Her geçen gün gerilerek çözümsüzlüğe yönelmeyi kendine üslup olarak benimseyen siyaset ortamının, Yemin Krizi(!) handikabından genel anlamda kurtulması ortamı yumuşatmış gibi gösterse de yeni meclisin kısa sürede daha büyük sorunlara gebe kalacağının ipuçlarını vermektedir. Milletimizin rahat nefes almasını çok görüp sorun çıkarmakta ellerine su dökmenin imkansız olduğu siyaset cenahının, yeni sorunlar, boykotlar, huzursuzluklar çıkarması zor olmayacaktır.
 
Yemin krizinin son ayağı olan BDP, yemin etmeyerek meclisin dışında kalmaya devam etmeyi istemeyecektir. Aldığı talimatlar(Kandil ve İmralı’dan) doğrultusunda hareket edip kendi oyununu oynayıp meclisin içerisinde, kendilerine ayrılan yerde bulunacaklardır. En azından CHP gibi; kendi istediklerinin haricinde her yana çekilebilecek, düz bir metin altına bile imza atmayı isteyeceklerdir. Bunu isterken de Ak Partiyi oyuna getirmeye çalışacaklardır. Öcalan, BDP nin meclis komisyonlarında ve yeni anayasa çalışmalarının içerisinde yer almasını istemekte bu sürecin dışında kalmasını istememektedir. Tabi ki meclise koşulsuz girmelerini değil de hükümet ile mutabakata varılarak girilmesini istemektedir. Mutabakatın (Tuzağın) konuları nelerdir? Demokratik özerklik, KCK tutuklularının, Hatip Dicle’nin serbest bırakılması… vb. Yani toplumun nabzını yükseltecek, tahrik edecek her şey. Meclis Başkanı Cemil Çiçek in başkanlığında sorunun çözümüne yönelik adımlar atılsa da bu adımların Ak Partiye fayda sağlayacağını zannetmiyorum. Olası kapılar ardındaki görüşmelerde, karşı tarafta, ülkemize ve anayasaya bağlılığı şüpheli hale gelen, terör örgütünün propagandasını yapan bir parti; İmralı’nın, sözcülüğüne soyunanlar, kendi iradelerini ortaya koyup kararlar alamayanlar, hareket edemeyenler yer alacaktır. Bu tabloyu gören muhalefet ve BDP bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan geri kalmayacaktır. BDP, meclise girmek için boş bir sayfaya bile Ak Parti ile imza atsa….Görün kıyamet nasıl kopuyor? Nasıl mı? Muhalefet; “AK Parti,  terör örgütünün isteklerini kabul etti, kapalı kapılar arkasında tavizler verdi, Öcalan’ın serbest bırakılması konusunda uzlaşmaya vardılar. Vatanı, milleti sattılar.” iddialarına, BDP ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun metni imzaladıktan sonra biz istediğimiz elde ettik avutması gibi “Ak Parti bize istediğimizi verdi. Bizde imzaladık.” sözlerine sarılıp Ak Partiyi kamuoyu nezdinde yıpratma çalışmalarına devam edeceklerdir. Bunları göreceksiniz, yaşayacaksınız.
 
BDP, tıpış tıpış bu meclise, kendi argümanlarını kullanarak, kendilerine kutsal vazifeler ifa ederek girecek. Girmezlerse gündem oluşturamazlar, talimatları yerine getiremezler… Kim bilir? Belki de kaçırılan 2 asker ve 1 sağlık memurunu daha önceki olaya benzer bir şekilde amaçları doğrultusunda kullanacaklar. Belki, kaçırılan bu insanlara karşılık hapishanelerde yer alan KCK lıların serbest bırakılması, pazarlık meselesi yapılacak. Kim bilir daha sırasını bekleyen nelere, hangi olaylara şahitlik edeceğiz?
 
Ve bizler bir ay gibi kısa zaman içerisinde meclise iş görmezlik raporu verilmesi konusunda atılan ilk adımın başarısız olduğuna şahitlik etmiş olduk. Yeni Anayasaya doğru giden yolda ya sonrası ne olacak? Yemin krizi tam anlamıyla ortadan kalkınca Türkiye gündeminin sakin bir denize kavuşacağını mı bekliyorsunuz? Hayır. Karamsarlık yaymak istemem ama bunlar daha büyük fırtınaların ön belirtileri; CHP’nin daha yolun başında izlediği yol, BDP nin muhtemel gayri ahlaki istek ve teknikleri… Daha büyük kavgaların, sorunların çıkmasına neden olacak.
 
Aklımızın bir kenarında; “Yeni anayasayı kim ne kadar istiyor?” sorusu merak uyandırıyor. Çünkü, yeni anayasa millete sunacağı özgürlüklerin, milletin devletle barışmasının yanında geçmişte milletin belleğine, ruhuna tecavüz edenlerle hesaplaşma anlamına da gelmektedir. Bu meclisde yeni bir anayasa yapılacaksa eğer tarafların samimiyet ve iyi niyet göstermesi gerekir. Başta AK Parti olmak üzeretarafların birbirlerinin üstüne üstüne gitmemesi, damarlarına basmaması gerekir.  Yeni Anayasanın hazırlanması sürecinde taraflar masaya oturduklarında, milletimizin beklentilerinin karşılanması hususunda samimiyet sınavından geçecekler. Tarafların en az yarısının bu beklentiye karşılık veremeyeceği kanısındayım. Karşı olan her taraf, milletin beklentilerini rehber edinmek yerine biat ettikleri kesimleri, kendi çıkarlarını rehber edinecekler. Bu durum, ülke gündeminin en üst seviyede gerilmesine, siyasette kaosun artmasına, milletimizin huzursuz olmasına sebep böyle bir ortam ise milletimizin haricinde her türlü karanlık odakların, terör örgütlerinin çıkarlarına olacaktır. 
 
Peki bu ortamdan en önemli rol kime düşüyor? Bence, MHP ye düşüyor. Aslında MHP bu süreci iyi okur, iyi anlar ve iyi değerlendirir ise tarihi bir fırsat elde etmiş olur. Her şeyin kilitlendiği zamanlarda MHP’nin kendi seçmeninin ve milletimizin beklentileri yönünde, ortamı germekten uzak belirleyeceği tavrı, gerilen ortamın rahatlamasına, milletimizin rahat nefes almasına neden olacaktır.
Yanlış anlaşılmasın. Şunu demek istemiyorum: MHP kuzu olsun demiyorum. Aslan olsun istiyorum fakat, tavrını, duruşunu milletimizin menfaatleri, beklentileri doğrultusunda belirlesin.