeri sığ, düşünsel sefalet barındıran, ipe sapa gelmez tepkilerle yorumladı.

Karakter meselesi

Geçmişinde bir şekilde dindarlık, muhafazakarlık olan biri bir yanlış yaptığında ne yapıp edip o kişinin geçmişine hakaret etmeyi artık alışkanlık haline getirdiler.

Muharrem İnce onlara göre bir yanlış yaptığında ya da Mehmet Ali Çelebi, Hulki Cevizoğlu, Metin Feyzioğlu gibi Atatürkçü bilinen insanlar CHP’ye zehir zemberek sözler edip AK Parti’ye geçtiğinde, ‘Kemalistlerden adam olmaz, Kemalist her zaman Kemalist’tir’ demiyorlar.

Ya da ‘tek adam rejimi’nin mimarlığını yapan, AK Parti’nin yapıp ettiklerini bir İslamcıdan daha fazla savunan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın danışmanlığını yapan Mehmet Uçum, Cemil Ertem gibi eski sosyalistlerin yaptığına bakıp, ‘Eski solcudan adam olmaz’ demiyor, bu kimselerin yaptıklarını karakter zafiyeti olarak yorumluyorlar.

Esasında böyle yapmalılar.

Çünkü bir insanın ilkeli olup olmadığını belirleyen şey ideolojisi, inancı, etnik kökeni, mezhebi değil, kişiliği, karakteridir.

Biri ilkesizlik yapıyor, kişisel çıkarını her şeyin üstünde tutuyorsa sorunun kaynağı o insanın inancı, mezhebi, taşıdığı fikirler değil, karakteri, kişiliğidir.

Bu gerçeği artık ilkokul çağındaki çocuklar bile bilirken koca koca insanlar, yanlış yapan kişi dindar, muhafazakâr biriyse ne yapıp edip konuyu geçmişine, inancına bağlıyor.

Bu nefretlerini de ‘siyasal İslamcı’ diye uydurdukları bir tabir üzerinden dışa vuruyorlar.

Mesela Mansur Yavaş 100 tane doğru iş yapsın, bir yanlış yaptığında ‘Ne de olsa eski ülkücü’ diyerek Yavaş’a ve geçmişine hakaret ediyorlar.

Kendilerine sormuyorlar

Abdüllatif Şener’in yaptığı bana göre de ilkesizlik.

Ama bu davranışını geçmişine, inancına bağlamak, en hafif tabirle yobazlıktır.

Toplumla bağ kurmayı bilmiyorlar.

Siyaset yapmayı öğrenemiyorlar.

Siyasi strateji nedir bilmiyorlar.

Slogan atmak, kavga etmek, insanların inancına, geçmişine hakaret etmek gibi ergen davranışlarını siyasi mücadele sanıyorlar.

Parti kurduklarında binde bir, binde 2 oy ancak alabiliyorlar.

CHP 40 yıldır yüzde 20 bandını aşamıyor.

Ülke her alanda ağır bir yıkım yaşadığı, İslamcıların, sağcıların elinde adeta cehenneme döndüğü halde CHP’nin oyunu bir milim artıramıyorlar.

Siyasette etkin olmak, seçimlerde başarı elde etmek için muhafazakâr, dindar, sağcı insanlara muhtaç hale geliyorlar.

Mesela Ankara’da eski bir ülkücü olmadan, Antalya’da eski bir sağcı, İstanbul’da eski bir sağcı, milliyetçi olmadan seçimi kazanamıyorlar.

Tek bir gün de dönüp, ‘Biz ne tür yanlışlar yapıyoruz ki insanlar bize, bizi temsil eden partilere oy vermiyor’ diye kendilerine sormuyorlar.

Bizden olsun çamurdan olsun ilkesizliği

En büyük sermayeleri mevcut iktidarın kötülükleri.

Bütün umutlarını İslamcıların iflasına, sağcıların yanlışlarına bağlamışlar.

Daha iyi bir Türkiye hayali kuramıyor, kursalar bile bunu topluma anlatmayı, savundukları değerlerle toplumu ikna etmeyi başaramıyorlar.

‘İslamcılar iflas etsin, ülke cehenneme dönsün, toplum onlardan bıkıp bize gelsin, musluğun başına biz geçelim’ anlayışından umut devşirmeyi siyaset yapmak zannediyorlar.

Savundukları değerleri benimseyip aralarına katılan insanlara ‘öteki’ muamelesi yapma hastalığından kurtulamıyorlar.

Erdoğan’ın ayrımcı politikalarından şikâyet edip ayrımcılığın alasını yapıyorlar.

Hem insanların değişmesini, dönüşmesini istiyorlar hem de değişenin değişimini kabul etmiyorlar.

Özgürlük, eşitlik, demokrasi, bütünlük, dostluk, kardeşlik naraları atıp bu değerlere aykırı ne kadar söz ve eylem varsa sergilemekten geri durmuyorlar.

Kimlik, mezhep, inanç ayrımı yapılmasın diye feveran ediyorlar ama aralarına katılan muhafazakâr, dindar geçmişe sahip insanların inancına, geçmişine hakaret etmeyi solculuk ya da Atatürkçülük sanıyorlar.

Tayyip Erdoğan’ı faşizmle suçlarken, ‘Gözünün üstünde kaşın var’ diyen herkesi adeta yok ediyorlar.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun toplumun farklı kesimlerine açılım çabalarını küçümseyip Abdüllatif Şener gibi yanlış yapan çıktığında, “Biz dememiş miydik bu insanları aranıza almayın” diyerek, bu kişilerin şahsi yanlışlarını bu dar görüşlerinin haklılığına delil gösteriyorlar.

Hakkındaki yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış Mustafa Sarıgül ve benzerlerini, Eren Erdem gibilerini içlerine sindiriyorlar ama CHP’nin savunduğu değerleri benimsemiş bir muhafazakarın partiye gelmesine tahammül edemiyorlar.

Bizden olsun çamurdan olsun ilkesizliğini ideolojik dirayet sanıyorlar.

Değişip yanlarına gelene de hakaret ediyorlar, onlara inanmayıp uzakta durana da.

Ülke kader seçimine giderken durumun önemini zerre umursamayıp benim de eleştirdiğim bazı yanlışlarını bahane ederek Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu gibi muhafazakâr siyasetçilere, ‘Eski İslamcıdan adam olmaz’ diyerek sürekli hakaret ettiler.  

Yanlarına gelen bir muhafazakârın bir yanlışı üzerinden geçmişine, inancına hakaret ettiklerinde, bu hakaretlerin muhafazakâr sıradan insanları da kendilerinden uzaklaştıracağı gerçeğini göremeyecek kadar siyasi körlük yaşıyorlar.

Sonra ağlamayın

Tam olarak ne istiyorlar, neyin mücadelesini veriyorlar belli değil.

Ülkenin değişmesi için toplumun değişmesi gerekiyor.

Hem değişenin değişimini kabul etmiyor hem de ülkeyi değiştirmek istiyoruz türküsünü söylemekten geri durmuyorlar.

Sakın toplumun farklı kesimleriyle diyalog kurmayın, insanların değişmesine, kendi mahallelerinden çıkmasına sakın müsaade etmeyin. Herkesi kendi mahallesine hapsetmeye devam edin.

Edin ama sonra da bu ülkede niye hep sağcılar iktidar oluyor diye de ağlamayın.

Bu ülkeyi el birliğiyle çürüttünüz

Diğer taraftan ‘Eski İslamcıdan adam olmaz’ diyerek kendilerini sütten çıkmış ak kaşık sanıyorlar.

Gören de İslamcılardan önce Türkiye güllük gülistanlık bir ülkeydi sanacak.

Kürtlere, Alevilere, dindarlara ayrımcılığın alası İslamcılardan önce de vardı.

Eski medya da şimdiki gibi bu ülkenin yüz karasıydı.

Patron çıkarını toplumun yararının önüne koyan, iş takipçiliğini, askerin borazanlığını gazetecilik sanan, iktidarlarla girdikleri kirli ilişkileri neticesinde toplumun sorunlarına kulak tıkayan bir çürümüş medya vardı.

Geçmişteki bu çürümenin sorumlusu olan ama şimdilerde demokratlık pozu veren kimi yazarların, gazetecilerin, aydınların bir kısmı eski solcu bir kısmı eski Atatürkçü bir kısmı eski sağcıydı.

Bu insanlara bakıp da eski solcudan, ‘Eski Atatürkçüden gazeteci, aydın olmaz’ demeyenler şimdilerde nerede bir muhafazakâr, sağ kökenli birini görse, ‘Eski İslamcıdan adam olmaz’‘Eski ülkücüden gazeteci olmaz’ gibi zihinsel sefaletin göstergesi laflar etmekten kendilerini alamıyor.

Geçmişte de medya ve siyaset kol kola Türkiye’yi soyup soğana çevirmişti.

Ayrımcılık, haksızlık, hukuksuzluk geçmişte de vardı.

İslamcılar iktidar olunca kendilerinden öncekilerden öğrendiklerinin aynısını hatta daha kötüsünü uyguladı.

Ama bu arkadaşlara sorsan ülkedeki bütün kötülüklerin kaynağı eski İslamcılar.

Halbuki bir tarafta siz, bir tarafta İslamcılar bu ilkesizliklerinizle, ayrımcılığı marifet sanan çağdışı anlayışlarınızla, bu dar görüşlülüğünüzle ülkeyi cehenneme çevirdiniz.

İnanç, mezhep, kimlik, yaşam tarzı ayrımcılığını el birliğiyle toplumun ruhuna işlediniz.

İnançlarımız, mezheplerimiz, kimliklerimiz sizlerin kişisel iktidar mücadelesinin birer malzemesine dönüştü.

Hem siz hem de İslamcılar, kendinizden olanı koruma dürtüsüyle bu ülkeyi el birliğiyle çürüttünüz.

Siz gerçek bir demokrat olmadan

Bu ülkede kimsenin geçmişine, mezhebine, inancına, yaşam tarzına bakmayan, ilkeli, dürüst, namuslu olmayı, ülke yararını her türlü kişisel çıkarın üstünde tutmayı amaç edinen milyonlarca insan bulunduğunun farkındayım.

İster AK Parti’li ister CHP’li ister başka bir partili olsun, ister Alevi, ister dindar, ister Atatürkçü, ister solcu, ister Türk ister Kürt olsun, hangi kimlikten, inançtan olursa olsun, toplumsal ve siyasi ilişkilerde bu tür değerleri değil, dürüstlüğü, yetkinliği, namuslu, haysiyetli, ahlaklı, demokrat olmayı esas alan milyonlar var bu ülkede.

Ben de kendimi bu milyonların kardeşi, evladı, yol arkadaşı olarak görüyorum.

Ne dar görüşlülüğü, ayrımcılığı ideolojik kararlılık zanneden sizlerdenim ne de cennete gitmek için insanların hayatını cehenneme çeviren İslamcılardan.

Ne dinin arkasına sığınıp ülkeye kötülük edenlerin yanındayım ne de kendi dar görüşlülüklerini, yobazlıklarını Atatürkçülükle, solculukla örtmeye çalışanların yanındayım.

Ülkenin değişmesini, demokrasinin, hukukun, eşitliğin işlerlik kazanmasını istiyorsanız sadece İslamcıların değil, sizin de değişmeniz gerekiyor.

Siz gerçek bir demokrat olmadan, ruhunuza işlemiş bu ayrımcılığı tedavi etmeden, insanların inancına, mezhebine bakarak bir kanaat sahibi olma sefaletinden kurtulmadan, ‘Çamurdan olsun ama bizden olsun’ anlayışını terk etmeden bu ülke düzelmeyecek.

Bilmem anlatabildim mi?