Eti Bakır Samsun İşletmesi’nde yaklaşık 300 ton ağırlığındaki amonyak tankı kapağı monte edilirken işçilerin üzerine düştü. İlk belirlemelere göre, olayda 5 işçi hayatını kaybetti. Yaralanan 18 işçi hastaneye kaldırılırken, haber alınamayan 2 işçinin çöken kapağın altında kaldığı tahmin ediliyor. Kapağı kaldırma çalışması sürüyor.22 Kasım Perşembe günü saat 15 sularında gerçekleşen bu iş cinayeti yaygın medyanın bir iki kuruluşu dışında birinci sayfadan haber bile olamadı. Düzenin ölümlerimizi bile yok görme hali karakteristik özelliği olmaya devam ediyor.
 
     Birkaç yıl önce özelleştirilen ve Cengiz Holding'e satılan Samsun Eti Bakır'da ilk belirlemelere göre "tedbirsizlikten" meydana gelen iş cinayetinde beş işçi devrilen kapağın altında kalarak hayatını kaybetti. Emekçinin can vermesi ne kadarda kolay oluyor değil mi?
    İşçilerin hayatlarının sudan ucuz olduğu ülkemizde bununla bağlantılı olarak işçi sağlığı ve güvenliği için alınması gereken tedbirlerin alınamamasıyla geçen her gün onlarca işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetmeye devam ediyor.
 
     Tablo bu. Bu acı tablo karşısında insani üzüntünün anlamı nedir bilmiyorum.
Ölümlere rağmen bir şeyler söylemek çok zor. İçimim acıyor. Ölen işçi kardeşlerimin ailelerine başsağlığı ve yaralılara acil şifalar dilemek acımı, acımızı hafifletmiyor.
Denetimsizlik ve kamu yönetimsel denetimsizliğinin bizi hangi noktalara getirdiği bu acı deneyimle bir kez daha bilince çıkartıyoruz.
 
    Yıllardır haykırıyoruz. Ülkede kapitalizm vahşileştikçe iş cinayetleri artıyor diye.
Sorumlular bir türlü bulunamıyor. Tıpkı üç yıl önce Davutpaşa’daki patlama sonrasında olduğu gibi. Tıpkı Bursa  Kemalpaşa maden kazasında yaşandığı gibi. Tıpkı son Zonguldak maden kazasında olduğu gibi. Tıpkı Türkiye’de ortalama her gün üç işçinin ölümüne yol açan diğer “iş kazalarında” olduğu gibi!
 
      Unutmayınız ki OSTİM patlamalarından sonra da, bütün bu bilinmezlere karşın, patlamaların ardından devlet ortaya çıktı ve ölenlerin yakınlarının acılarına bile hürmet etmeden “OSTİM gözbebeğimizdir”, “buradaki modern gelişmeyi gölgelememeliyiz” gibi açıklamalarla kazaları ve sorumlularını savunmaya çalıştı.
 
      Hikaye hep aynı.Ve binlerce işçi bu izbe, havasız, yeterince aydınlatılmayan, hiçbir iş güvenliği önlemi alınmayan işyerlerinde, mevcut tehlikeler ve riskleri konusunda bilgilendirilmeden, gerekli eğitimler yapılmadan, ihtiyaçları olan koruyucu donanımlar kendilerine verilmeden, sigortasız, güvencesiz olarak istihdam edilmektedir.
Çalışanlar daha üzerinde işlem yaptıkları malzemenin ne olduğunu, kendi sağlık ve güvenliklerini nasıl etkilediğini dahi bilmeden çalıştırılmaktadırlar. Oysa kullandıkları kimyasalların Malzeme Güvenlik Bilgi Formları olmalı, bunları okuyabilip, kendilerini koruyabilmelidirler. Kullanılan üretim araçları standartlara uygun olmalı, işyerleri yangın ve patlama güvenliğine sahip olmalı, acil durum planları var olmalıydı.
 
      Şu soruları soruyorum ve herkeslerinde sormasını umut ediyorum.
 
-Çalışanların ne kadarı güvenli bir ortamda çalışmaktadır?
 
-Kaç işyerinde gerekli iş güvenliği tedbirleri alınıyor, kaçında şimdiye kadar bir denetim oldu?

-İşyerlerinde çalışanların hayatı büyük paralarla alınan iş tezgâhları kadar bile değerli değil midir?
 
      Bu soruların cevaplarını aslında hepimiz biliyoruz. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 77. maddesinde açık bir ifade vardır: “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmakla yükümlüdürler.” Bu Yasa ve Yönetmeliği yürütmek de Bakanlar Kurulu ve ilgili Bakanlıkların sorumluluğundadır.
 
      Hiç kimse Bakır İşletmelerinde yaşananları kazayla, kaderle açıklamaya çalışmasın.
İş cinayetleriyle ölüm, biz emekçiler için kader olamaz. Patlamalar kaza değil, açıkça iş cinayetidir. Ve bu iş cinayetlerinin ve emekçi kardeşlerimizin can kayıplarının sorumlusu, İşçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerini maliyet arttırıcı gereksiz bir harcama olarak gören, işçileri sağlıksız ve güvensiz ortamlarda ve koşullarda çalışmaya zorlayan kapitalist üretim tarzıdır.
 
     Bu sistemin efendileri bir bütün olarak zamanlarını emekçilerin sağlığını ve güvenliğini korumak, geliştirmek için kullanmak yerine işçi sağlığı ve iş güvenliği alanını piyasalaştırmak, özelleştirmek ve kendilerine yeni bir rant alanı açmak için kullanmayı tercih ederek kendi sınıf karakterine uygun hareket etmiştir. Biz emekçilerde tepkilerimizde sınıf karakterimize uygun davranırsak iş cinayetlerini durdurma yolunda büyük bir adım atmış oluruz.