Tayyip Erdoğan’ın bu ülkeye ameliyat yaptırtmam ifadesi takdire şayandır lakin bir başka doğru
daha var.
O da ülkeyi ameliyat masasına kendisinin getirdiğidir.
Daha önce de yazdık, PKK bağlamında 2002 ile 2011 arasındaki  fark ortadadır ki bunun müsebbibi AKP iktidarıdır.
Soruyorum size bu açılım hikayesi terennüm edilmeseydi PKK ya da BDP; iki dil, iki bayrak ve özerkliği bırakın talep etmeyi, ağzına alabilirler miydi?
90’lı yıllardaki çalkantılı dönemde bile böyle bir talep dillendirilemezken şimdi ne oldu da bölücü güruh zemberekten boşanırcasına ültimatomlar verip meydan okuyor ve isyan kışkırtıcılığı
yapıyor?
Üç maymunları oynamayı bırakalım, teşhisi doğru koyalım, bu yolu açan bizatihi AKP iktidarı ile onun başı ve Cumhurbaşkanıdır
Evet Kürt açılımı adımı ile bölücülere şevk ve heyecan verilmiştir.
Dahası, terörde mağlup olan eşkıyaya yeni umutlar pompalanmıştır.
İnsaf ile iz’an ile cevap verin, AKP’nin o Kürt açılımı neyin nesiydi?
Niçin ortaya atıldı ve hedeflenen
ne idi?
Açılım dediler ama aylarca içi doldurulamadı!
Bırakın içini doldurmayı Anadolu’dan yükselen infial ile açılımın adını bile iki kez değiştirdiler, önce ‘Demokratik Açılım’ hemen akabinde de ‘Milli Birlik Projesi’ gibi adlar taktılar.
Bakın AKP’nin açılımının içini, bugün Kandil yani Öcalan’la BDP  beraber
dolduruyor.
Evet bugünlerde şahit olunan zırvalar AKP’nin açılım diyerek kapı aralaması ile mümkün olabilmiştir.
AKP, Erdoğan ve Cumhurbaşkanı eğer ümit vermemiş olsalardı bölücü Kürt hareketi bugünkü gibi ülke birliğini sarsma noktasında olamazdı.
PKK, AKP iktidarı ile siyasal olarak adeta yeniden doğmuş gibidir!
Bazıları farkında değil ama Türkiye kurulduğundan bugüne fiili anlamda en zor günlerini yaşıyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin feveranı ve bunun MGK kararlarına yansıması bunun somut vesikasıdır.
Dahası, seçim yılında Tayyip Erdoğan’ın bölücü zümreye TBMM’de kükremesi de hem halk çoğunluğunun beklentilerine karşılık vermek, hem de ülkenin gerçekten bölünme tehdidi ile yüz yüze olduğunu görmesindendir.
AKP’nin açılım atağı bir manevraydı ve birkaç şey hedeflenmişti.
Bunlar:
1) K. Irak’tan çekilecek olan ABD’nin bölge dizaynı bağlamındaki  taleplerini karşılamak.
2) Kürt oylarını almak.
3) Kamuoyunu bu konu ile meşgul etmek ve topluma büyük sorunları çözüyor imajını vermek.
Ancak hesap uymadı, zira bu iş kimi mahkemelere hakim ayarlamak ve  karşıtları içeride tutmaya benzemiyor çünkü siyasal ve sosyal olaylara hükmedip yönlendirmek kolay iş değildir. Dahası böylesi konularda tüp macundan çıktı mı, onu bir daha içeriye almak mümkün 
olamıyor.
Hiç abartısız söylüyorum, bu Kürt
işinde dönülmez akşamın ufkunda
gibiyiz!
AKP, din istismarındaki becerikliliğini ırk istismarında da yapabileceğini düşündü, lakin her şeyi eline ve yüzüne bulaştırdı.
Önümüzdeki 6 ay Türkiye’nin zor
günleri olacak.

 
YA SONRAKİ...  
Sunulan sözlük değil, Kürt bayrağıdır!
Temel yaşam kuralıdır.
Küçük tavizlere suskun kalırsanız, büyük taviz taleplerine davetiye çıkarmış olursunuz!
Kürt olayında yaşananlar aynen böyledir!
Terörü ödüllendirdiğiniz an silahı kutsamış, mağlubiyetinizi kabul etmiş ve de pazarlıklara açık olduğunuzu ilan etmiş olursunuz!.
Türkiye bugün böyle bir süreci
yaşıyor.
Birliğe ve bütünlüğe kalkışan insanlara, “İyi şeyler olacak” tavizi ya da müjdelerini (!)verirseniz, gün gelir elinize Kürt bayrağını tutuştururlar.
Evet, Diyarbakır’da Osman Baydemir’in Cumhurbaşkanına sunduğu, aslında Kürtçe-Türkçe sözlük değil, örtülü bir Kürt bayrağıdır.
Bir ülke Cumhurbaşkanı, iki dil, iki bayrak ve özerklik taleplerinin koro halinde seslendirildiği bir iklimde, Osman Baydemir gibi bir isimden böyle bir sözlüğü alıp resim çektiremez.
Çektirdiğiniz an, bir sonraki adıma gel gel demiş olursunuz!
Hiçbir devlet adamı, ama özellikle de bir Cumhurbaşkanı, cici görünmek, barış mesajı vermek gibi fanteziler adına ülke mukadderatı üzerinde bu şekilde kumar oynayamaz!
Sakın bölgeye gidip halkı kucakladı, gaz aldı,  gülücükler dağıttı falan demeyin, bu işin teselli tarafıdır.
Devlet kurmak isteyenlerin, acındırarak, hamaset yaparak  durdurulduğunu tarih hiç yazmamıştır.
Devletler kanla kurulur, irfanla
gelişir!
Aynı şekilde devlet kurmak isteyenlerin önüne de çiçekle çıkılmaz!
Balkanlarda ardı ardına yaşadığımız facialar ortadadır; yani ulusal  karakterli kalkışmaların anladığı dil, güç ve bölünmenin imkansızlığı fikrinin belleklere oturtulmasıdır.
Abdullah Gül’ü izleyen Kürtçülerin böyle bir bakışa sahip olması mümkün müdür, tersine onu dinleyen Kürtçüler adeta daha bir
cesaretleniyor!
Kuşkusuz Abdullah Bey bütün bunları Özal’a benzemek için yapıyor da mümkün değil. Ayrıca Özal’ın iki günahından biri Kürtçüleri şımartmasıydı!.. PKK onun umursamazlığı ile boy verip gelişmiştir. Dolayısı ile Gül’ün Özal’ı başka konularda taklit etmesini öneririz.