Bakanlığı işletmeci edasıyla yöneten Ömer Dinçer  ve ekibinin, 2012-2013 eğitim-öğretim yılı başından itibaren tüm karşı çıkışlara rağmen resmen bir dayatma olarak hayata geçirdiği 4+4+4 düzenlemesinin ilk yıl uygulamalarının ardından bu düzenleme ilk gündeme geldiğinde yapılan uyarıların ne kadar doğru olduğu geçen bir yıl süresince apaçık ortaya çıktı. 
 
    Gün geçmiyor ki yeni bir aksaklık, yeni bir şikâyet konusu vuku bulamasın. Bu günlerde ülkemiz genelinde olduğu gibi ilimiz de de okulları bir yıl önceden Ortaokul, İlkokul olarak ayrışmasından kaynaklı ve elbette yeni İmam Hatip okullarına bina bulmak kaygısıyla yapılan düzenlemeler sonucu bünyesinde 1.2.3. ve 4. Sınıfları yeni kayıt almayacak şekilde muhteva eden ortaokullarda görev yapan sınıf öğretmenlerinin (ilimiz için belirtiyorum bu sınıf öğretmenlerinin en kıdemsizi 25 yıl kıdeme sahiptir) merkez de bulunan ilkokullarda norm kadro gereği yer bulamama haklı kaygılarından ötürü aldıkları sınıfları 4 ten beşe geçirmeden yani mezun edemeden çalıştıkları okullardan il içi tayin isteyerek ayrılmalarının oluşturacağı psikolojik travmalar şimdiden veli, öğrenci ve öğretmenlerimizi derinden etkilemektedir.
 
     Veliler haklı olarak öğrencilerinin alıştıkları, sevdikleri beraberce bilgi ürettikleri öğretmenlerinden ayrılmalarını istemiyor, öğretmenler norm kadro nedeniyle 2, 3 yıl sonrası merkezdeki ilkokullarda kadro bulamayacağı gerçekliğiyle karşılaşacağını bildiğinden şimdiden naklini istemekte haklı. Hoca Nasrettin deyişiyle “sende haklısın” durumu yaşanmakta. Ama 8-9-10 yaşında eğitim öğretim çağının başlangıcında öğretmen ve okul değiştirme travmasını yaşayacak olan öğrencilerin düşürüldükleri durum 4+4+4 uygulamasında ısrarcı olanların ne denli bilgisiz ve deneyimsiz odcuğunun göstergesidir.
 
     Eğitim Bilim insanlarının ve işine saygılı her eğitim emekçisinin ısrarla üzerinde durduğu okulöncesi çağdaki çocukların ilkokula gönderilmesinin telafisi zor sorunlar yaratacağı eleştirileri, bina ayırmakla sorunların bitirilemeyeceği eleştirileri, yeterli derslik üretmeden böylesi alel  acele planlama yapmadan yapılan bina ayrışmalarının daha çetrefil sorunlar çıkartacağı dillendirilmişken kafalarını kuma gömenler şimdilerde köşe bucak saklanıyorlar.
 
     Göreve başladıklarında “kasabanın yeni şerifi” gibi davranmaktan hiç çekinmeyen, okul ziyaretlerinde, yılsonu seminer toplantılarında öğretmenleri, okul müdürlerini, müdür yardımcılarını azarlayan, her şeyi ben bilirim havalarında “caka” satan yöneticiler bir yılını doldurmadan “yolcudur Abbas bağlasan durmaz” misali yeni görevlerine yelken açarken eğitimim hal-i pür meali eğitim bilimine emek ve gönül verenleri derin, derin düşündürmekte.
     Yeri gelmişken 11 yıllık Ak Partisi iktidarında kaç Milli Eğitim Bakanı değişti? Şehrimiz Niğde de kaç Milli Eğitim Müdürü veya Vekili gördü? Çetelesini tutan varsa beri gelsin! Maazallah Milli Eğitim Bakanlık koltuğu başta olmak üzere İl Milli Eğitim Müdürlüğü koltukları transit yolcu terminallerinin koltukları gibi işlev görmekte.
 
     Evet, MEB’in kendi yayınladığı raporlarda bile saklanmayan bir gerçeklik olarak 4+4+4 düzenlemesinde en fazla sorun 60-84 aylık  (birinci sınıf öğrencilerinin)  çocukların kobay olarak kullanılması durumudur. Şimdi bu çocuklar (öğrenciler) 2. Sınıfta başka bir öğretmen veya başka bir okulda olma halini yaşayacaklar. Her şeyden habersiz Eylül de okuluna gelecek çocuklar ya öğretmenlerini bulamayacak yâda okulunu! Sorarım reva mı bu çocuklara?
 
    Okullarda altyapı ve fiziki donanım eksikliklerinin ciddi sorun olmayı sürdürmesi, kalabalık sınıf ve derslik açığı sorununun çözülememesine, özellikle şehir merkezlerindeki okullarda süren okul dönüşümleri de eklendiğinde, önümüzdeki eğitim öğretim yılının çok daha büyük sorunlarla başlayacağını bugünden söylemek mümkündür. 
 
    Üzülerek belirmek isterim ki eğitimde 4+4+4 dayatmasının çocuklarımıza, velilere ve öğretmenlere yaşamlarının en zor günlerini yaşatıyor. Ve fakat tüm bu “yapboz tahtasına “ çevrilen eğitim sisteminin planlı ve bilinçli olarak eğitimin ticarileştirilmesine ve devlet okullarında eğitimin niteliğinin günden güne yok edilerek piyasa koşullarında hizmet veren özel okullara özendirme politikalarının olduğunu söylemeliyim.
 
    Eğitim biliminin en temel ilkelerini çiğneyerek 4+4+4 dayatmasını bütün eleştirilere kulaklarını tıkayarak hayata geçiren Milli Eğitim Bakanlığı ve “ustalık” döneminde atadıkları üst düzey yönetici ve Milli Eğitim Müdürleri eğitimdeki kaosun ve mevcut karanlık tablonun baş sorumluları olarak tarih sayfalarındaki yerlerini alırken, emekçi halklarımızın ortak vicdanında hak ettikleri cezayı da çoktan  almışlardır.