Paralel devlet kavramını ilkin, KCK operasyonları döneminde Başbakanımız KCK’yi nitelemek için kullandı. Sonra İmralı’yı ziyaret eden ilk BDP heyetine Abdullah Öcalan, Kürt sorununda çözümü engelleyen bir “paralel devlet”tenbahsetti. Nihayetinde bu kavram, Fethullah Gülen Cemaati’nin devlet içindeki örgütlü kadro gücünü anlatmak için yeniden kullanılır oldu.

        17 Aralık “Büyük Rüşvet” operasyonuyla birlikte “paralel devlet” kavramı abartısız, siyasal terminolojinin temel kavramı haline geldi. İnsan, kavramlarla düşünür. Gözlerimizin önünde cereyan eden devlet krizini “paralel devlet” kavramıyla düşünüp, onunla yorumlamamız, akışın yönü oluyor. Peki, bu kavram, siyasal gerçekliği açıklama gücüne sahip mi? Siyasal gerçekler bu kavramın kapsamına sığıyor mu? İzah etmeye çalışayım. Lakin serde öğretmenlik var. Öncelikle Geometri de “paralel” kavramanı izah edeyimki kavram kargaşasına düşmeyelim.

        “İki nokta arasındaki en kısa mesafe bir doğrudur” ve “iki paralel doğru sonsuza değin kesişmez” aksiyomları, Öklid geometrisinin (MÖ 300) ön kabulleri arasındadır. Paralel doğru, Öklid geometrisinin bir kavramıdır.

        Öklid geometrisi, modern geometrinin temelidir. Bugün liselerde okutulan geometri dersleri de Öklid’e dayanmaktadır. Modern matematik, ilkin Öklid’in iki boyutlu (en-boy) sonsuz düzlemine üçüncü boyutu (derinlik) ekleyerek, üç boyutlu uzayı böyle kavramıştır. Fakat sonra, gerçek uzayın Öklid geometrisiyle kavranamayacağı ortaya çıkmıştır. Öklid geometrisindeki “doğru çizgi-eğri çizgi” karşıtlığı da geometrinin gelişmesiyle aşılmıştır.   
    
        Önce 19. yüzyılda Gauss, Bolai ve Lobaçevski’nin geometri kuramları, sonra 20. yüzyılda Einstein’ın izafiyet kuramı, Öklid’in “kesişmez paralel doğrular” kavramını çürütmüştür.

       Nasıl mı? Öklid geometrisinde uzay, iki boyutlu bir düzlem olarak tanımlanır (en ve boy) ve bu iki yönde sonsuza kadar uzanır. Bunu temel alan üç boyutlu uzay tasavvuru da iki boyutlu uzaya üçüncü boyutun (derinliğin) eklenmesiyle ifade edilir. Bu uzayda da, yine iki boyutlu uzayın aksiyomları geçerli kabul edilir. Fakat Einstein’dan beri biliyoruz ki, gerçek uzay, orada bulunan kütle tarafından bükülür. Bunu, gergin bir çarşafın ortasına bırakılmış bilardo topu gibi düşünebiliriz. (Bu bükülmeyi yaratan, maddenin çekim ve ısı gibi hareketleridir.) Bu durumda, iki nokta arasındaki en kısa mesafe (Öklid’in aksiyomları gibi), bir doğru değil, bir eğridir. Örneğin, İstanbul-New York arasındaki direkt uçuşlarda en kısa mesafe, İngiltere üzerinden New York’a bağlanan kavistir. Uçaklar da hep bu rota üzerinden uçar. Oysa İstanbul ve New York neredeyse aynı paralel üzerindedir.
        Gerçek, yani “bükülmüş” uzay içinde, iki paralel doğrunun kesişmez olduğu söylenemez, aksine bunlar kesişirler. Hatta “paralel doğru” kavramı bile anlamsızlaşır.

       Özcesi, “paralel doğru” kavramına temel oluşturan Öklid geometrisi, hem yalnızca iki boyutlu bir düzlemde geçerli sayılabileceği gibi, üç boyutlu gerçek uzayı açıklayamadığı, hem de ondan türetilen Öklidyen uzay kavramı, maddenin çekim ve ısı gibi hareketlerini hesaba katmadığı için geçersizleşmiştir. Dolayısıyla, diyalektik bir düşüncenin gelişimine elvermez ve zihnimizi metafizik yöntemin sınırları içinde tutar. Yaşanan devlet krizinin çok katmanlı ve karmaşık yapısını çözümlemek içinse bize, diyalektik düşünce gereklidir. Birinci eldemiz dersimizden bu bab olsun.

        Devlet yapılanması içerisinde paralel kavramını ele alacak olursak; Devlet, bir sınıfın bir başka sınıfı baskı altına alma aracıdır. Devletten veya devlet oluşumlarından bahsedilen her yerde, akla hemen, hangi sınıfa ait olduğu sorusu gelir.

       Cemaat için yakıştırılan Paralel devlet kavramının temel bir zayıflığını sınıfsal izdüşümü oluşturmaktadır. Siyasi iktidarı oluşturan “koalisyonun” sınıfsal kökeni aynıdır. Yani karşımızda iki “paralel” devlet oluşumu yoktur. Aynı iktidar bloğu içinde örgütsel olarak sıkıca kaynaşmış, iç içe geçmiş Gülenci ve Erdoğancı kanatların, devlet içindeki en etkili konumları elde etmek ve rakibini ezmek için giriştiği bir çatışma vardır. Özcesi iktidar bloğunda bir çözülme ve iç çatışmaya tanık oluyoruz. (Bu çözülme ve çatışmanın, salt bu iki kuvvetle ilgili yanları olduğu gibi, TÜSİAD ve ABD’nin etkin desteğini yitirmiş olmalarıyla da belirleyici bir bağı vardır) Dersimizden ikinci elde miz de bu çıkarım olsun.

       Yaşanılan krizi anlamlandırmak için “Paralel devlet” kavramı ifadesini kullanmak ta yetersiz ve zayıftır. Sadece krizin bir tarafına dikkatleri odaklamakta, diğer tarafı görünmez kılmaktadır. İktidar bloğu içindeki çatışma iki yanlıdır.

        17 Aralık operasyonu söz konusu olduğunda, bunun gibi kapsamlı bir hamlenin tıpkı geçmişte “Ergenekon” operasyonlarında olduğu gibi, ABD’nin aktif-pratik desteğini gerektirdiği ortadadır. Paralel devlet kavramı, sorunu sadece Gülenci kadro ile açıklamaktadır. Oysa Gülenci kadronun ABD’nin devlet içindeki olanak ve imkânlarını etkince kullanımı söz konusudur. Dahası, iktidardan uzaklaştırılmış da olsalar, halen devlet içinde yaygınca varlığını sürdüren Kemalist kadrolarla da bir işbirliği söz konusudur.

        Nihayetinde “paralel devlet” kavramı, Siyasal İktidarın Erdoğan’cı kadrolarının yolsuzluk pisliğinin üstünü örtmeye çalışan pratiğini geri plana itmeyi sağlayan içi boş (gerçek uzay içinde de karşılığı olmayan) bir kavramdır. Bu dersimizin son çıkarımımız da bu olsun.İyi hafta sonları.Sağlıcakla kalın, paralele takılıp kalmayın.