Ayıplara bir karşılık arayın… Bakalım neleri ve  nasıl yerli yerine oturtabileceksiniz ?
Kirli siyasetin içerisinde yuvarlanan hırs sahiplerinin, nelere bulaştıklarını, hangi ayıplı işlere karıştıklarını, ne gibi günahlar işlediklerini elbet bir gün Cenab-ı ALLAH açığa çıkaracak ve iki yüzlüleri iç planlarıyla, bütün kusurlarıyla, peşlerinden sürüklendikleri zaaflarıyla öğreneceksiniz.
Materyalizmin bir parçası, kapitalizmin bir unsuru, emperyalizmin de bir maşası değilseniz, kendinizi gözden geçirin, önünüze getirilenlerden hiç etkilenmeden, dünyevî hiçbir şeyden çekinmeden, zulüm sahiplerinden korkmadan ALLAH’a sımsıkı bağlanın. ALLAH’a bağlı olan mazlumların çokluğu, onların saf kalplerle yaptıkları dualar zalimleri hüsrana uğratacak, sizi feraha ve felâha ulaştıracaktır.
 
 
Anayasa’nın 137. Maddesi :
 
«Kanunsuz Emir  : Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri, yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir; bu halde, emri yerine getiren sorumlu olmaz.  Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askeri hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır.»
 
AKP yöneticileri ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişi mevcut anayasaya sadakat sözü vererek ve bunu yeminle onaylayarak görev aldılar.
Türkiye Cumhuriyetinin verdiği imkanlarla tahsil yapıp, yine Türkiye Cumhuriyetinin verdiği imkanlarla milletvekili seçilip, tam anlamıyla millete vekillik yapmadıkları, anayasayı açık açık ihlâl ettikleri,  icraatlarıyla, itiraflarıyla  tescillenen AKP yöneticileri ve AKP milletvekilleri çok ciddi bir şekilde anayasal suç işlemektedirler.
 
Anayasaya  bağlı olacaklarına dair ettikleri yeminlere ve verdikleri sözlere de uymadılar
 
İmam-ı Gazzali’ye göre «sözünde durmak, söz vermek kadar kolay değildir. Üstelik sözünde durmamak nifak alâmetidir.»
 
«Mevcut anayasaya sadakat sözü verip mevcut anayasayı toptan değiştirme cüretleri bu ciddi ihlâllerden, anayasal suçlardan sadece biridir.» O zaman bu kişilere şöyle bir soru yöneltelim : Sizin verdiğiniz mevcut anayasaya sadakat sözünüze, anayasaya uyacağınıza dair yeminlerinize uymamanız bir anayasa suçu değil mi?  Evet bu çok ciddi bir anayasa suçu... Bu konuda yani yeni anayasa denilerek Anayasa ihlali ile yapılan toplantılara katılan AKP’ye destek olan muhalefet partileri milletvekilleri de AKP milletvekilleri gibi anayasal suç işlemektedirler.
 
Gazetelerin bir çoğu hile ile, devlet gücü kullanılarak AKP’nin kanunsuz icraatlarıyla iktidarın yayın organları haline getirilmiş;  onların tarafsız, objektif, ve doğru haber verme özellikleri yandaşlaştırılarak ortadan kaldırılmıştır. Haberleşme ve doğru bilgi alma  hürriyeti buna benzer baskılarla, tehditlerle, yandaşlar oluşturularak kısıtlanmış ve milletten gerçekler, hukuksuzluklar, yanlış kararlar, kanunsuz emirler, olaylar kaçırılmış, halkın bilgilenme hakları tamamen ortadan kaldırılmıştır.
 
AKP’li yöneticiler ya da yandaşlar dillerine de hâkim olamıyorlar!
 
¤  09.06.2011 tarihli CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan´ın "Bu kent leş gibi kokuyor" sözleriyle "İzmirli´ye hakaret ettiğini" iddia etmesinden zannedersem haberiniz vardır.
 
¤  Başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan’ın : «Toplumun gazını aldık», sözü Türk Milleti’ni ne denli aşağıladıklarının bir göstergesidir. Onlara sorun : Türk milleti gazı alınacak bir millet midir?
 
«Milliyetçilikle hesaplaşma zamanı geldi» gibi açıklamalar bir anayasa ihlâlidir!
 
Anayasa`nın 58. Maddesi’nin  Gençliğin Korunması konusundaki «Devlet, İstiklal ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılapları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.» hükmü koro halindeki itiraflarıyla, ihlâlleriyle, yaygınlaştırılarak çiğnendi, çiğneniyor, çiğnenecek!
 
Bakın :
 
¤  Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Ahmet Davutoğlu’nun sözlerine : «Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi.»  Milliyetçiliği dikkat çekmemek için başka bir ismiyle kullanıyor...
Türk Dil Kurumu Sözlüğündeki Milliyetçilik (Her ulusun kendine özgü kültür ve geleneklere bağlı kalıp kendi varlığını herşeyin üstünde tutarak yaşaması gereğine inanan görüş) anlamına gelen Ulusçulukla yani milliyetçilikle hesaplaşma hesabı ise ağır bir suç... Peygamberimiz (S.A.)’in «Vatan sevgisi imandandır» sözüne de ters düşen bu kişi nasıl Dışişleri Bakanlığı koltuğunda oturabilir diye bu ifadeyi ve sahibini manen sorgulamanız gerekmez mi?
 
Anayasa’nın «Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.» hükmü masum insanlara (vatanseverlere, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahraman mensuplarına) suçlu muamelesi yapılarak, yıpratılarak, aşağılanarak, cezalandırılarak, ölümlerine ya da hastalanmalarına sebep olunarak, teşhir edilerek,  çok ciddi bir şekilde çiğnenmiştir. Anayasa’nın kendilerine yetki vermediği konularda, ahlakî sınırları da aşarak, kaba, argo ve alçaltıcı, ağza alınmayacak ifadelerle hakaret etmekten de çekinmemişlerdir.
 
İmam-ı Gazzali’ye göre «şeytanın insanı sapıtmak için kullandığı en önemli âlet olan dile hâkim olmamak birçok kötü huylar ortaya çıkarır.»
 
Bu, dille, icraatla, kendilerine karşı olanları, eleştirenleri, hukuksuzluklarını, haksızlıklarını açığa çıkaranları, düşman ya da terörist ilan etme alışkanlıkları onları anayasal çizgiden ve dinî alanlardan da dışarıya çıkarmıştır. Bu sebeplerle ALLAH’tan (C.C.) uzaklaştıkça, anayasadan koptukça  milleti kucaklayıcılık ülküleri ortadan kalkmış, yandaşlar oluşturularak, yandaşlara hizmet eden yandaş olmayanları dışlayan bir yönetim anlayışı Türkiye Cumhuriyeti Devletinde hâkim kılınmıştır. AKP yöneticileri ya da onları harfiyen onaylayan ve tek bir eleştirileri görülmeyen AKP milletvekilleri ya da yandaşlar tarafından binlerce kez çok açık bir şekilde anayasal suçlar ve günahlar işlenmiştir.
 
AKP yöneticileri ve yandaşlar hukuksuzlukta çok ileriye gittiler çok!...
 
Anayasa’nın Madde 34. maddesi hükümlerinden «Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.» hükmü vatansever vatandaşlarimıza neden Türk bayrağı taşıdın sorgulamalarına kadar uzanan hukuk istismarlarıyla çiğnenilir hale geldi.
 
Hâlleriyle, duruşlarıyla örnek olmaları gerekirken günah deryası içerisinde yüzüyorlar
 
AKP’li yöneticiler yaptıkları kötülükleri din maskesi altında yaptıkları için, insanların İslâm’a, imam hatiplilere, dine, dindar insanlara bakışlarını da olumsuz yönde etkilemişler, Müslümanlıktan ve Müslüman’lardan nefret ettirme suçunu işlemişlerdir. Size soruyorum bir Müslüman yalan söyler mi, yolsuzluk yapar mı, bir Müslüman yönetici halkın karşısına milyarlık takılarla, giysilerle çıkar mı, Devletin parasını gelişigüzel harcar mı, koruma ordusuyla milletin karşısında gövde gösterisi yapar mı, bir Müslüman’ın öldürülmesine öncülük eder mi, bir memurun emekli maaşını 3 yıl süre ile savsaklar mı, sözünden döner mi, kendi ordusuna kötülük yapabilir mi, emperyalist ülkelerden emir ve talimat alarak ülke yönetebilir mi, Teröristlerle işbirliği  ya da söz birliği yapar mı, şehitlerine kelle diyebilir mi, milliyetçiliği vatanseverliği, kahramanlığı suç sayar mı, adaletsizlik, haksızlık, zulüm, ayırımcılık, bölücülük yapar mı, ecdadına, ölmüş insanlara, tarihî büyüklere hakaret edip arkasından konuşabilir mi? Kendisini peygamber gibi, Tanrı gibi havalara sokar mı? Yaşasın Türk Ordusu, Yaşasın Türkiye,  Yaşasın Türk Milleti deme yerine yaşasın Amerikan askerleri, yaşasın Amerika diyebilir mi? Dindar görünüp Cenab-ı ALLAH’ın (C.C.) emirlerini hiçe sayar mı? Böyle binlerce husus var...
 
Anayasa ihlâlleriyle eğitim sistemi de hukuk sistemi gibi can çekişiyor
 
Anayasa`nın 24. Maddesi’nde yer alan :  «Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.» hükümleri AKP baskıları ile, istismarlarla ihlâl edildi.
 
Anayasa`nın 42. Maddesi’nde geçen «Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılapları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.» hukmünün ne denli çiğnendiğini de hepimiz ibretle izliyoruz.
 
¤  Anayasa`nın 81. Maddesi gereğince «Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, göreve başlarken aşağıdaki şekilde andiçerler hükmüyle "Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim» şeklinde verdikleri sözde durmayanlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini takip ettikleri emperyalist siyasetle bölünme ve parçalanma noktasına, milleti endişeli bir hale, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve kurumlarımızi güven duyulmayan  kurumlar haline getirdiler!
 
AKP yöneticileri;
Anayasa’nın 4. maddesindeki  «Anayasanın 1 inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.» hükmü de çiğnenilerek bu üç maddeyi de içine alacak şekilde anayasayı değiştirmeye soyundular!
Muhalefet partileri Milletvekillerinin de onların bu suçuna ortak olma kararlılığında oldukları görülüyor.
Milletvekillerini, Türk Milletini ve bu anayasa ihlâlleri konusunda görevlerini yapmaları için Cumhuriyet Savcılarını uyarıyoruz!
 
Ankara, 19.09.2012
 
 
 
Yer aldığı yayınlar :