Memur-Sen ve Eğitim Bir Sen Niğde Şube Başkanı Celalettin Özüdoğru, dershane ve gençlik konularının gündeme getirilmesini önemli bulduğunu belirterek, “Tartışılma şeklini yanlış buluyorum. Bu ülkenin gençlik projesinde, demokratik gençliğe ve anne-baba istiyorsa, dindar bir gençliğe ihtiyaç var. Biz hala demokratik gençliğe ulaşamamışız, eğitim sistemi eleme usulü bir sistem, sınavlar amaç, hayata hazırlık yok. Anne ve babalar çocuklarını komşusunun çocuğundan daha fazla test çözmeye kurgulamış. Onun önünde bundan daha değerli bir şey yok” dedi.


 

Memur-Sen ve Eğitim Bir Sen Niğde Şube Başkanı Celalettin Özüdoğru şunları söyledi: “Devletin, 18 yaşını geçmiş insanların hangi evde kalacağına müdahale etme yetkisi olmadığını en iyi Sayın Başbakan bilir. Bu gençlik değerlerinden uzaklaşıyor, şu anda dünyada hala en iyi aile yapısına sahip milletiz. Batıya gidip bakın; bütçelerinin yüzde 40’nı, esrara, eroine bulaşmış gençleri tedavi etmek için kullanıyorlar. Bizler gençlerimizi hayatı anlayan, hayata hazırlayan, birey olmuş, düşünen beyinler olarak yetiştirmeliyiz. Onun için demokrat ve dindar gençliği önemseyelim. Nedir bizim gençlerin önüne koyduğumuz tablo: En kaliteli eğitim, sınavda en çok neti yaptıran eğitim. İyi meslek sahibi olmayı önceleyen ama iyi insan olmayı öteleyen bir eğitim sistemi var. Yetiştiren eğitim değil, yarıştıran eğitim var. Dershane sorunu eğitim sorununun sebebi değil sonucudur. Sistem rehabilite edilmelidir. O zaman sorun zaten kendiliğinden çözülmüş olur. Olaya bu açıdan bakıldığında dershaneler kapatılmamalı, kapanmalıdır. Her şeyi dershaneye borçluyuz yaklaşımı da mevcut öğretmenleri incitir. Konuyu doğru zeminde, doğru yaklaşımlarla tartışmak gerekir.”

 

Eğitimin üç temel sorunu olduğunu ifade eden Özüdoğru, sözlerini şöyle sürdürdü: “Birincisi sistem sorunudur. Devlet eleyen sistemden, hayata hazırlayan, doğuştan gelen yeteneklerin önünü açan ve birey olmayı ön plana çıkaracak bir sistem geliştirmelidir. İkincisi, öğretmen açığını gidermeli ve öğretmenin bölgeler arası eşit dağılımını sağlamalıdır. Oraya gidecek öğretmen bulamıyorsa pozitif ayrımcılık yapmalıdır. Bölgeler arası eşitliği sağlayan ve pozitif ayrımcılık sağlayan bir anlayış getirilmelidir. Sayın Milli Eğitim Bakanımız, ‘127 bin öğretmen açığı var ve 39 bin ücretli, vekil çalıştırıyoruz’ diyor. Öğretmenin ücretlisi, vekili olmaz. Hadi oldu diyelim; ücretli ve vekil öğretmeni düştüğünüzde hala 88 bin öğretmen açığı varsa bizim dershanelerden önce konuşacağımız şeyler var demektir. Eğitim en önemli konu ise, öğretmen bu işin başıdır. Eğitimde imkân ve fırsat eşitliği için kadrolu öğretmen atanmalı, öğretmensiz sınıf ve okul kalmamalıdır. Üçüncüsü, değerler eğitimi vermek. Devletin okulunu diploma doldurma yeri olmaktan çıkarıp, eğitimin verildiği yere dönüştürürsek, öğretmeni diploma doldurma memuru olmaktan çıkarıp öğrencileri hayata hazırlayan inşacı, öğrencilere rehber haline getirdikten sonra dershaneler konusunu tartışmalıyız.’’

 

Editör: TE Bilişim